|
Sürecin böyle ilerleyemeyeceği anlaşılmıştır!

BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş aynen böyle diyor.

Demirtaş"ın dün düzenlediği basın toplantısındaki dili hayli sorunlu.

Boyuna AK Parti hükümetine güvenilmeyeceği fikri üzerinden bir suçlama dili geliştiren Demirtaş"ın kendi başına böyle hareket ettiğini söylemek elbette mümkün değil.

BDP gerçekliğini bilenler pekala bilirler ki Demirtaş Kandil"e rağmen asla konuşmaz. Konuşamaz.

Demek ki Kandil"de bir şeyler oluyor.

Öncelikle şunu belirteyim ki Kandil yanlış bir hesap içinde.

BDP ise tarihi bir fırsatı siyasal bir fırsatçılığa kurban ediyor.

Kandil nasıl bir yanlış hesap içinde?

Gayet açık.

Esas aldıkları mantığın şu olduğu anlaşılıyor.

Başbakan Erdoğan ve AK Parti hükümeti Gezi Parkı olaylarından sonra siyaseten köşeye sıkışmış durumda.

Suriye, İran ve Irak"ın Türkiye"ye yönelik düşmanca siyaseti biliniyor. Bu siyasetin Türkiye"nin içine oynamak gibi bir tehlikeli bir senaryo üzerinden yürütüldüğü de sır değil.

Mısır"da Mursi iktidarı askeri bir darbeyle alaşağı edildi. Bu darbenin arkasında ABD ve AB başta olmak üzere başka bölgesel ülkelerin var olduğu da biliniyor.

Kandil bu konjonktürel durumun kendisine ziyadesiyle elverişli bir ortam sağladığı kanaatiyle AK Parti hükümetine "Benim kıymetimi bil, yoksa ben de sahneye çıkarsam alaşağı ederler" mesajı üzerinden kendini dayatmaya başladı.

BDP"nin Kandil"den aldığı işaret üzerine Başbakan''ın önüne yığdığı talepler listesinin önemli bir kısmı hem gerçekçilikten uzak, hem de doğrudan çözüm süreciyle alakalı değil.

BDP"nin tarihi bir fırsatı siyasal fırsatçılığa dönüştürmek istediğini söylerken kastettiğim şey bu.

Sözgelimi, seçim barajında ısrar etmesi gibi… Veya HES"lerin iptalini gündeme getirmesi gibi…

Bilmeyen de sanır ki PKK seçim barajı yüksek olduğu için veya yerel yönetimlerin yetkisi daha az olduğu için dağa çıktı.

Çözüm süreciyle doğrudan bağlantılı olmayan bir kısım taleplerin dayatmacı bir anlayışla gündemleştirilmesi haliyle kafalarda soru işaretleri doğuruyor.

Dahası ve en fenasını söyleyeyim…

Kandil"in talimatıyla PKK"nın sanki çözüm süreciyle beraber bölge kendilerine terkedilmiş gibi bir algı yaratmaya dönük pervasız davranışları da çözüm sürecini sabote etmek için pusuya yatmış olan ulusalcı-statükocuların elini ve dilini güçlendirmekten öte bir işe yaramıyor.

Gezi Parkı olaylarının bir yönüyle çözüm sürecini sabote etmeyi amaçladığını söylediğimizde dudak bükenler bugün gelinen noktada nasıl bir olguyu ortaya çıkarttığını umarım artık doğru değerlendirirler.

Bu olayın tertipçilerinin böyle bir amacının da olduğunu biliyoruz bilmesine de, peki Kandil"in ve Kandil"in siyasetini yapan BDP"nin tam da bu amaca hizmet eder bir pozisyon takınmasına ne anlam vermek gerekir acaba?

"Hükümet adım at!" mitinglerinin tam da bu konjonktüre denk düşürülmesi elbette açıkladığım nedenlerle manidardır.

Hükümetten hep güven bekleyenlerin hükümete güvenilmeyeceği tezi üzerinden yeni bir güvensizlik ortamı doğurmaları ise akla ziyan bir davranış doğrusu.

PKK"nın bu süreçte bölgenin hakimiymiş gibi bir görüntü vermesi, eli silahlı unsurlarıyla veya milis güçleriyle sergilediği fotoğraf sorarım size çözüm sürecinin ruhuyla bağdaşıyor mu?

Dahası, yol kesme, kimlik sorma, şantiye basma ve adam kaçırma gibi eylemler sürecin hassasiyetleriyle bağdaşır bir politika mı?

Dağın boşaltılmak istendiği bir dönemde dağın yeniden cazibe merkezi olarak gösterilmesi ve eskisinden daha fazla sayıda dağa eleman gönderilmesi neyle izah edilebilir?

Kandil/BDP ısrarla birinci aşamanın bittiğini ve hükümetin artık adım atması gerektiğini söylüyor.

Nedir birinci aşama dedikleri?

PKK"nın silahlı unsurlarıyla ülke dışına çekilmesi…

Peki bu gerçekleşti mi?

Hayır!

Deniliyor ki böyle bir irade ortaya konulduğuna göre hükümetin de buna denk adımlar atması gerekiyor.

Peki bunu söylemenin yolu ve yöntemi böyle mi olmalı?

Demirtaş"ın ültimatom verir gibi konuşması siyaseten doğru bir dil değil.

Başbakan''ı her seferinde düşmanlaştıran ve güvenilmez ilan eden bir Kandil/BDP dili çözüm sürecine zinhar katkı sağlamaz.

Şimdi de Öcalan"ın cezaevinden çıkartılması üzerinden bir siyaset izlenmeye başlandı.

Eminim ki sabotörler Kandil"in ve BDP"nin bu siyaseti dolayısıyla ellerini çoktan ovuşturmaya başlamışlardır.

Onları sevindiren şeyin Kürt halkının çıkarına olmadığını söylemeye bile gerek yok.

Çözüm sürecinin siyasetini yapmak yerine süreç üzerinden siyaset yapmayı esas alanlar sürece zarar verirler.

Demirtaş"ın "Biz oyalanacak çocuk değiliz!" yaklaşımı ise bahane aramaktan öte bir anlam taşımıyor.

Süreçten yana umutsuz değilim, ama Kandil"in/BDP"nin bu dili en fazla çözüm karşıtlarını sevindirdiği için üzgünüm…

Çözüm süreci, konjonktürel hesaplara kurban edilmemelidir.

11 yıl önce
Sürecin böyle ilerleyemeyeceği anlaşılmıştır!
Bir bilgi ve eğitim paradigmasının anahtarı: Sıla-i rahim
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü