|
Savaşı ilk başlatan art niyettir
Bir anda geldi sanılan savaşın içindeydik ne zamandır. Sözcükler katledilirken, karakter cinayetleri işenirken, karalama savaşları son hızla sürüyordu. Fark ise elbette azımsanmayacak kadar büyük: Şimdi kan dökülüyor.

Bu sefer de kim başlattı kavgaları. Çarpıtma gereği duymadan, anlamak için bakanlar, hiçbir cemaate ideolojiye angaje olmadan soluk alıp vermenin bedelini her fırsatta ödeyenler biliyor, görüyor, kayda geçiriyor...

Her yanımız kan çanağına dönmüşken, ölülerimizi gömmek dahi siyasetin parçası haline gelmişken... Barışı kelimelerle istemek dışında bir şey yapalım. Bizzat barış olalım. Elimizle, dilimizle, yüzümüzle, gözlerimizle... Ama biliyorum, bu zor olanı.

Kimi halkın çoğunluğu tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın mesela başkanlık hırsı için milleti savaşa attığına inanıyor. Dahası, erken seçim olsun diye PKK'ya savaş başlattığını da söylüyorlar. Bir tane daha söylenti var, o da çok tuttu: Çok çaldı çırptı, yolsuzlukları örtmek için ortalığı kana buladı.

Tek ve mutlak bir veriye gönderme yapan bu çıkarımlar ancak bu argümanlarına bel bağlayarak hayatın tüm gerçeklerini kolayca ıskalamaya karar vermiş olanların kendi kendilerine uyguladıkları bir algı operasyonu. Ne zamandır bu böyle. Bir önceki yazımda bu mevzuya daha detaylı değinmiştim. (Bkz: Algı operasyonundan usananlara!) İnsan cidden donakalıyor. Kin ve nefretin nasıl bir zaaf olduğunu ve nefisleri nasıl rehin aldığını gördükçe bundan ibret almalıyız diye düşünüyorum. Zira karşısındakine atfettiği her yakıştırma, insanın kendi nefsinden bir sureti yansıtır.

Kişi kendini hangi üslupla donatmışsa düşman gördüğüne de kendi sıfatlarından o elbiseyi giydiriyor, o kılıfı biçiyor. Buna da inanıyor hiç sorgusuzca. Kendi imal ettiği vehim ve sanrılara inanmaya da puta tapmak diyoruz geniş anlamda.

Meğer ne kadar putperestmişiz. Kibir putları en zor kırılır olanlardan... Ve maalesef savaş zamanı daha da sağlam temellerde yükseliyor ki, kırılması için insanın düşman olarak sadece kendi nefsiyle savaşması gerekiyor. Buna da pek kimse yanaşmıyor.

Savaş ve barış koşullarını oluşturan onlarca unsuru, denklemi yok sayıp her şeyi bir nefret nesnesine izafe etmekle ve 'saraylı'ya yöneltmekle kendi putlarını daha da sağlamlaştırıyor kimilerimiz. Eh böyle de adalete hizmet etmiş olmuyor tabii kimse. Aksine, zulme katkı sağlıyor. Kendine hiç mesuliyet kondurmadan...

Siyasi kariyerine ve hayatına mal olsa da çözüm sürecini kendi başlattığı gibi devam ettirmeye yeminli bir 'saraylı' ki, en milliyetçi kesimleri bile barış müzakerelerine ikna edebilmişti. Süreci sabote etmeye yönelik tehditler, suikast planları, cinayetler, kalkışmalar, Oslo sızdırmaları, darbe teşebbüsleri... Gırla giderken vazgeçmemiş ve “Yeri geldi kan kustuk, baldıran zehri içtik, Kızılcık şerbeti içtik, yola devam ettik, boğazımıza düğümlenenleri yuttuk, çünkü ülkemizin ve milletimizin kadim bir meselesine çözüm istiyoruz” deyip durmuştu.

Bu sözlerini de her an hayatıyla ve maruz kaldıklarıyla ispat etmiş birine dört yıllık bir başkanlık hırsı ile kan dökmeyi yakıştırmak... İnsanı cidden soluksuz bırakıyor. Bunun için gerçeğe yaklaşma çabası yeter, yandaş taraftar vs olması gerekmez anlamak için bakanların. Evet kızıyor, eleştiriyoruz ama Allah aşkına olayları çarpıtmak zorunda mıyız, sırf kendi olmasını istediğimiz şeylere kanıt bulmak için.

Bu nasıl bir kendi oluşturduğun algıya kendini inandırmaktır ki... Halkını sokağa indirmekten kaçınmayan ve sosyalist savaşa çağıran... Sokak ortasında adam vuran, polis şehit eden, şantiyeden işçi kaçıran, gençleri dağa yollayan, ama bunlar hiç olmamış gibi saray masrafları üzerinden algı oluşturmak için iftiralara bel bağlayan... Silah ile tedbirini almaya teşvik eden... Misilleme gibi çok tehlikeli bir kelimeyi meşrulaştıran... 6-8 Ekimdeki zalimliklerini, katlettikleri masumları ağzına dahi almayan, umursamayan... Ve ama ordu harekete geçer geçmez dökülen kandaki sorumluluklarını hep karşısındakine yıkan... Kim başlattı kavgasından medet uman... Evet nasıl bir kör kütük algıdır ki bu, sadece kendini ikna edebilen...

Her şey bir yana, kocaman bir topluluğun milletin tamamını ateşe atan tüm faktörleri bir adamın şahsına gece gündüz her fırsatta bağlamak için giderek 'saraylı'nın soytarısı' olması millet için başlı başına bir zulüm. Susuyor, alttan alıyor, idare etmeye çalışıyor onları pek çoğumuz. Barış istediğini sanan bu gizli saldırganlık kendini günden güne teşhir ederken... Sinirlenip ajite olmaya gerek kalmıyor.

Saat başı canlı bomba ikazları, katledilen polisler, patlayan bombalar, dağ üzerlerinde füzeler, yüksekten atılan bombalar... Böyle dönemlerde en halis niyetle bile olsa yazılan her şey kavganın, fesadın, art niyetin bir parçası olur. Niyetlerimiz kadarız çünkü. Şimdi ne kadar koro halinde barış diye haykırsak da kesintisiz bir savaşın ortasındayız hep birlikte. Savaşı başlatan art niyetlerdir önce. Ola ki fark ederiz.
#çözüm sürecini
#pkk
#karakter cinayetleri
9 yıl önce
Savaşı ilk başlatan art niyettir
İstiğâse nedir?
Bekâr kız çocuğu için GSS
Benim de içimde bir Con Ahmet yaşıyor!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!