|
Muhalif aydınlar Ortadoğu’da barışa destek olabilir mi?
Şunu hemen belirteyim: Derdimiz savaş çığırtkanlığı, milli hassasiyetleri kaşımak, kimin ne kadar yerli veya yabancı olduğunu deşifre etmek veya komplo teorileri üzerinden üçüncü dünyacılık algısı oluşturmak filan değil. Bu tavırlardan on yıllarca çektik bu ülkede. Ve pek çok katliama, faili meçhule, darbe olgunlaştırma operasyonlarına hamaset derecesinde bu hassasiyetlere taptığımız için yenik düştük, kullanıldık, alet edildik milletçe.

Bu şablonlara esir düştüğümüz ölçüde gerçek olan ile olmayanı ayırt edemez hale geldik. Hem savaş çığırtkanlığı ve 'asalım keselim' saldırganlığı yapmadan, hem de savaş ortamında sahici bir mertlik / ahlaki bir direniş ve yiğitlik tavrı sergilemek gerektiğinde: Bunun neresinde olacağımıza dair şahitliklere ihtiyacımız var bugün ivedilikle.

Ve bu şahitliği yeni terimler içinden konuşmak suretiyle kayda geçirmemiz gerek. Neden yeni terimler, yeni söylemler? Çünkü küresel diplomasinin bugünkü 'şalala' söylemiyle gerçek anlamda bir hak talebi, mazlumiyet veya direniş üslubu geliştirmek imkansız.

Şimdi uçağını sayısız ihlalleri sonucu düşürdüğümüz Rusya'ya efelenip dayılanmakla bu işler olmaz diyesi muhalif aydınların pek çoğu. Her fırsatta zaten 'üst akıl oyunları'nı ti'ye almak da muhalifliğin olmazsa olmazı. O kadar ki, içinde gerçeği barındıran 'oyunlar' da adalet terazisinde hiç tartılmadan kuraldışı ilan ediliyor bu müzmin muhalif bakış tarafından. Bizzat içine doğduğum, kırk beş yıl içinde yaşadığım, ruhunu soluduğum, ciğerini bildiğim, dilini konuştuğum bir tavırdır bu muhalif tavır.

***

Şunu tabii ki önceden teslim edeyim: Batılı devletler de, Rusya da elbet her devlet gibi kendi menfaatleri doğrultusunda davranırlar ve tabii ki tüm halkları itham etmek, hepsini Haçlı ordusu zihniyetiyle peşinen infaz etmek, göçmen krizinde olduğu gibi zalimliklerini genelleştirmek çok saçmadır.

Onlara kızana dek kendimize bakmalıyızdır mutlaka. Ona buna naralar atmakla, Ortadoğu'da aktörleşmek mümkün değilse tabii ki minimum bir diplomatik çerçevede dizayn etmeliyizdir uluslararası ilişkilerimizi. Hepsine eyvallah.

Lakin bu diplomatik söylemi de 'mutlaklaştırmak' küresel sistemin adaletsizliklerini kendi çıkarları doğrultusunda meşrulaştıran devletlerin zulmüne sessiz kalmamıza yaradı sadece. Yanlışa yanlış diyememek bu sistem içinde kendi sahih bakışımızı o kadar perdeledi ki on yıllarca. Denilebilir ki biraz da Erdoğan gibi bir liderin üslubuyla çoktan iflas etti bu sindirmeye ve ehlileştirmeye yönelik tahakkümcü diplomatik üslup.

Gerçi o daha birkaç gün önce Rusya'nın bize karşı olan hezeyan dolu tutumunu eleştirirken kendisinin diplomasiye dayandığını belirtti. Benimse burada kullandığım bağlam Türkiye'nin siyasi hamleleri ve tavır alış üslubu değil Erdoğan'ın sahiciliği temel alan diplomasi ötesi söylemi.

Erdoğan sözgelimi diplomatik dille Akdeniz sahillerindeki sığınmacıların trajedisini ifade etmenin saçmalığını pek çok dünya liderinden önce kavramıştı. 'Dünya beş'ten büyüktür' çıkışında beş dev aktörün geri kalanları pasifize ettiği Birleşmiş Milletler'in duruşunu eleştirirken de süslü cümleler kurulamayacağını biliyordu.

'Van minüt' çıkışında bunu uluslararası zarafet kurallarına uygun bir diplomatik pişkinlik içinde dile getiremeyeceğini de biliyordu. Mısır'da halkın üzerine ateş açan ve masumları hunharca katleden darbecilere karşı 'sonra bizim sonumuz da böyle olur' korkusuyla suspus olan Ortadoğulu liderler gibi yapamayacağını da.

Aynı şekilde onca suikasta, kalkışmaya, sabotaja, yalan habere, savaş ve çatışma provokasyonlarına rağmen, hiçbir hükümetin şimdiye dek yapamadığı, bir aşamada çark etmeye mecbur bırakıldığı barış sürecini uzun süre tek taraflı yaşattı. Kendisine ve ailesine karşı öyle bir itibarsızlaştırma uygulandı ki. Ona yolsuzluklara batmış ve saray gibi bir yer inşa edip refah içinde yaşarken halkını hiçe saymış tipik bir Ortadoğulu diktatör muamelesi yapmaya çalışan içte ve dıştaki zebanilerle mücadele etti. Gözümüzün önünde, elan da etmekte.

***

Kendi muhalif söylemlerini mutlak hüküm gibi doğrulatmak için gece gündüz yalan haber ve iftiralardan medet ummayan sıradan vatandaşlar da yaşıyor bu ülkede. Onların hak talebi ve zulüm karşısındaki net duruşları bizzat Erdoğan'ın ağzından dile geliyor. Onların gördüğünü işte tam da bu yüzden dış aktörler göremedi. İtibarsızlaştırma operasyonlarını asıl kendilerine yaptıklarından dolayı körleştiler! Hazırlattıkları raporlar bir türlü onlara gerçeğin kendi kurguladıkları gibi olmadığını yazamadı. Kimlerden nabız yoklaması istendiyse, çuvalladı hep raportörler.

İmdi, yine bir küresel kurgu yapılıyor ve sarayda kendi çıkarı dışında hiçbir şey düşünmeyen diktatörün ailesi Işid'den petrol satın almış gibi onlarca sahte belge, çarpıtma haber uçuşup duruyor, içeride dışarıda. Burada her şeyin içinde kanlı canlı yaşayan milyonların bir kez daha bu kurguya şahit oldukça 'önce diplomasi' saikiyle 'öyle efelenip uçak düşürmek haddimiz değil' demekle yetinmesi isteniyor.

Muhalif aydın, bu 'siyaseten doğrucu' diplomatik tavrı bir tür sırat-ı müstakim olarak benimsemiş olduğundan, 'efelenen, dayılanan halk' diyerek onları hakir görüyor, 'ne bu üst akıl paranoyaları' filan diyerek alay ediyorlar durmadan. Önerme olarak ise her zamanki gibi 'olması gereken şudur, budur' şeklindeki analizlere, sentezlere dayanıyorlar sadece. Haklılığını savunma eylemini dahi hakir gören bir felsefe düzeyinde kalıyor muhaliflikleri!

Peki ateş dört bir yanımızı sardı, bize sıçrarsa ne olacak, kim gidecek savaşmaya? Olması gerekenleri nakarat halinde tekrarlayanlar arasından yiğit bir kahraman, adaletli bir direnişçi, mert bir başkumandan çıkar mı? Hamasete, provokatif hassasiyetlere prim vermeden, adalet için direnişe katılacak olanlar kimlerdir? Müzmin muhaliflerden bir 'münevverler tugayı' çıkar mı? Çok istedikleri barışı Ortadoğu'da hangi eylemlerle getirecekler? Sokak isyanlarını, hendek ve çukurları mertçe bir direniş olarak algılayarak / algılatarak mı?
#Ortadoğu
#Muhalif aydınlar
#Van minüt
8 yıl önce
Muhalif aydınlar Ortadoğu’da barışa destek olabilir mi?
Yaralı coğrafyalarımızı konuşmaya daha yeni başlıyoruz
Sosyal Çürüme Yazıları 7: Dedelerden himmet umma cumhuriyeti
Paket iyi de ‘kampanya’ nerede?..
KDV artışının KDV indiriminden daha çok alkış aldığı ülke
Arapça tabelalar ve yeni CHP