|
Türkçe"nin sevinç gözyaşları...

Ülkeleri farklı ve çoğunun arasında uçurum var.

Ana dileri farklı…

Dinleri farklı…

Renkleri farklı…

Kültürleri farklı…

Görgüleri farklı…

Alışkanlıkları farklı…

Algıları farklı…

Acıları farklı…

Sorunları farklı…

Talepleri farklı…

Beklentileri farklı…

Bütün bu farklılıklar -engelleyici olmadan- tek tek her biri anlamlı bir bütünün parçası haline gelmişler.

115 ülkeden gelen 700 çocuk.

Puzzle tamamlanıyor.

Sahne onların.

Hünerlerinin bir kısmını, küçük bir buketini sergiliyorlar sadece.

Farklılıkları hem anlamlı kıldılar hem de farklılığı sevdirdiler.

Büyüklerinin hataları, büyüklerinin kavgaları ilgilendirmiyor onları.

Hepsi masum.

Ve hepsi öyle kalmak istiyorlar.

Türkçe, Türkçe''yi öğreten, Türkçe''yi sevdirenler yıllardır onlara bunu söylüyorlar.

Bu bizim fotoğrafçımızdır esasında.

Sahneye çıkan çocuklar da bizim çocuklarımız.

Her çocuk bizimdir, bizdendir.

Onlar sevgiden, barıştan, huzurdan yanadır.

Henüz kavgayla, kinle, nefretle tanışmamıştır.

Şükür ki “sevgi dili” Türkçe ile tanışmışlar…

Türkçe aynı zamanda bizim üslubumuzdur.

Türkçe olimpiyatları üzerinden gördüğümüz bir düş değil, bu yaşanan ve yaşanacak olan bir gerçektir ve kendimize geliş serüvenimizdir…

Türkçe''nin ağlanacak halinden Türkçe''nin sevinç gözyaşlarına doğru bir yolculuk…

İnsanlığı sevgiyle kucaklayan büyük bir yolculuk…

Tarihi fırsat…

Başka hallerden anlamasak da Türkçeden anlarız herhalde.

Farklıyız…

Farklılıklarımız son on yıllarda sorunumuz haline geldi.

Bazılarımız farklılığı kendine üstünlük, öteki üzerinde hegemonya kurma hakkı olarak gördü.

Bazılarımı da farklılığından dolayı ezildiğini, horlandığı beyan etti.

Farklılık vardır, olmalıdır, hatta gereklidir.

Fakat normalleşmek şartıyla.

Bu alanda normalleşmenin şartı da farklılıkları zenginliğe dönüştürecek bir büyük ortak değer üretmektir.

Bu yıl 7. düzenlenen Uluslararası Türkçe Olimpiyatları bana yeni bir “ortak değer” olarak geliyor.

Özü bize, Anadolu''ya ait.

Yerli ama yerelde kalmamış, sınırlar aşmış büyük bir değer.

Katıksız, berat, ak ve pak…

Türk insanı kendi özüne ait olanı geçte olsa tanıyor, takdir ediyor, benimsiyor, sahipleniyor.

İyiliğin, masumiyetin -bütün engellemelere rağmen- her yere ve herkese ulaşmak gibi bir hakkı ve gücü vardır.

İyilik ve masumiyet en önce vicdanlara ulaşır.

Gün gelir kıtalar dolaşır, fakat her daim kaynağı ile irtibatını kesintisiz sürdürür.

Bizi vicdanlı hale getirir.

Takdir etmek bir erdemdir.

Takdir edip sahiplenmek, yüreğimize basmak da bir erdemdir.

115 ülkeden gelen Türkçe konuşan 700 öğrenci Ankara''da çeşitli ziyaretlerde bulunmuşlar.

Çaldıkları her kapı açılmış, gittikleri her yerde takdir ve beğeni ile karşılanmışlar.

Bu işe sevinç gözyaşı dökenler gün gün artıyor.

Yapılan işlerin, meydana gelen bu anlamlı tablonun ifadesine koyulunca beyan o anda yetersiz kalıyor, kurtarıcı olarak duygular devreye giriyor…

Çocuklar hayatın galipleridir.

Onlar neleri başaramadılar ki…

Olimpiyat sahnesindeki yüzlerce farklılığın anlamı ve ahengi bize de Türkçe bir sırrı fısıldıyor.

O sır, farklılığın içinde barınan güce işaret ediyor.

Bakanlar gördü, sende bakmasını bilirsen görürsün diyor.

Türk bakış açısı dünyadaki bu kadar farklılığı sevgi ile okuyup ona yeni bir anlam yüklediyse ve bu kadar insanı buna inandırdıysa, neden aynı model Türkiye''nin kendi içine de aynı şekilde tesir etmesin…

Ediyor…

Sevgi ile buluşan ve sevgi ile yürüyen bu insanlık yolculuğu aynı zamanda insana yolculuktur.

Kendi ıssızlığımızı da paylaşabileceğimiz bir yolculuk…

İlgimizi, bilgimizi, algımızı, duyarlılığımızı, yolculuğumuzu artıran bir sestir duyduğumuz.

Bizim sesimiz…

Hasretine katlanılmış, çilesi çekilmiş, gurbetine eyvallah denilmiş bir yolculuktur bu…

Sahne onların…

Sahne çocukların…

Sahne dünyaya iç sorunlarını aşıp sevgilerini taşıyan Türklerin…

Sahne dünyanın sorunlarını çözmeye aday Türklerin…

Türkçe olimpiyatları kimlere neler söylüyor?

Ülkeyi kaosa sürüklemeye çalışan sevgiden nasbini almamış bir avuç ulusalcıya “vatan sevgisi lafla olmaz, içine düştüğün derin gafletten uyan” diyor.

Farklılıklarını sorun ve potansiyel kırılma hattı olarak gören topluma; “farklılık senin en zayıf noktandır. Eğer farklılığını ortak bir değer etrafında bir anlama çağırabilirsen o senin en büyük gücün olur” diyor.

“İdealizmi, mefkureyi, sevgiyi ve Türk insanını yeniden düşün” mesajı gönderiyor aydınlara…

“Kendi insanına güvenirsen mahcup olmazsın” diyor devlete…

“Dünya barışı Türkiye''den doğar” diyor dünyaya…

Bakın Türkçe Olimpiyatı sahnesine

115 ülkeden gelen çocukların yüzlerine bakın;

Hepsi gülüyorlar…

Hepsi mutlular…

Hepsi umutlular…

Hepsinin dilinde sevgi var...

Hepsi kendilerini güvende hissediyorlar…

Bilmedikleri, gitmedikleri ülkelerin çocuklarını tanıdılar.

Ülkemizde bir araya gelmeleri, kendi aralarında Türkçe konuşmaları, kaynaşmaları, birbirlerini tanımaları, ülkelerini öğrenme gayretleri, onlara yeni pencereler açıyor.

Bu tanışıklıktan sonra her biri artık dünyayı kendi ülkesinden ibaret görmemeye ve başka bir sorumluluk duygusu ile bakmaya başlıyor…

Küçük dünyaları büyüdü, yeni yeni dostlar edindiler.

Yeni bilgiler, yeni dostluklar, yeni sevgiler “yeni sorumluluklar” demektir.

Bundan sonra o insanlara, o ülkelere ve o ülkelerde yaşanan acılara, sorunlara duyarsız, ilgisiz, kalamazlar.

Merhametsiz olamazlar.

Sevgisiz bakamazlar.

Çünkü yaşanmış hiçbir şey yaşanmamış gibi olmaz.

Yaşanan ve paylaşılan sevgi ve yaşanan dostluk ise…

O her daim tesirini gösterir…

Çocuklukta kurulan dostluklar aynı zamanda insanın karakterinde yer ediniyor.

Türkçe olimpiyatı sahnesine bir de bu açıdan bakın...

Dünya barışı için, insanlığın huzuru için ümit dağıtan bir tablo göreceksiniz…

İnsan en çok kendi sesinden etkilenir.

Türkçe bizim sesimiz.

Ses bayrağımız…

Türkçe bizim üslubumuz.

Şimdi Türkçe olimpiyatlarında kendi sesimizi dinliyoruz.

Orada Nazım''da, Akif''de, Necip Fazıl''da, Sezai Karakoç''ta, Attilla İlhan''da, Gülen''de ziyadesiyle bizden…

Hepsi bizim rengimiz, bizim sesimiz…

Şimdi kendi sesimizi farklılıklar üzerinden dinliyoruz bir kere daha.

Farklılıkları anlamlı kulan bir üslupla dinliyoruz.

Farklılık iyidir.

Farklılık olmalıdır.

Farklılık korunmalıdır.

Farklılık birbirimize ihtiyaç duymak için vardır

İhtiyaç duyalım ki birlik, dirlik olsun…

Farklılık tek tek hepimizin kendimizi aşarak bir araya gelip de daha büyük bir “değer” inşa edebilmemiz için gereklidir.

Kendimiz kalarak, kendi imkanlarımızla bütüne katkıda bulunmak…

Türkçe olimpiyatları bizim sesimizdir, ses bayrağımızdır ve farklılıklarımızı anlamlı hale getirecek ortak değerdir.

Bu “muhteşem tablo” Türklerin eseridir.

Aynı zamanda eser olmaya değer çocukların…

Sadece onların mı…

Anadolu''dan sevda ile yolculuğa çıkanların mı...

Hayır, gidenleri hasretle bekleyenlerin…

Dua dua yalvaranların…

Küçük büyük imkanlarıyla destek verenlerin…

Hatta onlarca yıl önce başlamış bu yolculuğu engelleme imkanı olduğu halde o kötülüğü yapmayanların da eseridir…

115 ülkede genç Türklere kucak açan, gün gelip de çocuklarını Anadolu''ya gönderen hiç tanımadığımız o anne ve babaların da eseridir…

Dünya çocuklarıyla neler neler yapıyor ve biz hayret ve hayranlıkla seyrediyoruz…

Kendimize gelmez ve “birlikte yaşama projesi” olarak da Türkçe olimpiyatları çok şey söylüyor…

Çocukların masumiyetini de sürekli kılma gayretleri içinde…

Unutmayın çocuklar “her şeye” olmaya adaydır.

Yeri bir süreç yaşanıyor;

Dünya iyice küçüldü, biz Türkiye büyüdü ve biz Türkler kendi sorunlarımızla boğulduğumuz günleri geride bıraktık, küçük dünyanın sorunlarına kafa yormaya başladık...

İnsan inanınca, kendini bir mefkureye adayınca nasibi de arkasından geliyor, hayatı bereketleniyor…

Bence Türkçe olimpiyatları bir yarışma değil…

Büyük bulaşma, insanlığın toparlanma provaları...

Tezimi tekrarlıyorum; İdealist, sevgiden ve halden anlayan Türkler olmasaydı dünya bu kadar renkli olmazdı…

15 yıl önce
Türkçe"nin sevinç gözyaşları...
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî