|
Erdoğan’ın yolu mu Erdoğancılık mı? – 2 –

Kasım 2013... Gezi olayları sönümlenmiş, 17-25 Aralık henüz yaşanmamış...

Bir haberle ortalık yıkılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Başbakan'ken Ak Parti’nin Kızılcahamam kampında şöyle demiş: Kız-erkek öğrenci aynı evde kalamaz. Talimatını verdik, denetimi yapılacak.

Üniversite yurtlarının yetersizliğinden bahsettiği kapalı bir toplantıdan sızan Erdoğan’ın bu cümlelerinin yurtta ve cihanda bambaşka bir konuya çevrilmesi öyle anormal bir hızla olmuştu ki, Gezi’yi müteakip yeni bir dalganın ayak seslerini duymamak imkansızdı. O günlerde şöyle başlayan bir yazı kaleme almıştım:

“İkinci eşe yasal düzenleme geliyor…


Ak Parti yeni bir yasa çıkarıp Cuma namazına gitmeyen erkekleri fişleyecek…

Erdoğan Hakan Fidan’ın hem İran hem El Kaide’ye destek verdiğini itiraf etti…

………..

Bunlar giderek garipleşen Türkiye iç siyaseti polemiklerine yakın zamanda eklenebilecek mevzular. Çok mu saçma? Bugün konuştuğumuz ‘kızlı-erkekli ev’ tartışmasından daha saçma değil. Bu savaş, Erdoğan’ı indirmek için verilen amansız taarruz sürdüğü sürece, bu saçmalıkların dozajı giderek artacak. Herkesin buna hazırlıklı olması gerek. ‘Psikolojik olarak yıpranmak istemiyorum, bu kadar huzursuzluk bize fazla, aman tadımız niye böyle bozuluyor ki? Canım, Erdoğan da biraz fazla oluyor, bizi zor durumda bırakıyor,’ derdi taşıyanlara önerim, birkaç yıl siyaseti takip etmesinler.

En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Erdoğan’ı eleştirmeyeceğim. Bugün, bu konjonktürde eleştirmeyeceğim. Bunu yapmak, yani Erdoğan’ı eleştirmek oldukça kolay. Giderek artan mahalle baskısı altında oldukça konforlu da bir pozisyon. ‘Siyaseten doğruculuk’ oynayıp bir an önce sıvışma avantajı da sağlıyor. Kendi perspektifimden adil davranmadıklarını düşündüğüm her seferinde, Ak Parti’ye ve Erdoğan’a eleştiri getirmişimdir. Ama bir süre daha bunu yapmayacağım.”

‘İkinci eşe yasal düzenleme geliyormuş’ başlıklı bu yazının devamında malum kapalı toplantıda sarf edilen bu sözlerin FETÖ’ye (eski adıyla Cemaat) sızdırılmasıyla ilgili tahminlerimi paylaşmış; “Nitekim bu grubun kayıt, kaset işlerinde fazlasıyla tecrübe sahibi olduğu herkesin malumu,” diye de ifade etmiştim. Bugün beni ve bazı isimleri kendilerini eleştirdiğimiz için hedefe koyarak ilginç biçimde ‘Yeterince Reisçi olmamak’la suçlayanlar “Hocaefendilerine” laf etmez/ettirmez, “Biz Hizmet’e aşığız aşık” diye methiyeler düzerken biz o günlerde de başka şeyler söylüyorduk velhasılıkelam.

Söylediğim gibi yaptım. Erdoğan’ı eleştirmedim. Zira uzun zamandır usanmadan yazdığımız gibi, Erdoğan’ı devirmeyi kafalarına koyanlar Türkiye’de yaptıklarının çok daha azıyla Mısır’da darbe yapmıştı; Türkiye’de olanlar Orta Doğu’daki dizayn sürecinden bağımsız değildi. Erdoğan’ı doğrusu yanlışı ayrılamayan iftira kampanyalarıyla karalayıp halkın gözünden düşürmek için çabalayacaklardı. Ama bunu anlatmak bugünkü kadar kolay değildi o günlerde. Medya ve sosyal medyada Erdoğan’ı eleştirmeniz/eleştirmemiz için müthiş bir mahalle baskısı vardı. Hele tüm bu kumpasın ardındaki FETÖ tehdidinden bahsetmek... Aman aman; ağzınıza terlikle vururlardı.

A ilinin B ilçesinin C köyünde Ak Partili birine borç vermiş bir adamın amcaoğlu hırsızlık yapmışsa bile, bunun faturasını Erdoğan’a kesmeye hazır bir kesim soteye yatmış bekliyordu. Hal böyle olunca, Ak Parti’yi de eleştirmedik. Algı operasyonlarıyla, manipülasyonlarla Türk halkının seçilmiş iradesini devirmeye çalışıyorlarken, niyetleri Türkiye’yi de dizayn etmekken, saklı olan görünür hale gelene kadar oyuna gelmeyecek, ‘gavura’ malzeme vermeyecektik. Nitekim 2015’te terör olayları tekrar başlayana kadar, Daeş ve PKK gün aşırı bombalar patlatana kadar meselenin ciddiyeti yeterince anlaşılmadı. Ve en nihayetinde 15 Temmuz 2016 FETÖ kalkışmasıyla beraber ak da kara da ortaya çıktı. Çok kan aktı, çok can kaybettik ama sonunda asgari de olsa bir vatan sevgisi taşıyanlar dahil herkes olan biteni gördü.

Dün bazı kurnazların yaptıklarına da Erdoğan’a mal edilmesin diye sustuk. Susmasaydık Pazar günkü yazımı manşetine taşıyan Sözcü gazetesinin yaptığını yapacak, içeriği eğip büküp Erdoğan’a hem ateş edecek hem de dış dünyaya ateş ettireceklerdi. Sustuk. Fakat bazıları o suskunluğumuzu kendine siper edip ekmeklerine düştü. Millet sipere koşarken onlar ganimete yürüdü. Millet Okçular Tepesi’nde nöbet tutarken, onlar başka hesaplara girdi.

Dün açık gözle görülmeyenin herkesçe görülmesini beklerken susmak doğruydu. Herkes artık her şeyi gördüğüne göre bugün böyle bir kaygımız kalmamış olsa gerek. Şimdi tam aksi bir durum var. 16 Nisan referandumu sonrası rekabetin daha çok arttığı, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı bunca saldırı, yediği onca darbe sonrası herkesin daha çok çalışması gereken zamanda, artık görülen yanlışları söylemek, dile getirmek, düzeltilmesi noktasında yapıcı çözüm önerileri getirmek ve düzelmesini beklemek gerek.

“Erdoğan’ın yolu mu Erdoğancılık mı” başlıklı son yazımda, Erdoğan’ın sık sık vurguladığı dava konusuna odaklanmış, bu davanın içeriğinin yeni kadrolara iyice anlatılması, herkesçe idrak edilmesi gerektiğini söylemiştim. Gördüğüm gariplikleri dile getirdiğim için hedef tahtasına oturtulmam bu fikrimi değiştirmedi. Atatürk’ten sonra Atatürkçülüğün her kapıyı açan anahtara dönüşmesi gibi, Sözcü gibi gazetelerin hala bu anamolinin içinde debelenmesi gibi bir olasılıkla karşılaşmamak adına, bugün zor gelse de yarın üzülmemek için bu soruları sormalı, cevap aramalıyız. Yoksa bugün birkaç fırsatçının açtığı ‘En Reisçi biziz’ kapısından geçip içeri dolan daha pek çok fırsatçı çıkar; Erdoğan tablosunu duvarlarına asanları Erdoğan rozeti çıkarıp yakasına takanlar takip eder.

Oda TV, Hürriyet ve dahasına gün aşırı malzeme verip beni Sözcü’ye manşet olmakla suçlayanların saldırılarını umursamıyorum. Zaten Erdoğan’ın kendisi ‘makam mevki sarhoşluğuna kapılanlar’dan bahsederken, kendilerini ‘dava’nın ardına gizleyip menfaatlerini önceleyenlerin hesabının kesileceğini söylerken, o yazı niye bu kadar olay oldu, onu da anlamadım.

Bugün yerim bitti ama Erdoğan’ın davası üzerine ilerleyen günlerde daha çok yazacağım, daha çok sesli düşüneceğim inşallah. Bayramınız mübarek olsun.

#AK Parti
#Recep Tayyip Erdoğan
7 yıl önce
Erdoğan’ın yolu mu Erdoğancılık mı? – 2 –
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle