|
Bir ihtimal daha var, o da savaş mı dersin?
İki milyon yedi yüz bin kişi… Ne kolay söyleniyor. Ülkesini terk ederek Türkiye'ye gelen Suriyeli sayısı bu…

Türkiye, dünyada en fazla sığınmacı barındıran ülke.

Tarih boyunca da böyle oldu.

Nerede bir sıkıntı yaşandıysa, gelenlerin tamamına Türkiye bağrını açtı.

Kaybedilen topraklarda kalan kardeşlerimizin hayatı tehlikeye girince, yollara düşenlerin istikameti Türkiye idi.

Balkanlar ve Kafkasya'dan akın akın geldiler.

Ortadoğu ülkelerinden de pek çok gelen oldu, daha uzaklardan da.

*

Başka türlüsü düşünülemezdi.

Onların yüzüne kapıları kapatmak yahut içlerinden bazılarını seçip almak hiçbir zaman söz konusu olamazdı.

Kan kardeşine, din kardeşine kapı kapanır mı?

Önüne engel çıkarılır mı?

Fakat sadece soy ve din beraberliğini ölçü almıyoruz, almadık.

Başka soydan ve başka dinden olanlara da aynı şekilde davrandı bu topraklar.

*

Şu günlerde Suriye'de etnik temizlik yapılıyor.

DAEŞ'le mücadele etmek üzere Suriye'ye giren Ruslar, Türkmenlere saldırıyor.

Halep'ten on binlerce insan, çoluk çocuk yine yollara düştü.

Bugüne kadar 35-40 bin kişi geldi, bir o kadar daha önümüzdeki günlerde gelecek.

Başbakan Davutoğlu özetledi.

“Türkmenler, Araplar, Kürtler, Sünniler sürülüyor. PYD'ye ve rejime alan açmak için. Dünya sessiz. Bütün yükü Türkiye omuzlamış, elinden geleni yapıyor.”

*

Biz her zaman bütün yükü tek başımıza omuzlarız.

Hesap kitap yapmadan, menfaat gözetmeden, insanlığın gereği olarak vazifemizi yerine getiririz.

Dost düşman herkes bunun farkında.

Başkaları bu hassasiyetimizi takdir etse de olur, etmese de.

İki milyon yedi yüz bin değil, “On iki milyon yedi yüz bin kişi” de gelse görevimiz değişmez, bakışımız değişmez.

*

Peki, savaş sebebiyle hayatları tehlikeye girenlerin geldiği yerde savaş çıkarsa ne olur?

Allah korusun, düşünmek bile istemediğimiz bir şey Türkiye'nin savaşa girmesi.

Ancak şunu da bilmek gerekir ki savaş bir sonuçtur.

Mecbur kalınınca, başka yol bulunmaz.

Tıpkı öksürük gibi, geldiyse içinde tutamazsın, öksüreceksin.

*

Bir hesaba göre, yüz yıla yakın zamandır savaştan uzak yaşıyoruz.

En son Anadolu'yu işgale yeltenen Yunan ordusunu kovaladık, bir daha da savaşmadık.

Bir başka hesaba göreyse sürekli savaş halindeyiz.

80'lere kadar sokaklar savaş alanıydı.

Gençler sağ sol hesaplaşması adı altında birbirini kırıyordu.

70'lerin ortasında Kıbrıs'ta savaşa girdik.

80'lerin ortasında ise terör belası başladı ve bugüne kadar devam etti.

*

“Düşük yoğunluklu” şeklinde tarif etmek, savaşın rengini ne kadar değiştirebilir?

Çevremizde ve Batı'da terör örgütüne destek veren ülkeler olduğunu bilmeyen kaldı mı?

Teröristlerin elinde “dost ve müttefik” ülkelerin silahları var.

Asker ve polislerimize ateş eden teröristler arasında yabancılar da bulunuyor.

Taktik vermekle, akıl vermekle kalmıyorlar.

Silah, cephane, para vermekle de yetinmiyorlar.

Bizzat eleman göndererek cepheye sürüyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Senin ortağın kim? Teröristler mi, ben miyim?” sorusu işte buraya işaret ediyor.

*

Rusya başta olmak üzere Suriye'de bulunan güçlerin ilk hedefi güneyimize koridor açmak.

Bunlar koridor açmakla yetinmez, bilelim.

Doğuya salon, kuzeye yatak odası, öteye bir balkon da düşünürler, muhtemelen deniz manzaralı.

Kısacası topyekûn savaş pek uzak görünmüyor.

Eğer diplomatik yollar bir sonuç vermezse, Rusyası, İranı, Suriyesi ve onlarla anlaşan Amerikası ile çarpışma tek çare olabilir.

Öyle bir durumda biz savaştan kaçarak bir yere gidebilir miyiz?

Şurası sığınılacak ülkedir diye bakacağımızı, en azından araştıracağımızı varsayabilir misiniz?

Kesinlikle hayır.

Biz hiçbir yere gitmeyiz.

Yediden yetmişe burada çarpışır, vatanımızı savunuruz.

Ölen ölür, kalan sağlar hayata devam eder.

Biz bu toprakları savaşarak yurt edindik; savunmak gerekirse de bir an bile tereddüt etmeyiz.

Bazıları hariç tabii. Onlar şimdiden biletlerini ayırtabilirler; ister Avrupa'ya ister ABD'ye, canları nereyi çekerse…
#suriye savaşı
#Ortadoğu ülkeleri
#Rusyası
#İranı
#Suriyesi
8 yıl önce
Bir ihtimal daha var, o da savaş mı dersin?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi