|
DBP yani domates biber patlıcan

Elimizde, taş gibi, bin yıl sürecek bir 28 Şubat Süreci varken, çok değil, daha sürecin onuncu yılında, alenen ve cümbür cemaat saçmalamaya başladık:

“Acaba Malezya olur muymuşuz?”

Köşeler bu konuya tahsis edildi, programlar yapılır oldu, kendine iş arayan gasteciler Malezya''ya gönderildi; araştırıldı, karıştırıldı, sabahlara kadar tartıştırıldı.

Efendi!

Siz daha ne bu ülkeyi tanımışsınız, ne de o bahsi geçen sürecin ne olduğundan haberiniz var!

Üstelik saymayı da bilmiyorsunuz.

Belki şişmansınızdır da her bi kesten.

*

Hani Avrupa Birliği''ne girecektik, en azından girmek için çalışacaktık.

Bu konuda en çok çaba harcayan kişinin Başbakan Erdoğan olduğunu cümle âlem kabul etmişti hani.

Avrupa''ya yönelmişken, nereden çıktı en doğu?

Yine o malum, delinin biri ve akıllının kırkıyla ilgili mesele olabilir kanımca.

*

Oysa takip ettiğimiz kadarıyla o ilk taşı atan, vazgeçtiğini, yanlış yaptığını açıklamıştı.

Ama diyeceksiniz ki bu saatten sonra ne fayda?

He valla öyle.

*

Avrupa Birliği''ne girecekmiş gibi yapıp girmesek de olur kanımca ve canımca.

Avrupa Birliği de bizi alacakmış gibi yapıp almasa da olur.

Önemli olan o gelişmişlik seviyesi.

O seviyeye yaklaşırsın, yakalarsın ve Atatürk''ün vasiyetine uyarak geçersin de günün birinde.

“Artık, nasıl olacaksa!” der gibisin ama…

Orasını da sen bileceksin.

Yaklaşmayı ve yakalamayı bilen sen.

Çağdaş uygarlık seviyesi bu, boru değil ki!

*

AB kriterleriyle ilgili söylentiler/kararlar arasında beni en çok sevindiren, şu sokak satıcılarıyla ilgili yasaklama kısmı olmuştu.

Kokoreç falan bir yana…

Domates, biber, patlıcan satıcılarının sokak sokak, bağıra çağıra geçmeleri yok mu evin önünden, fakiri deli edecek.

Kimi üç tekerlekli arabasıyla dolaşır, kimi kamyonetiyle.

Kendi sesiyle avazı çıktığı kadar bağırması yetmiyormuş gibi, bir de araba içinde megafonla bağıran biri oluyor daima.

Hoparlörün cızırtısı, motorun gürültüsü de caba olarak ikram ediliyor vatandaşa.

*

Yahu adamlar hiç değilse Barış Manço''nun kasetini koyup çalsalar “Domates, biber, patlıcan” şarkısını…

O kadarını bile akıl edemiyorlar.

Hangi ülkedeki satıcıların böyle bir şansı var?

Fakat ne çare, bizimkiler bu imkânı değerlendirmekten yoksun.

*

Sayın Başkan, sevgili Mustafa Bey, sözüm sizedir.

Siz bu ilçe için çok çalışmış olabilirsiniz…

Fatih''in adına lâyık bir ilçe olması uğruna, daha çok çalışmaya kararlı da olabilirsiniz…

Yapılan vatandaş anketinde ülkenin en çok beğenilen belediyesi seçilmiş de olabilirsiniz…

Ama şu seyyar satıcıların gürültüsüyle başa çıkamadıktan sonra, hiç kıymeti yok fikrimce.

Ya tamamen kesin şu bet sesli adamların gürültüsünü, ya da birer Barış Manço kaseti verin ellerine.

17 yıl önce
DBP yani domates biber patlıcan
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî