|
Ciddi bir filozofumuz

Dr. İzzettin Şadan, 1895 doğumlu, yüksek bürokrat bir Osmanlı ailesine mensup, Kumkapı Fransız Okulu, Robert Kolej ve Tıp Fakültesi mezunu, eğitimini Paris'te tamamlamış (Freud'un yanında yüksek lisans yapmış), Türk örf, adet ve geleneklerine göre yetiştirilmiş, hem gerçek bir entelektüel, bir Osmanlı münevveri. Kısaca, 'kimliği Avrupa modellerinden devşirilmiş', ruhu kolonileşmiş bir Türk değil.



Kendi deyimiyle ''asabiyeci gözüyle'' değerlendirmelerde, son derece çarpıcı gözlem ve tespitlerde bulunan sıra dışı bir şahsiyet, adeta canlı bir tarih…



Büyükbabası Mabeyin Müşiri (Protokol Şefi), bahriye, Evkaf Nazırlığı (Bakan) da yapmış, Vezarette bulunmuş Abdülhamit Ferit Paşa. Babası, Hariciye İstişare Odasında Tevfik Fikret, Rıza Tevfik ile 10 küsur sene birlikte çalışmış Şadan Bey. Damat Şerif Paşa, halazadesi. Dedesi (annesinin babası) Lebib Efendi, Ziya Paşa'nın hocası…



Hem imparatorluk (son üç Padişah), hem tek partili, çok partili Cumhuriyet dönemini yaşamış, son Osmanlı Sultanı Vahdettin'in ''Biat Merasimi'ne'' bizzat katılmış, Meşrutiyet, İttihat Terakki, 31 Mart dönemlerini, Balkan, I. Dünya Savaşı muhataralarını, yönetici kadroların yakınında, hatta bire bir içinde yaşamış, çok yönlü, birikimli bir entelektüel. Kendi deyimiyle 'akliyeci' olduğu için değerlendirmeleri kimi zaman çok sivri ama bir o kadar da ilginç ve dikkate değer…



Hem doğu, hem de batı kültürüne hakkıyla vakıf olduğu, kapsamlı, derin analizle yapabildiği içinde ayrı bir öneme sahip…



İzzedin Şadan'ın ''Birsam-ı Saadet'' adlı bir kitabı, akliye ve asabiye mütehassısı olduğu için mesleği ile ilgili, birde umumi ve bilhassa tarihi konularla alakalı makaleleri vardı. Ayrıca ömrünün sonlarında, Esnaf Hastanesi'nde kaldığı sıralarda, Rahmetli Ziya Nur Aksun Ağabeyimiz boş defterler getirir; görüş ve düşüncelerini, yaşadığı, bildiği olayları, hatıralarını yazması konusunda teşvik ederdi. Dönemin önde gelen tarihi şahsiyetlerinin pek çoğunu yakından tanıması, ya da tanıyanlara yakınlığı ise bu hatıraları daha da ilginç kılmaktadır.



İzzettin Şadan çok korkuyor yazdıklarını biri görür diye. Bu yüzden gündüzleri değil de geceleri yazıyor, hemşire filan görmesin diye. Yazdığı defterleri de yatağının altına saklıyor… Defter, diyelim Perşembe bitti. Cuma var, Cumartesi var arada. Ziya Ağabey ancak Pazar günü geliyor ziyaretine. Gelir gelmez hemen defteri veriyor 'Ziya nerdesin?' diyor. 'Başımın altında sanki bomba vardı. Al şunu, git!' Yakalanırsam beni asarlar diye korkuyor… Ziya Ağabey yazılı defterleri alıp boş olanları veriyor, yazsın diye… Ziya Ağabey bu defterleri ''Son Osmanlı; Savuntusuz Ülke'' ya da ''Son Osmanlı Hatırası'' adıyla yayınlamayı tasarlıyordu…



İzzetin Şadan Bey'in babasını Abdülhamit Han gece yatısına Yıldız Sarayı'na misafir etmiş. Sabah namazına kalkmışlar, çatıya çıkmışlar. Sultan Hamit İzzettin Bey'in babasına bir dürbün vermiş; 'Bak' demiş, ' bu gemilere dikkat et! Rusya'nın gemileri geçecek hiçbiri geri dönmeyecek!' Hakikaten bakmışlar, 1904 Japon-Rus Harbi zamanında, hiç biri geri dönmemiş. İzzetin Bey der ki; ''Ben amentü Müslümanıyım, öyle şeye fazla inanmam. Ya bu Abdülhamit Han büyük bir evliyaydı, bunların dönmeyeceğini biliyordu yahut da Japon teknolojisinin ne kadar mesafe aldığını takip ediyor, Rus gücünün dayanamayacağının farkındaydı.''


#İzzettin Şadan
#Evkaf Nazırlığı
#Cumhuriyet dönemi
7 yıl önce
Ciddi bir filozofumuz
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek
Enflasyon, döviz kuru beklentileri ve CDS
İsrail ve Batı’nın çifte standardı