|
Bingöl’de Mevlana Halid-i Bağdadi Şehrezori Sempozyumu

Bingöl Üniversitesi İlahiyât Fakültesi'nin düzenlediği “Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Ve Hâlidîliğin Bingöl Ve Çevresi Üzerindeki Etkisi” başlıklı sempozyum dolayısıyla Bingöl'deyim. iki Gün süren sempozyum bu konuda çalışmaları olan bir çok akademisyen ve araştırmacıyı bir araya getirdi. Bingöl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Çapak, Bingöl Valisi Yavuz Selim Köşger, Bingöl Belediye Başkanı Yücel Barakazi bizzat katılıp destek veren başlıca kimselerdi.



Rektör Yardımcısı ve İlâhiyât Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Olgun, Prof Dr. Hasan Çiftçi, Prof. Dr. M. Mahfuz Söylemez, Prof. Dr. Orhan Başaran, Doç. Dr. Abdullah Taşkesen,Doç. Dr. Nesim Doru, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Şirin Ayiş, Yrd. Doç. Dr. Abdülcebbar Kavak, Yrd. Doç. Dr. İbrahim Baz, Yrd. Doç. Dr. Bedrettin Basuğuy, Yrd. Doç. Dr. Hemin Omar Ahmad, Yrd. Doç. Dr. M. Adnan Darwish, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Saki Çakır, Yrd. Doç. Dr. Muhittin Özdemir, Yrd. Doç. Dr. Arif Gezer, Yrd. Doç. Dr. Hasan Selim Kıroğlu, Dr. Abdurrahman Memiş, Abdülkadir Turan, Erkan Baysal, Yasir İnceler, Selahattin Sönmez, Faruk Resul Yahya, Sabahattin Korkutata, Şemsettin Bilgin tertip komitesi ve katılımcılar arasında göze çarpan isimlerdi.



Mevlâna Hâlid-i Şehrezorî Bağdâdî İslâm tarihinde , 19. Asırda damgasını vurmuş , İslam Dünyasının son iki yüz yılını etkilemiş Nakşibendiliğin en önemli meşâyihinden olup, Nakşibendiyye-i Müceddidiyye'nin Hâlidiyye şubesinin kurucusudur. Ailesi, Kürtlerin Câf aşiretinin mikâilân kolundan olup, Ahmed Ağa'nın oğludur. Hicri 1193/1779 tarihinde Süleymaniye sancağına bağlı Karadağ kasabasında dünyaya gemiştir.Küçük yaştan beri zeka ve terbiye ve takvası ile temayüz etmiş olup, kuvvetli bir medrese tahsili yapmış, Irak kürdistanı ile Bağdat ve çevresinde tanınmış ulemanın nezdinde bittelemmüz tahsilini ikmal etmiş, kısa zamanda devrinin meşhur alim ve müderrisleri meyanına girmiştir. Daha genç yaşta tasavvufa meyletmiş, önceleri Kadirî tarikatına temayül göstermişse de, Mekke-i Mükerreme'de Hacc-ı şerîf esnasında manevi bir işâret ile mürşid bulmak için Hindistan tarafına azimet eylemiş, ve Delhi'de Nakşibendiyye-i Müceddidiyye'nin meşâhir-i meşâyihinden Gulam Ali Abdullah Ed-Dehlevî'ye (Vefatı: H. 1240) intisap edip, 11 ay gibi kısa bir sürede seyr u sülukunu itmam ederek müstahlef olmuşlardır. Ardından, memleketi olan Süleymaniye'ye avdet ederek, burada bir tekye ve medrese inşâ etmek suretiyle irşâd ve tedrise devam etmiştir. Bilahare, âsitânesini Bağdâd Dârusselâmına naklederek irşâd ve tedris faaliyetlerine burada mübaşeret eylemiştir. Kısa zamanda hıtta-ı Irak ve ekradda şöhretyâb olarak kesretle mürid ve hulefası neşrolmuştur. Hatta, Süleymaniye'ye avdeti akabinda oradaki bazı ulemanın hasedine muhatap olduğundan çok hücumlara maruz kalmıştır. Bilahare, Bağdat'taki bazı siyasi hadiselerden mutazarrır olarak, Şâm-ı Şerîfe hicrete karar vermiş, 11 Şevvâl 1238/21 haziran 1823 Cumartesi gecesi bu şehre vâsıl olmuştur. Şâm-ı Şerîf'de iken Anadolu ve Osmanlı coğrafyasının her yerinde müridân ve hulefası çoğalır. Ancak burada da hased sahipleri, onu rahat bırakmaz, İstanbul'da Sultan II. Mahmud'un yakın müşaviri ve gözdesi Mehmed Said Hâlet Çelebi ve Mecmuâ sahibi Süleyman Fâik gibi kimseler aleyhinde bulunarak, Padişaha yanlış ihbarda bulunurlar. Yanı sıra, İstanbul'a yedi şart ile gönderdiği halifesi Abdülvehhâb Es-Sûsî'nin daha sonra bu şartların tümünü çiğneyip, ihaneti akabinde Mevlâna Hâlid hazretleri tarafından reddedilip, tarikattan tard edilmesini hazmedemeyerek, düşmanlık edip, aleyhinde zeban-derazlık ederek risaleler neşretmesi, müşarunileyh hazretlerini bir hayli üzmüştür. Tüm bu saldırılar karşısında Şam'da devrin Hanefi, Şafii ve Hanbeli müftüleri bir araya gelerek Mevlana Hâlid lehinde, muarızları aleyhinde ortak bir fetva neşrederler.. Mevlâna Hâlid hazretleri Şâm'da beş yılını doldurmadan bu şehirde vâki olan vebâ/tâun salgını neticesinde oğulları Bahaeddin ve Abdurrahman'ın ardından, 14 Zilka'de 1242/9 Haziran 1827 Tarihinde Cum'a gecesi Dâr-ı Bekâ'ya irtihal eylemişlerdir. Bilahare Sultan Abdülmecid ve devrin Şam valisi Gürcü M. Necip Paşa tarafından yaptırılmış olan Türbe-i şerîfeleri Şâm-ı Şerîf'de, Kasyon tepesindedir. Mevlâna Hâlid hazretleri ardında, 300'ü aşkın hulefa ve yüzlerce ilim mücazı ile bir çok telifat bırakmıştır. Ünlü Hanefi fakihi İbn Abidin, Bağdat Müftüleri Tefsir sahibi Allâme Şihabuddin Alusî, M. Emin Es-Suveydi, Allâme Şeyh Yahya El-Mizurî Mevlana Halid'ten icazetli müntesipleri arasındaydı. Mevlana Hâlid'in başlıca eserleri: Dîvân (Farsça-Arapça-Kürtçe), Farsça-Arapça Mektubat, Siyalkutî Üzerine Tâlikât, Makâmat-ı Hariri Şerhi, İrâde-i Cüz'iyye Risalesi-El-İkdu'l-Cevheri, İtikadnâme (Farsça Cibril Hadisi Şerhi), Risâle-i Hâlidiyye.



Nakşibendiyye'nin Hâlidiyye kolu, son iki asırda İslam Dünyasında, Özellikle Anadolu ve Mezopotamya'da en fazla yayılan tarikat olmuştur. Hâlidilik bu bölgelerle sınırlı kalmamış, Balkanlar, Kafkasya, Mısır ve Endonezya'da da ciddi anlamda etkili olmuştur. Hâlidiyye'nin en önemli hususiyetlerinden biri Medrese ile Dergâhı/tekkeyi, ilim ile irfânı müesses ve kavî bir şekilde birleştirmesiydi. Hâlidiyye hem maneviyat/irfan ve ilim sahasındaki faaliyetleri/hizmetleri, hem de İslâm Dünyasında farklı toplum kesimlerini, farklı coğrafyalardan insanları bir araya getiren, bir arada tutan çimento vazifesi görmüştür. Son iki asırda Mevlâna Hâlid'ten gelen Nakşibendîye-Hâlidiye medreselerinde Bediüzzaman Hazretlerinin de yer aldığı, birçok tanınmış ulema yetişmiştir.



Tarihte, İslâm tarihinde Kürtler arasından çıkmış, tarihimize, İslâm âlemine mal olmuş, dini, irfani ve ilmi vs. vasıfları ile yüzyılları etkilemiş pek çok sembol-dini şahsiyet bulunmaktadır. Mevlâna Hâlid Eş-şehrezorî El-Bağdâdî bunların en önde gelenlerinden birisidir. Selahaddin Eyyubi, İbn Salah Mevlana Takiyuddin Abdurrahman Eş-Şehrezori, Tâcu'l-Arifin Şeyh Ebu'l-Vefâ El-Bağdâdî, Metâli' sahibi Kadı Siracuddin El-Urmevi, Edebâli'nin ve Çandarlı Halil Hayreddin Paşa'nın kayınpederi İznik Süleyman Paşa Medresesi başmüderrisi Mevlana Tacuddin El-Kürdi, Fatih'in Hocası Şeyhülislâm Molla Şemseddin Ahmed Gürani, Mevlâna Abdurrahman Câmî, Tâcuttevârih sahibi Şeyhülislâm Hoca Saadeddin Efendi, Şeyh İbrahim El-Kurani, Mevlana Resul El-Berzencî, Seyyid Taha El-Hakkari, Seyyid Sibgattulah El-Arvasi, Seyyid Fehim El-Arvasi, Şeyh Abdurrahman Halis Et-Tâlebâni, 20. Asırda ise Bediüzzaman Said En-Nursî Hazretleri yine bu şahsiyetlerin önde gelenleridir. Günümüzde de bu şahsiyetler, İslâm âleminde,coğrafyamızda, Balkanlardan Anadolu ve Mezopotamya'ya barış/esenlik ve birlik/beraberliğimizin teminatıdırlar. Bingöl ve çevresinde de Mevlâna Hâlid'in hulefasından Şeyh Ali Es-Sebtî, sonrasında halifelerinden Şeyh Ahmed El-Kürdi Çapakçuri, Şeyh Sebti ailesinin diğer hulefâsı olan Çan ve Melekan şeyhleri etkili olmuştur. Yine bu meyanda Şeyh Abdurrahman Et-Tâhî'nin hulefâsından Taşkesenli Şeyh Ahmed, Bitlis Hadisesinde İttihatçılar tarafından idam edilen kardeşi Şeyh/Molla Selim, Bingöl/Genç civarından Uğnut nahiyesinden çıkmış önemli Hâlidi şeyhleriydi.



Mevlâna Hâlid-i Bağdadî Şehrezorî gibi son iki asra damgasını vurmuş, ilim ve irfan serçeşmesi ile ilgili bu sempozyumu düzenleyen, kuruluşundan bugüne on yıl zarfında göze çarpan bir şekilde, çok hızlı bir gelişme gösteren Bingöl Üniversitesinin bu faaliyeti takdire şayan. Özellikle, Üniversite yetkilileri, sempozyum tertip komitesi ve öğretim üyelerinin misafirperverliklerinden dolayı da teşekkürü borç bilirim.


#Bingöl
#Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî
#İslâm
#Kürtler
7 yıl önce
Bingöl’de Mevlana Halid-i Bağdadi Şehrezori Sempozyumu
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu