|
Sevmek gerçek olmaktır
Eskiden yavaş geçiyordu zaman. Yüzyılları bir çırpıda geride bırakıyoruz bu devirde. Elektronik ilerlemeler, buluşlar, bilgi çağı, hız, küreselleşme vesaire... Eskiden birkaç kuşağa yayılan gelişmeler, saat başı gerçekleşiyor artık.

Biz de daha çabuk yaşlanıyoruz eski insanlara oranla. Çünkü bir ömre sığdırdıklarımız çok daha fazla.

Anılar da hızla yaşlanıyor bizimle birlikte.

Şimdi elli yaşıma doğru yol alırken, şuna her an şahitlik ediyorum. Eskiden karşıma çıkan insanların çoğu benden büyüktü, artık pek çoğu daha genç. Hal böyle olunca bayramlarda da bizim aradıklarımızın sayısı hızla azalırken, bizi arayanlar artıyor.

Büyüyeli çok olmuş, şimdi hızla yaşlanıyoruz.

Seviyorum yaşlanmayı. Her şey, her an yerli yerinde. Akıp giden, geçip giden, dönüp gelen, başka bir şeye dönüşen ne varsa... Şahitlik etmeyi seviyorum. İz sürmeyi, kendi izimden gidip geçmişle geleceği şimdinin sonsuzluğunda birleştirmeyi seviyorum. Yapabiliyor muyum; bilinmez. Arada bir...

Ama hamd ediyorum. Yaşlanmaktan kasıt, kemale yaklaşmak olsun isterdim. Oluyor mu; çok şüpheliyim. Ama niyet halis en azından.

Şu kainatın tekamülünde işe yaramak, kendi payıma düşeni, acizane gerçekleştirmek isterdim. Nefsi ümmeti olmuş En Sevgili'nin (sav) yolunda... gözlerim ne için, kulaklarım, ellerim ne için yaratılmışsa, bunu idrak etmek ve her uzvumu işlevi üzerine kullanmak isterdim.

Böyle işte... Şimdi bayram sabahı. Hüzünlü bir coşku hakim her şeye. Nereye dönsem, kime baksam kendi hesabı kitabı doğrultusunda birilerine kırgın, incinmiş, alıngan, beklenti içinde, teessüf halinde, öfkeli, hırs içinde, yargılıyor, infaz ediyor, biriktiriyor, biriktiriyor.

Başka türlü olabilmeyi, birbirimize yaklaşabilmemizi, dokunabilmemizi isterdim. Hak vermesek de birbirimizi anlama maharetimiz var. Bunun da bir anlamı olmalı. Gönlün içine koskoca kainat sığdırılıyorsa, elbet bu anlamı keşfetmek düşüyor bize. Gönül ne için varsa, o işlev üzere olmalı...

Nasıl bir şeyse gönül! Kırılınca yapması çok uzun sürüyor. Bina, köprü yapmak gönül yapmaktan daha kolay. Ama müminin gönlü nasıl sonsuz bir genişlikteyse, içine kainat sığıyor.

Hem öyle hem böyle. Geçenlerde celal öpücüğü demiştim bir cümlenin içinde. Bir okur bu ne ola ki diye alay etmiş. Ne kadar az düşünüyoruz. O'nun celalinden razı olmak boş bir laf mı... Celalin de bir hayrı olduğunu, yani kavuşmaya yaklaştıran bir tür lütuf olduğunu fark edemiyoruz. İnsan ancak başına gelen musibetler karşısındaki edebi oranında güzelliğin evrensel ölçüsünü koyabilir.

Yerlerin ve göklerin nuruyla kaplanmanın şuuruyla yaşamak... Celal ile cemali birlemeyi farz hale getiriyor. Bugün medeniyetin değerlerinin ihyasından bahsediyoruz. Bir tür gevezelik bu daha ziyade. Çünkü kaynağından çekemiyoruz canlı sözü.

Nefsimizin kısıtlı terimleriyle, ölü balık misali, su birikintilerinde sahile çarpıp duruyoruz, dirilip deryaya karışamıyoruz. Bu halde güzelleşme çabalarımız ise ancak kadavra medeniyetini inşa ediyor.

Bizi canlandıracak olan ruh medeniyeti.

Ümmet şuuruyla bakabilsek; her insan küçük bir medeniyet.

Kendi güzelliğini nefsine izafe ederse, kendini teşhir eder durur insan, dünyanın güzelleşmesine katkı sağlayamaz. “Allah güzeldir, güzeli sever” ise... Güzelliğin cevheri... Kendinden Kendine...

Bizler güzelliğin icracılarıyız ancak. Güzelliği icra etmek ancak sevmekle mümkün. Kainata bir değer katma niyetimizdir sanıyorum, bize medeniyetin canlı sözü olmayı bahşeden.

Birbirimizin yüzüne bakabildiğimiz sürece, yüzümüzde dinleneceğiz, dolaşacağız, keşfedeceğiz. Güzelliği paylaşmak onu çoğaltıyor, çoğaltacak.

Biliyorum ki, güzel olandan bahsetmek bile onu diriltiyor. Çirkinliklere örtü olan sözler canlanıyor. Güzel söz yukarı yükseliyor, ayette buyurulduğu gibi ve kuşkusuz, ruhu da yüceltiyor.

Her şeydeki güzel yüzü görebilmek ne güzel! Kendi içini güzelleştiren kişi, başkalarını da kendi gibi görmeye başladıkça, hüsnü niyet, hüsnü zan ağır basacak. Yüz yüze gelmemiz daha kolay olacak.

Güzel insan dedikleri 'güzel ahlak'ı tamamlamış olan, emanetin sırrını üstlenmiş olan... Fıtratımızın hakikatine kavuştuğumuzda... Tamamlanacak din. Başlangıcındayız, oysa bitirdik sanıyoruz.

Göz göze, yüz yüze gelince kırgınlıkların ve kızgınlıkların eksildiğini biliyorum. Birbirimizi sevmeden iman etmiş olmuyoruz. Sevmeden genişleyemiyoruz, varlığın bir olduğunu ispat edemiyoruz.

Sevmek gerçek olmaktır. Riyanın, sahte tebessümlerin, vehim ve sui zanların merkezinde nasıl gerçek olabiliriz ki... Dünyayı güzelleştirmek istiyorsak, bunu kendimiz için değil, herkes için gerçekleştirebilmenin evrensel adabını geliştireceğiz. Zaman hızla aktığı için, belki daha çabuk gerçekleşecek bu. Halka halka içten dışa, yayılacak gerçeğin güzel yüzü. İyi bayramlar.
#Elektronik
#güzel ahlak
#yüz yüze
9 yıl önce
Sevmek gerçek olmaktır
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi
Şiddeti, ‘kültür’ ile aşabiliriz