|
Fincancı katırlarını ürkütmeyin

Okullar açılalı kaç gün oldu, tebrik etmeyi, hayırlı bir sene dilemeyi unuttuk.



Çocuklar, öğretmenler, veliler ve bütün dış temsilcilikler bu gecikmeyi mazur görsün.



İki gün önce, okul çıkışı çocuğun biri koşarak annesine doğru geliyordu.



Sarıldılar, annesi çocuğun yanaklarından öptü.



Ufaklık, minik eliyle annesinin elini tutarken şöyle söyledi:



“Anne, bugün de okuma yazma öğrenemedik.”



Oyun oynuyorlarmış, şarkı söylüyorlarmış, çizgi çiziyorlarmış, öğretmen fıkra anlatıyormuş fakat okuma yazmaya hâlâ geçmemişler.



Öğretmenin hangi fıkraları anlattığını tahmin etmek zor değil. Çocuklar Nasrettin Hoca'ya bayılır.



*


Kış yaklaşırken, Nasrettin Hoca baltasını ve testeresini alıp odun kesmek için evinden çıkmış.



Bir ağaca tırmanmış, dallarını kesmeye başlamış.



O sırada oradan geçmekte olan bir köylü, bakmış ki Hoca üzerine bindiği dalı kesiyor.



Hemen uyarmış.



“Hoca düşeceksin, öyle yapma.”



Hiç aldırış etmemiş Hoca, testeresini var gücüyle sürtmeye devam etmiş.



Az sonra Hoca'nın ağırlığına dayanamayan dal, büyük bir çatırtıyla gövdeden ayrılmış.



Dalla beraber Nasrettin Hoca paldır küldür yere düşmüş.



*


Bakmış kırığı çıkığı yok, sızlayan yerlerini ovuştura ovuştura köylünün peşine düşmüş.



Köylüsüne seslenip durdurmuş.



“Düşeceğimi bildin, öleceğimi de bilirsin. Söyle bakayım, ben ne zaman öleceğim?”



Adam şaşırmış…



“Nereden bileyim?”



Hoca ısrar etmiş. Adam bakmış ki kurtuluş yok, şöyle demiş:



“Sen bu odunları kesip karakaçana yükleyeceksin ya. Yokuşu çıkarken hayvan zorlanacak ve zart zurt sesler çıkaracak.”



“Evet…”



“İşte karakaçanın üçüncü yellenmesinde öleceksin.”



Hoca odunları yükleyip çıkarken karakaçanın üçüncü yellenmesinden sonra kendini yere atmış.



“Eyvah, ben öldüm.”



*


Bir müddet öylece durmuş. Bakmış ki gelen giden yok. Koşup hanıma haber vereyim demiş.



Evine gitmiş, kapıyı çalmış. Karısı açınca “Hanım, ben öldüm” demiş.



“Ne, nasıl, ne zaman, nerede?” diye soran karısına yeri tarif etmiş ve gidip aynı yere boylu boyunca uzanmış.



Kadıncağız dövünmeye başlamış. “Eyvah, Hoca öldü… Hoca öldü…”



Komşular gelmişler, başına toplanmışlar.



“Kim haber verdi?” diye sormuşlar.



“Garibimin kimi var ki” demiş kadın, “Kendi gelip haber verdi.”



*


Köylüler söylenen yere gidip bakmışlar, Hoca yerde yatıyor.



(Bu arada Karakaçan ne oldu, nereye gitti diye merak edenlere hatırlatalım, o kendi başına yürüdü gitti ve kayboldu. Nasrettin Hoca çok sonra onu aramaya başlayacak.)



Hoca'yı alıp götürmüşler. Yıkayıp namazını kılmışlar. Tabuta koymuşlar, mezarlığa doğru giderken, yol ayrımına gelmişler.



Biri demiş “Şu yoldan gidelim.” Öbürü “Hayır bu yoldan gitmek daha mantıklı…”



Neticede iki yol da aynı yere çıkıyor.



Onlar tartışırken, Hoca tabutun içinden doğrularak, “Ben sağlığımda şu yoldan giderdim” deyince, hepsi birden korkup kaçmış.



*


Yol ortasında tek başına kalan Hoca, “Bu iş de başa düştü” deyip kabristana yürüyerek gitmiş, kendisi için kazılan mezara uzanmış.



Bir müddet sonra bir takım sesler duymaya başlamış.



“Eyvah” demiş, “Sorguya geliyorlar. İşim zor…”



Aniden kalkıp kaçmak istemiş.



Şangur şungur sesleri, fincancıların katırlarından gelmekteymiş.



Katırlar Hoca'nın ani hareketinden ürküp kaçmışlar.



Bütün fincanlar kırılmış.



Fincancılar Hoca'yı yakalayıp bir güzel dayak atmışlar.



*


Hoca yüzü gözü yara bere içinde eve gelmiş.



Onu görenler şaşkınlıkla ne olduğunu sormuşlar.



“Öte taraftan geliyorum” demiş Hoca.



“Öte taraf nasıl?” diye sormuşlar.



“Bir sıkıntı yok” demiş, “Fincancı katırlarını ürkütmezsen gayet rahat…”



#Fincancı katırları
#Hikaye
8 yıl önce
Fincancı katırlarını ürkütmeyin
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!