|

Türkiye'ye şok haber diye başlık atmışlar.



Yok yahu, ne şoku, normal bir haber işte.



Tam olarak şu: Hansjörg Haber.



“Avrupa Birliği'nin Türkiye Büyükelçisi Hansjörg Haber'in herhangi bir gerekçe göstermeden görevinden istifa ettiği belirtildi.”



Güzel bir haber değil ama, şok da sayılmaz.



İstifa haberini geçen Reuters haber ajansı, H. Haber'in AB ile Türkiye arasındaki göçmen anlaşması kapsamında, Türkiye'nin tutumunu eleştirdiğini ve geçen ay yaptığı açıklamalardan ötürü Dışişleri Bakanlığı'na çağırıldığını kaydetti.



53 yıldır kapısında beklediğimiz AB'nin bir memurunun istifa etmesi, bize dokunmaz.



O gider, başkası gelir.



*


Geçen hafta İngiliz Başbakan Cameron ne demişti?



“Türkiye AB'ye 3000 yılında ancak girebilir.”



Şimdi ise İngilizler, AB'den çıkmakla ilgili referandum yapıyorlar.



Çıksak mı, kalsak mı?



Anketlere göre başa baş durumda.



Perşembe günü yapılacak referandumda kazananın farkı çok az olacak.



İşin garibi, kaybeden de çok az farkla kaybedecek.



Bize bin yıl vadeli söz söyleyenlerin kendi haline bir bakın.



28 Şubatçılardan beter olmuşlar.



*


İngiltere'nin AB içinde kalması veya kalmaması arasında nasıl pek bir fark yoksa, bizim için de durum aynı aslında.



Türkiye'nin AB'ye girmesi, bu saatten sonra ancak Avrupa'nın işine yarar.



Bizim için olsa ne, olmasa ne…



*


Ben size başka bir şey söyleyeyim:



“İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raci'un.”



Şüphesiz Allah'tan geldik ve dönüşümüz O'nadır.



İşte asıl hakikat burada.



*


Afrika'da ufak bir çocuğa fıtık ameliyatı yapacak doktorlar.



İlacın yan etkisi çıktığı için ameliyattan vazgeçiyorlar.



Masadan indirileceğini anlayınca çocuk itiraz ediyor ve tercümana şöyle söylüyor:



“Ben hayatımda bir daha doktor bulamam. Kolumu bacağımı sıkıca bağlayın, ben dayanırım.”



Dediği gibi yapıyorlar.



Serum veriyorlar.



İki doktor hızlıca ameliyata girişiyorlar.



O sırada çocuk bir şeyler mırıldanıyor.



Ne söylediğine dikkat edince, peş peşe tekrarladığı sözü anlıyorlar:



“İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raci'un” diyor.



*


45 dakika sonra Hasan adında bir başka çocuğu ameliyata alıyorlar.



Onu da çabucak tamamlayıp diğerinin az ötesine yatırılıyor.



Başlarında birinin annesi bekliyor, terlerini siliyor.



*


Doktor yola çıkarken, İstanbul'daki bir komşusu iki tane don getirmiş, orada bir fakire verirsiniz diyerek.



Ameliyat olan çocuklar çıplak durmasın diye o iki donu giydirmişler.



Doktor ara sıra kontrol için odaya gittiğinde, beyaz donları çıkardıklarını, katlayıp kenara koyduklarını görüyor ve tekrar giydiriyormuş.



Birkaç defa aynı durum yaşanınca, kadına donları çıkarmamasını söylemişler.



Meğer çıkartan kadın değil, çocuklarmış.



Şöyle söylemişler:



“Bu donlar çok temiz. Biz şimdi bunları giyip kirletmeyelim. Bayramda giyeriz.”



*



Ben artık bir şey demiyorum.



Avrupa'nın kara kıtayı yüzyıllar boyunca sömürmesinden, refahını sömürdüklerine borçlu olduğundan falan bahsedecek değilim. Zaten malûm.



Afrika'yı severim. Afrikalıları da severim.



Onları seveni de severim.



Sömürenlerin, soyup soğana çevirenlerin nesini seveyim?



AB imiş… Üç bin yılmış, beş bin yılmış… Git işine.


#Avrupa Birliği
#Hansjörg Haber
8 yıl önce
Don
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet