|
Krem peyniri kim buldu, Cumhuriyeti kim kurdu?

Kâr amacı gütmeyen küçük bir dernekte başkan olmaya niyetlenen biri...

Orta halli bir apartmanda yönetici olmaya çalışan biri...

Bir meslek kuruluşunda, bir sivil toplum örgütünde, bir kooperatifte idareyi ele almayı arzulayan biri...

Ne engellerle karşılaşır kimbilir!

Rakipleri vardır, rakip olmasa bile istemeyenler, beğenmeyenler vardır; o makama lâyık görmeyenler vardır.

Hiçbir kusuru olmasa da sırf gıcıklığına karşı çıkanlar vardır.

İşte bu sebeplerle, bir mahalleye muhtar olmak bile kolay değildir.

*?

Hal böyleyken, ülkeyi yönetmeye talip siyasî bir partide genel başkan olmak, bir düşünün, ne kadar zordur.

Hele o parti hizipleşmenin, çekişmenin, rekabetin en koyu yaşandığı partiyse.

Hele o parti yüz yıla yaklaşan tarihi içinde türlü entrikalara zemin olduysa.

Hele o parti Cumhuriyeti kuran parti olmakla övünürken, kırk yılı aşkın süredir bir türlü seçim kazanma başarısı gösteremiyorsa. (Ne kırkı, elli...)

İşte bu sebeplerle, o partide yönetimi ele geçirmek ve orada uzun süre kalmak, seçim kazanan ve iktidar olan partilerdeki duruma nazaran çok daha zordur.

*?

Krem peyniri ben buldum, ben buldum diye ekrandan cırtlak sesle bağıran reklâm figürü gibi "Biz kurduk, biz kurduk" diye kurumlanırken, bir başka ekip çıkıyor, bir parti kuruyorlar ve "Yeter söz milletin" diyerek iktidara geliyorlar.

On sene geçiyor, pat diye bir ses duyuluyor.

Ne oldu? Darbe oldu. Hükümet devriliyor, yönetim değişiyor, idamlar...

*?

Seneler geçiyor, bir başka yeni parti, bu defa Kırat ile iktidara geliyor.

Bizimkiler yine "Biz kurduk, biz kurduk..."

Bir muhtıra, bir darbe daha.

Yine iktidar el değiştiriyor; hapisler, sürgünler, yasaklar...

*?

Darbeyi yapanlar hep aynı kadro.

Biz kurdukçuların güdümünde ya da en azından onlarla aynı kafada olanlar.

Derken bir başka ekip geliyor, yeni bir parti oluşturuyorlar.

"Arı gibi çalışırız, kelebek gibi uçarız" diyerek seçim kazanıyor, gümbür gümbür iktidara geliyorlar.

*?

Seneler geçse de yöntem değişmiyor.

Muhtıralar, darbeler, sürgünler, cinayetler, devam.

Postmodernizm dönemi başlayınca darbeciler de modaya uyma arzusunda.

Arzular şelale. Çağlayıp duruyor.

Çağın icapları ne gerektiriyorsa o... Gerekirse zor, gerekirse katakulli.

Öte yandan koro aynı şekilde devam ediyor fakat tabloda bir değişiklik yok.

Yine yeni bir ekip, yine yeni bir parti, yine ihtişamlı bir seçim zaferi, yine iktidar.

O derece ki, biz kurdukçular dâhil, birçok parti baraj altında, Meclis dışında kalmış halde.

Ötekiler korodan vazgeçmemekte kararlı: "Biz kurduk, biz kurduk..."

İyi ama, Cumhuriyet mi önce kurulmuştu, yoksa parti mi?

*?

Bu ne hazin bir manzaradır arkadaş!

Bir kadro hep aynı şarkıyı söyleyip seneler boyunca aynı koltukta oturuyor, müzmin muhalefet...

Her dönem yeni kurulan partiler ise hep iktidar.

(Say ki kayın valide turşuyu kurmuş fakat midesi rahatsız yiyemiyor; kız, gelin, damat, oğlan lüp lüp götürüyor.)

*?

Oturup "Neden, nasıl, niçin" diye düşünmek gerekmez mi?

O partideki genel başkan, yardımcıları, milletvekilleri, yetkili kurulları, şunları, bunları hepsini toplasan, yarım Ahmet Hakan etmiyor da ondan.

Ne diyor Ahmet Hakan:

Tünelin ucunda aydınlık göründü gibi. Silahlar bırakılacak, 30 yıllık isyan bitecek, barış gelecek gibi. Başbakan Erdoğan terörü bitiren lider olarak tarihe geçeceğini gördü, başarısına sizi ortak etmek istemiyor. Siz de tam onun istediği gibi yapıyor, çizilen rolü oynuyorsunuz. Çocuk gibi davranıyorsunuz.

Diyelim ki demokrat olun, barışçı olun, çözüm yanlısı olun tavsiyelerine kulak vermiyorsunuz.

Bari "Başbakan Erdoğan"ın oyununa gelmeyin" tavsiyesine kulak verin."

He valla... Barışsa barış. Biz daha barışçıyız diye ortaya atılamaz mısınız? Gereği neyse yapamaz mısınız? Pastadan bir dilim alamaz mısınız? Pastayı geç, memleketin hayrına bir adım atamaz mısınız?

11 yıl önce
Krem peyniri kim buldu, Cumhuriyeti kim kurdu?
Bayramda kan denizine dönüşen İslam dünyası
Erdem Bayazıt"ın şiirleri...
Ekonomide neler oluyor
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!