|
Karışık görünen basit işler

Çok değil, daha bir hafta önce Başbakan Erdoğan "Dertliyim dertli" dediğinde, o sözün nereye vardığını, ne manaya geldiğini anlamakta zorlanmıştık.

Nelerle uğraştığını tam olarak bilmediğimizden...

Başının hangi belalarla meşgul olduğunu kestiremediğimizden...

Başbakan Erdoğan''ın giydiği makosenlerin etkisinden de haberdar olmadığımızdan, normaldi anlamayışımız.

***

Başbakandan "Dertliyim dertli" sözünü işitince, biz kabaca "memleket mes''eleleri" karşısında dertlendiğini düşünebilirdik ancak.

Ekonomik kriz, işsizlik, iç ve dış sorunlar...

Üst başlık olarak bunlar, her başbakanı yeterince dertlendirebilecek boyutta.

Sadece "iç ve dış sorunlar" deyince bile, içine nelerin dâhil olduğunu tahmin edemeyiz.

Geriye bir şey kalmıyor ki. Aklımıza gelen her konuyu sayabiliriz bu başlık altında.

***

Ekonomiden başla, sağlıktan çık.

Eğitimden başla, ticaretten devam et, tarıma uğra, sanayi de ihmale gelmesin...

Kültür, çevre, savunma hakeza.

Her biri ayrı sorunlar yumağı.

***

Hepsinin çözüm bekleyen konularına formüller bulma makamında olunca, dertlenmeyip de ne yapacaksın?

Ne Sadettin Kaynak''ın "Dertliyim ruhuma hicranımı sardım da yine" sözleriyle başlayan segâh eseri kurtarır, ne de Kazım Koyuncu''dan dinlenecek "Dertliyim kederliyim" adlı eser rahatlatır insanı.

Gecenin rengini katmak dahi yetmez, içinin matemine.

***

İstihbarat kurumlarının gazete ve tv muhabirlerinden daha önde bulunduklarını ve dolayısıyla bizim halk olarak bugün öğrendiğimiz gelişmelerin, ülkeyi yönetenler tarafından çok daha önce öğrenildiğini dikkate alırsak...

O vakit anlarız ki dert bir değil, elvan elvandır.

Ve buradaki elvan da gazoz markası değildir.

***

Başbakan siz olsanız...

Ülkeyi düşmana karşı korumakla görevli olan silahlı adamlarınız, dışarıda oyalanacak düşman bulamayıp can sıkıntısına düçar olunca, bizzat sizi düşman ilan etmişlerse ne yaparsınız?

Yani tamı tamına "dertlerimi zincir yaptım" vaziyeti...

"Dert bende, derman sende" mi dersiniz?

Yoksa "Dertler benim, çile benim, hayat senin senin olsun" mu?

***

Bakın, işte tam burada, bir dost olarak size tavsiyede bulunayım...

Öyle bir durumda şarkılara türkülere takılmanın fazlaca anlamı yoktur.

Şarkılar türküler, vatandaşın derdine derman üretebilir ama siz koskoca başbakansınız artık.

Ne dağ başına çıkmak fayda eder, ne deniz kıyısında sakin bir köşeye çekilmek.

Yapılması gereken tek şey vardır...

O da öfkeye kapılmadan, sakin ve kararlı bir şekilde, usulüne uygun olarak memleketi selamete çıkarmak. Gürültü patırtı yapmadan, çözüme kavuşturmak...

Nasıl olacağını ister kitaplara danışın, ister danışmanlarınıza, ister vicdanınıza.

Hepsi aynı kapıya işaret eder. Gereğini düşünür ve düşündüğünüzü yapabilir misiniz?

15 yıl önce
Karışık görünen basit işler
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle