|
İnsanı yaşat ki insanlık yaşasın
Düşürülen uçağa karşılık Rusya, Türkiye'ye ticari ambargo uygulamaya başladı.

Artık bizden soğan almayacaklar, domates almayacaklar.

Üzüm, kayısı, elma, salatalık almayacaklar.

Kısaca sebze meyve yasak…

Tavuk yasak, tuz yasak…

Gariptir, bir tek limon serbest.

O niye?
Nedir limonun hikmeti?

Vardır bir numarası da biz bilmiyoruz.

*

Putin sert konuştu.

“Türkiye'nin savaş uçağımızı düşürmesini unutmayacağız”
dedi.

Rusya'nın ekonomik yaptırımlarının sınırlı olacağını düşünenler derin yanılgı içinde olduğunu söyledi.

“Onların domateslerini yasaklamakla yetinmeyeceğiz. Türkiye yaptıklarından pişman olacak…”

Domatesle tehdit mi olur?

Limonun püf noktasını anlasaydık, iyi olurdu.

Putin'e laf ederken, “
Domatesi geç, sen asıl limona bak. Sıkıysa onu da yasakla
” diye çıkışırdık.

*

Bütün bunlar oyunun bir parçası.

Uçakların sınır ihlali de öyleydi.

Bilerek, isteyerek, planlayarak yapılan hareketler bunlar.

Suriye'ye girmeleri de, silah yığmaları da, savaş gemilerinin sahile yakın demirlemeleri de.

DAEŞ ile mücadele etme gerekçesiyle Suriye'ye çöreklenen Rusya'nın aylardır DAEŞ yerine Türkmenleri bombalaması tesadüfen yahut yanlışlıkla olacak bir iş değil.

Görünüşte DAEŞ'i, gerçekte Türkmenleri hedef alan Rusya'nın lideri Putin ne yaptığını bilemeyecek, uçaklarının ve askerlerinin nereye saldırdığını göremeyecek biri midir?

DAEŞ militanlarına havadan sandıklar dolusu silah ve cephane yağdırmalarının izahı mümkün mü?

*

Nasreddin Hoca kaybettiği eşyasını başka bir yerde arayınca, etrafındakiler sormuş:

“Sen niye kaybettiğin yerde aramıyorsun?”

Ne cevap vermiş Hoca?

“Burası aydınlık. Daha iyi görünüyor.”

Bizim bildiğimiz Nasreddin Hoca, Rusya taraflarına uğramadı.

Sivrihisar ve Akşehir arasında geçen bir hayatı olduğunu biliyoruz.

Onların atası olma ihtimali pek yok.

Yine de araştırmakta fayda var; sanki bir ara gidip çabucak dönmüş gibi.

*

Yoksa normal şartlarda terörist ararken DAEŞ'in hâkim olduğu bölgeye bakardı.

Türkmenlerin yaşadığı yere değil.

Erdoğan'a düşman olacağına, Esed'e hesap sorar, ona kafa tutardı.

Öldürülen 400 bine yakın insanın hesabını sorar, ülkesinden göç etmek zorunda kalan milyonları hatırlatırdı.

Mülteci kamplarında hayatını zor şartlarda sürdüren vatandaşlarını…

Denizde boğulanları…

Avrupa kapısında itilip kakılan, aşağılanan Suriyelileri sorardı Esed'e.

*

Tabii, bunları sormak için insanda önce vicdan olması, ahlâk olması gerekir.

Yalnızca kendi çıkarını değil, insanlığı ve insan hayatını önemsemesi gerekir.

Biraz olsun bu dediklerimizden bulunsaydı, şu manzaraya bakıp, –reklâmdaki Salih Kalyon gibi– “
Ne biçim, ne yapıyoruz biz ya?”
diye şaşkınlığını belirtirdi.

O kadarına bile sahip değil vicdan ve ahlâken.

Durup yanlışı görecek kadar bile değil.

Hâlâ domates, biber, salatalık diye konuşuyor.

Domatesle Türkiye tehdit edilir mi lo?

İhracatçıların yerinde olsam, limon da göndermem.

Ekşiye hasret kalsınlar, birbirlerinin suratına baksınlar canları ekşi çekince.

*

Kaçak yollardan deniz aşarak Avrupa'ya ulaşmaya çalışırken botlardan ve teknelerden düşerek can verenlerin fotoğrafları sembol olmaktan öte geçmeli.

Akdeniz'in mavi sularında boğulmak üzereyken kurtarıp karaya çıkardığımız kaç kişi oldu biliyor musunuz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı;
70 bin kişiye
yaklaştı.

Birileri de onların botlarını ucu sivri demirlerle batırma gayretinde; insanlıktan nasibini almamış birileri.

Gerçi içimizde siyasetçi geçinenlerden, o mültecileri ölümün kol gezdiği ülkelerine geri göndermeyi “seçim vaadi” olarak dillendirenler çıktı ama onların da nasibi o kadar ne yapalım…

Biz artık “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” ilkesini bir adım ileri götürme gayretindeyiz.

“İnsanı yaşat ki insanlık yaşasın” demekteyiz. Yoksa insanlık denizlerde can veriyor.
#Rusya
#Türkiye
#putin erdoğan
8 yıl önce
İnsanı yaşat ki insanlık yaşasın
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek
Enflasyon, döviz kuru beklentileri ve CDS
İsrail ve Batı’nın çifte standardı