|
Doyulur mu?

Bugün söze "Cerere''ye serdim postumu" diyerek başlasam, sanırım ki siz gerisini "geç anladım düşman ile dostumu" şeklinde tamamlayabilirsiniz...

Düşman bahsini bir yana bırakıp, güzelliklerden söz edelim.

Cuma akşamı Ahmet Erdoğdular ile Eda Karaytuğ''dan şarkılar ve gazeller, Cumartesi ise Neşet Ertaş''tan türküler.

İşte güzellikten kastım, üst üste iki ziyafet...

* * *

"Bir nigâh et kahr ile sen bakma Allah aşkına

Sarı giyme bir daha gül takma Allah aşkına..."

Zeki Arif Ataergin''in Sabâ şarkısıyla başlayan ilk konser, Saadettin Kaynak''tan, Hacı Faik Bey''den, Yıldırım Gürses''ten, Yorgo Bacanos''tan, Tanburî Mustafa Çavuş''tan, Aleko Bacanos''tan, Şemseddin Ziya Bey''den geçerek, Hacı Arif Bey''in nihavent şarkısıyla son buldu.

"Bakmıyor çeşm-i siyah feryade".

* * *

Sazlar kusursuz, solistler de seçilen eserler gibi harikaydı.

Okunan gazelleri belirtip geçmek, onların güzelliğini ifade etmekte âciz kalır.

Yine de "Billahi o gün sen iki mehtaba bedeldin" ve "Makber" gibi eserlerin hâlâ kulaklarımızda olduğunu söyleyebilirim.

* * *

O konseri sevgili ağabeyim Mehmet Barlas''la beraber seyretmekse ayrı bir keyifti.

Sakin bir veda ile biten Yorum Farkı''nı, atv''yi, Sabah, Akşam ve Yeni Şafak''ı konuşma fırsatı bulduk arada.

Ara da araymış ha!

* * *

Yattık kalktık, halimize şükrettik ve geldik Neşet Ertaş''a.

"Gonüllerimizin hızmatçısı" sazıyla göründüğü anda yer gök inledi.

Zemini incitmekten çekinir gibi, tedirgin adımlarla girdi sahneye.

Her zamanki temenna ile.

Tezenesiyle tellere dokunduğunda, aha dedik, işte budur!

* * *

Çalıp söylediği eserleri dinlerken, aklımdan neler neler geçti.

Eski Yunan döneminde yaşasaydı, biz onu bugün bir filozof olarak hatırlardık mutlaka.

Sevginin, barışın, dostluğun felsefesini kuran ve öğretilerini sazıyla belleten bir filozof.

Muhtemelen "Gönül felsefesi" adı verilirdi ekolüne.

Eğer öyle olsaydı, kısaca Neşetius, uzun haliyle de Neşetiusta olarak anardık ve bugünün okul kitaplarında ismi geçerdi.

İlk bölümde sunduğu eserler bu minval üzereydi.

Ne diyor usta bu hususta: "Dünyada sevmeyenler ahrette neye yarar?"

* * *

Bugün de Neşet Usta olarak bildiğimiz, Muharrem Usta''nın oğlu, yetmişlik delikanlı Neşet Ertaş, dillerden düşmeyen türküleriyle, tevazu ülkesinin şahı olarak, samimiyetle çalıp söyledikçe, her zamanki gibi sahnede devleşti.

Kendisi sahnede büyürken, salondaki seyircisini de yücelten bir sanatkâr o.

* * *

Salona giremeyenler, kapanan kapıların dışında alkışla protestoya başladı.

Koca CRR dar gelmişti.

Sazın tellerine öyle vuruyordu ki Neşet Baba, sona doğru tellerden biri dayanamadı, koptu.

Ön sıradan seslendiler... "Baba tel gitti tel..."

Üstat cevap verdi:

"Kırılan tel olsun, yeter ki gonüller kırılmasın!"

Tertemiz, berrak bir nehirde yıkanmış, arınmış olduk.

Bulutlar, yukarıdan bakınca daha güzel.

16 yıl önce
Doyulur mu?
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon