|
Suda ciddi, Özkök ise mizahî mi yazıyor?

Dünkü "Hürriyet"te, Demirel''i konu alan iki yazı vardı.. Birinci yazı Ertuğrul Özkök, ikincisi de Pakize Suda imzasını taşıyordu..

"Bir yanda cetvel, ötekinde Kur''an" başlıklı yazıda, Özkök, Demirel''i Güniz Sokak''ta ziyaret ettiğini anlatıyor ve izlenimlerini, okurlarına yansıtıyordu..

Buna göre, Demirel''in "eski eşyaları"nın arasından çıkardığı iki tanesi, Özkök''ü etkilemişti.

Bir tanesi, söz konusu cetveli Demirel''e armağan ettikten bir hafta sonra helikopter kazasında ölen bir baraj mühendisinin hediyesiydi..

Diğeri de, boyna bağlanan el yazması bir Kur''an''dı.. Bu Kur''an, Çanakkale Savaşı''na katılan bir tabur imamınınmış.. Oğlu da, Kur''an''ı Demirel''e hediye etmiş..

Bunlar Ertuğrul Özkök''ü çok etkilemiş..

Bir de, Rahmi Koç''un Demirel''e yazdığı ve görevinden alınınca New York''ta Amerikan halkı tarafından coşkuyla karşılanan General Patton''un, Demirel''le karşılaştırıldığı mektup, Özkök''ü etkilemişti..

Acaba Rahmi Koç, General Patton''la Demirel''i mukayese ederken, bilinç altında General Mc Arthur''u mu kastediyordu?.. Halk tarafından coşku ile karşılandıktan sonra siyasete heves eden azledilmiş General, Mc Arthur''dur.

General Patton, son görevi olan Bavyera askeri valiliğinden 1945''in Ekim ayında azledildi.. Aynı yılın Aralık ayında da, bir trafik kazasında öldü..

Neyse bunlar ayrıntı.. Demek ki Rahmi Koç, Demirel''in evine görkemli dönüşünü görünce, görevden alınan Amerikalı generallerin New York''ta halk tarafından coşku ile karşılanışını hatırlıyor.. Demirel de bu benzetmeden hoşlanıp, mektubu gazetecilere gösteriyor.. Gazeteciler de, bundan etkileniyor..

Şimdi Demirel, "halktan gelen şikayetleri devlete aktarmak görevi"ni yapacakmış.. Demirel bundan sonra "halk müfettişi" olacakmış..

Dünkü "Hürriyet"te, Pakize Suda da, "Güniz Sokak" başlığı ile Demirel''i yazmıştı..

Suda, mizahi bir üslupla, Demirel''in Güniz Sokak günlerinin sanal notlarını tutmuştu..

İşte birinci gün olan Salı..

-Bu Güniz Sokak''ta ilk akşamımız.. Köşkü gaptırdık. Ossun.. Bizi daha mühim görevler bekliyor. Bunu bugün eyice anladım.

Perşembe günü notları şöyle..

-Bugün yine memlekete bir sürü şey işaret ettim. Misal, sağgda ve solda siyasetin bütünleşmesinin faydalı olacağını. Bu daha önce, kimsenin aklına gelmemiştir.

Cuma notları da şu şekilde:

-Cuma''ya gittim. Kırmızıda durmadık. Durmak eyi bi şey değildir. Dura dura bi yere varılmaz. Durmadan ilerlemek lazım. Dönüşte simit aldım. Tevazusysa bizde de var. Tevazunun üstüne, cartlak kebabı, patlıcanlı kebap, tavuk şiş, humus, kadayıf yedim..

Cumartesi notları ise şu şekilde..

-Gelen gidenden baskı.. "Ne Çiller, ne Yılmaz.. Türkiye sensiz olmaz" diyorlar.. Heh heh.. Olmaz tabiî. Ali, Cavut, Kamuran da, "Siz olmasaydınız, biz olmazdık" diyorlar. Çocuklar haklı.. Bir doğurmadığım kaldı onları..

Evet.. Biri Ertuğrul Özkök, diğeri de Pakize Suda imzalı, ikisi de Güniz Sokak''taki Süleyman Demirel''i ele alan, aynı gazetede, aynı gün yayınlanmış yazılar bunlar..

Özkök''ün yazısı, "ciddi" bir makale..

Suda ise, "mizahi" bir yazı yazmış..

Ama gariptir, bu yazıları okurken, Pakize Suda''nın yazısı ciddi, Özkök''ün yazısı mizahi geldi bana..

Pakize Suda, halkın Demirel''e ilişkin gözlemlerini yansıtmış.. Nasreddin Hoca geleneğinin gereği olarak, işi acılaştırmadan, Demirel''in görüntüsünü değerlendirmiş..

Şimdi merak edilecek konu, galiba şu..

Hürriyet okurlarının büyük çoğunluğu, "Demirel Olayı"na, Ertuğrul Özkök gibi mi, yoksa Pakize Suda gibi mi bakıyor?..

İşin güzel tarafı da şu..

"Halk gazetesi", özgür forum olmalıdır..

Gazetenin ne resmi ideolojisi, ne de tartışılmaz tutumu olabilir..

"Hürriyet" böyle..

Aynı gün, Cüneyt Ülsever de, Serdar Turgut da, özgür beyinlerin rüzgarını estiriyor bu gazetede.. Ne oldukları ve kimden talimat aldıkları belli olmayanlar da, nefret kusuyor.

ŞAKA

Kafalar ve bacaklar..

Sabah, Cumhurbaşkanı Sezer''in eşi Semra Sezer''i "oldukça fazla" öven bir yazı yayınlamış..

Buna göre, Bayan Sezer, öğretmenliğinde, cezalandırdığı öğrencilerini, tek bacak üzerinde kara tahta önünde durdururmuş..

Eğer Bay Sezer de bu yöntemi benimsediyse, "kartelci medya", Çankaya''ya sek-sek oynayarak gidecek demektir..

Bakarsınız "Moby Dick"in kaptan Ahab''ı da genel yayın müdürü olur..

YOĞUN TARİH

Darbe de var, Fetih de var..

Türk tarihinin "önemli günleri"ni değerlendirmek kolay değil..

Örneğin dün, Cumhuriyet Türkleri''nin tarihindeki ilk askeri darbe olan "27 Mayıs" 1960 askeri müdahalesinin yıldönümüydü..

Yarın da Fatih Sultan Mehmet''in, İstanbul''u fethedip, Türk yapmasının yıldönümü..

Olaylar geride kalınca, 1960 da, 1453 kadar uzak oluyor bugüne..

Ama nedense, bizde tarihe karşı bile taraf tutmak alışkanlığı var..

Örneğin "ilerici aydın"lara sorarsanız, askeri darbelerin en iyisi 27 Mayıs 1960''tı.. Bunlara göre 12 Eylül 1980 ise, hiç Atatürkçü bir darbe değildi..

Bunun gibi, yıllardır İstanbul''un Fethi''nin kutlanmasını, "laikçi kesim" pek benimsemiyor.. Fetih kutlamaları, nedense "İslamcı kesim"e bırakılıyor..

Bereket Galatasaray teknik direktörünün adı "Fatih."

Bize gelince..

Türkiye''de sivil demokrasiyi katleden ve darbe geleneğini hortlatan 27 Mayıs''ı hatırlamak bile istemiyoruz..

İstanbul''u bize hediye eden Fatih Sultan Mehmet''i ise saygı ve şükranla anıyoruz..

24 yıl önce
Suda ciddi, Özkök ise mizahî mi yazıyor?
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri