|
"Jaures"in gür sadâsı devrinde"

Ben de birçoğunuz gibi, ülkenin özellikle siyasete ilişkin teori ve pratiğine ilişkin geçmişte kalan ve yaşanmakta olan gelişmelerine belli bir "uzaklıktan" bakan değerlendirmeleri seviyor ve arıyorum. İsterseniz bu değerlendirmeleri "topu karşı tarafa atıp kendini ibra etmek kurnazlığı"ndan uzak bakışın ürünleri olarak tanımlayalım. Hatta isterseniz, bu bakışın bir tür "bilgelik" ürünü olduğunu da söyleyelim.

Tahmin etmişsinizdir mutlaka; buraya kadar okuduğunuz "giriş"i A.Turan Alkan''ın "Şiddetin yüzüne tükürmek" başlıklı dünkü yazısından hareketle karaladım.

Zaman yazarı yine görüş açısı geniş bir tepeden bakıyor olup bitenlere. Tıpkı "Ermeni meselesi"nin ülkede ilk kez etraflı bir biçimde tartışılmaya başladığı dönemde konuya ilişkin yayımladığı yazıda olduğu gibi. Dönüp dolaşıp sonunda Bilgi Üniversitesi''nde açılan "Ermeni Konferansı"nın birkaç ay öncesinde, "mesele"ye ilişkin olarak "sağ"ın yine celallendiği, "milliyetçiliğin marazi boyutunu yeniden sivilceleştirmekten" geri kalmayan açıklamaların bollaştığı günlerde, Alkan, "Bu ''bizim'' için de bir trajediydi çünkü çok iyi komşularımızdan olduk" diyordu.

Belki münasebetsiz kaçacak ama ben yine de hatırlatayım: "Ermeni Konferansı"nın oturumlarından birinde iki çift laf etmem gerektiğinde, A. Turan Alkan''ın bu yazısını özellikle hatırlatmıştım. Tehcir''in trajikliğine ilişkin kanaatin ülkede sadece bir cenahın tekeline sokulmasının yanlış olduğunun, bu kanaatin her cenah tarafından paylaşılmasının mümkün olabildiğinin bir delili olarak.

İlle de bir sınıflama yapmak gerekiyorsa, A. Turan Alkan''ın "sol"dan değil "sağ"dan konuştuğu okurların malumu. Ama bakın, Alkan, dünkü yazısında bir kere daha hiç alışmadığımız bir yola nasıl işaret ediyor.

Yazısına geçen gün Ankara''da düzenlenen "İşsizliğe, yoksulluğa ve zamlara karşı emek, barış ve demokrasi mitingi"nde yaşanan bazı olayları ve buradan hareketle söz konusu mitingin "muhafazakar-sağcı vatandaşlar" gözünde ne duruma düştüğünü hatırlatarak başlamış: Küçük bir grubun "taşlı-sopalı" saldırıları sonucunda miting bir kere daha karışınca, söz konusu "vatandaşlar" tarafından "solcular zaten anarşisttir canım" nitelemesiyle damgalanmış ve anlamını yitirmiştir.

Yazının önemli faslı yazarımızın bu olaydan hareketle yaptığı değerlendirme ile başlıyor.

"Sağcı" olarak nitelemenin büyük haksızlık olacağı ama "solcu" olmadığı da kesin olan bir kalemden şu değerlendirmeyi okumak size de iyi gelmiyor mu?

"60''lı yılların ikinci yarısından itibaren sol hareket, propaganda aracı olarak şiddeti benimsemesiyle Türkiye''de ''sağcı'' cenaha ağabeylik edebilmek fırsatını kaçırdı. Sağcılar bu yüzden, her insanın tabiatında mevcut bulunan ''isyan ahlâkı''nı geliştirip üsluba çekme imkanını kaybettiler. Sağ''ın isyan ve itiraz refleksi kadükleşti ve solun mânâsız baskısı yüzünden devletten yana, statüko taraftarı bir çizgiye doğru geriledi. (...) Oysaki silahı ve şiddeti samimiyetle reddeden sol gelenek Türkiye''de demokratik kültürün çok daha erken yıllarda erginleşmesine hizmet edebilirdi. Sağ''ı, ''sol ne derse onun tersinin iki misli'' tepkiciliğe iten ilk unsur, Türk solunun kendine milli bir üslûp, yerli bir şahsiyet inşâ edememesi oldu."

Tamam, "sol"la ilgili olarak bu değerlendirmede yer alan "milli bir üslup, yerli bir şahsiyet" gibi ifadelere itiraz edebilirsiniz; benzer şekilde, bu değerlendirmenin "sağ"ın sadece "devletten yana olmak"la yetinmeyip kendi "şiddetini" sergilenemekten geri kalmadığından söz etmemesini de eleştirebilirsiniz.

Ama hepsi bir yana, "Yıllardır söylüyoruz işte, Türkiye''de solun kadüklüğü ve neredeyse mizah unsuru derekesine düşecek derecede inandırıcılığını kaybetmesi, topyekûn Türkiye''nin aleyhine olmuştur. Soldan, sol gelenek ve birikimden öğreneceğimiz yararlı şeyler vardı, onlardan mahrum kaldık ve bu arada sol karikatürleşti" diyebilen "sağ"dan bir yazar ile –belki de- ilk kez karşılaşıyoruz.

Alkan''ın yazısı (kaçırmayın lütfen) "Kürt meselesi" çerçevesinde de benzer sonuçlar çıkarıyor. Bence işin bu faslına ilişkin de sorular-itirazlar dile getirilebilir. Ama neyse de yine önemli satırlar bunlar.

Yazıyı bitirerken, "sol"un karşısında "muhafazakar" tepkilere bir örnek de ben vermek isterim. Alkan''ın yazısı dolayısıyla hatırladım bu örneği. Böylece ölümünün 50. yıldönümü dolayısıyla şairi anmış da oluruz:

Yahya Kemal''in "Eski Paris" şiirinin ilk iki dizesi:

"Eski Paris''de bir ömür geçti;

Jaures''in gür sadâsı devrinde,"

15 years ago
"Jaures"in gür sadâsı devrinde"
Turizm uğruna
Mermer atıklarının muhteşem geri dönüşümü
Tasarruf sandığı
ABD-Çin rekabetinde popülizm, korumacılık ve ulusal güvenlik
‘Şişman Kadın’ kim?