|
İsmail Saymaz"ın haberlerinden hareketle Kaypakkaya

Radikal okurlarının gazetenin yargı muhabiri İsmail Saymaz"a "aydınlanmak" açısından çok şey borçlu olduklarını düşünüyorum. Saymaz gibi muhabirler yargıda olup biteni sadece aktarmakla yetinmiyor bu alana ilişkin haberleştirdikleri gelişmelerinin soykutüğünü de tutuyorlar. Saymaz"ın çoktandır gözden geçirmek istediğim bu haberciliğini bir hafta önce yayımlanan "Savcı: Dersim"i anmak, "terör" suçudur" başlıklı haberinden hareketle değerlendirmek istiyorum.

Saymaz"ın haberi Dersim katliamının yıldönümü olan 4 Mayıs 2012"de Tunceli"de anma yürüyüşüne katılmaktan dolayı Ali Mükan ve arkadaşları hakkında açılan davaya ilişkindi. Savcı söz konusu sanıklar tarafından "yasadışı Maoist Komünist Partisi (MKP) üyeliği" başta olmak üzere şu türden suçların işlendiğini belirtiyordu: "İbrahim Kaypakkaya lehine slogan atmak", "Sivas Davası"nın zamanaşımının düştüğü gün yürüyüş yapmak", "HES barajını protesto etmek", vs… Karar 31 Mayıs"ta açıklanacakmış. Malatya 4. Ağır Ceza Mahkemesi"nin savcının esas hakkındaki bu mütalaasını benimsemesi durumunda kesilecek cezaları –elinize bir hesap makinası alarak tabii ki!- alt alta dizebilirsiniz…

Söylediğim gibi savcının cezalandırılmasını istediği suçlar içinde "İbrahim Kaypakkaya lehine slogan atmak" ve "yasadışı Maoist Komünist Partisi (MKP) üyeliği" de yer alıyor. Bu suçlarla (daha doğrusu suçlamalarla) İsmail Saymaz"ın haberlerinde daha önceden de karşılaştığımız için yazının bundan sonrasını bu konu etrafında dolaşarak tamamlayacağım.

1949"da doğup 1973"te gördüğü ağır işkence sonucu hayatını kaybeden Kaypakkaya"nın hiç değilse adını duymayan yoktur herhalde. Ben kendisini tanımadım, ama bir zamanlar "İbo"nun düşüncelerini paylaşan arkadaşlarım yok değildi. Kaypakkaya ile ilgili çok yakında bir olay da yaşadık. "Akil İnsanlar Karadeniz Grubu" olarak Çorum"da toplantımızı tamamlayıp Ankara"ya dönerken Oral Çalışlar, Kaypakkaya"nın mezarını ziyaret etmek istedi. Grup olarak birlikte, aynı arabada seyahat ettiğimiz için verdiğimiz bir moladan istifade Oral Çalışlar ziyaretini gerçekleştirdi. Oral"ın ziyaret niyetini açıkladığında aramızda "Gazetelerin yarınki manşeti belli oldu!" türünden şakalaştığımızı da hatırlıyorum. Sonradan öğrendim ki bu şakalaşma ertesi günün gazetelerine çoktan düşmüş bile! "Akil insanlar Kaypakkaya"nın mezarında" türünden başlıklar gecikmeden atılmış bile. Grubun aynı arabada bulunan diğer üyeleri olarak bu ziyarete katılmadık. "Hapse girmek"ten çekindiğimiz için değil tabii ki. Ben konuya ilişkin düşüncemi özetle "Kaypakkaya ile tanışmamış olmamın yanı sıra, hiçbir zaman politik düşüncelerini de onaylamadım" şeklinde ifade ettim.

Dönelim savcının " Kaypakkaya lehine slogan atılması"nı örgüt üyeliği gibi bir suç için delil sayması meselesine:

Kaypakkaya"ya ilişkin önümdeki metin "Maoist bir dünya görüşünü benimseyen Kaypakkaya, Mao"nun köylerden şehirlere doğru yayılacak bir devrim anlayışını benimsemişti…" diyerek devam ediyor. Doğru olsa gerek, çünkü gerçekten de bir zamanların TKP/ML-TİKKO gibi örgütlerini bu çerçevede, yani "Maoist" olarak nitelendirmek âdettendir.

Fakat düşünebiliyor musunuz? Tamı tamına 40 yıl önce benimsenmiş bir "politika" hakkında bugün "lehinde slogan atmak" bu ülkede en ağır suçlardan birisi! Geçen 40 yıl içinde ortada ne Mao kalmış ne de "köylerden şehirlere doğru yayılacak bir devrim anlayışı". Çin kapitalist-totaliter bir sisteme dönüşmüş, köylerdeki insanlar çoktan şehre göçmüş… Üstelik (vardır belki "masaları" ama) adı geçen örgütler de çoktan "tarih olmuş". Bu nasıl bir savcılık mütalaasıdır böyle? "Zamana karşı savaşan türden" desek yanlış mı olur?

İsmail Saymaz"ın önümdeki bazı haberlerinde bu "Kaypakkaya" meselesine ilişkin değişik yargı kararları da yer alıyor,

Mesela Saymaz"ın geçen yıl yaptığı "5 slogan attın 25 yıl hapis yatmalısın!" başlıklı haberi. Yine Tunceli"de, Murat Kur ve dört arkadaşı hakkında sıralanan suçlar içinde de görüyoruz Kaypakkaya"yı: "İbrahim Kaypakkaya"nın 18 Mayıs 2011"deki ölüm yıldönümünde düzenlenen sinevizyon gösterisini izlemek." Arkasından gelsin "örgüt üyeliği"…

Benzer şekilde Arif Sağ"ın kızı müzisyen Pınar Sağ"a Kaypakkaya"yı övdüğü için 10 ay, 14 kişiye "Önderimiz Kaypakkaya" sloganını attıkları için toplam 110 yıl ve nihayet 1 Mayıs mitinginde Ferhat Tunç"a "Hepinizi Deniz Gezmiş"lerin, Mahir Çayan"ların, İbrahim Kaypakkaya"ların devrimci ruhuyla selamlıyorum" dediği için 2 yıl hapis cezasının kesilmesi…

"Kaypakkaya ve Yargı" başlığı altında toplanabilecek bu dosyada şöyle gelişmeler de yaşanmış:

Pınar Sağ"nın 10 ay hapis cezasına mahkûm edilmesini Tunceli"de protesto için "Kaypakkaya"yı anmak suç değildir" parkartı taşıdıkları için 5 sanık Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 59 yıl hapis cezasına çarptırılmış. Ama aynı ilde (Tunceli) Sulh Ceza Mahkemesi "suçu ve suçluyu övme" iddiasıyla açılan davada "Liderimiz Kaypakkaya" sloganlının "kalıplaşmış solcu sloganlar" olduğu ve sloganların izinli gösteride atıldığı için şiddete çağrı niteliği taşımadığı için sanıkların beraatına karar vermiş.

Benzer bir basiretli karar da Kocaeli"den çıkmış. Kaypakkaya"lı bir eyleme ilişkin olarak savcı 9 tutukluyu hemen tahliye etmiş.

"Yargı"dır ne yapsa yeridir!" demiyorsunuzdur umarım…

11 yıl önce
İsmail Saymaz"ın haberlerinden hareketle Kaypakkaya
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle