|
Baharı bekleyen kumrular gibi

Temiz havada oturup biraz dinlenmek, sıcak simitleriyle İstanbul'un keyfini çıkarmak istiyordu. Öyle ki uğruna nice şiirler, şarkılar yazılan bu şehir, her zamanki kadar güzel ve sakindi. Derken denize bakan bir parka oturuverdi. Ağaçları, pür telaş yürüyen yahut koşuşturan insanları, gökyüzünü, denizi, denizden balık tutan gençleri uzun uzun seyretti. Sonra kumrulara takıldı gözleri… İnsanların attığı yemleri hemencecik toplayan, birbirleriyle yarışan kumruları… Tam o esnada yem derdine düşen kumrulara güvercinler de eşlik etmişti. Ama kumrular, yemlerini paylaşmak istemeyen güvercinlerden çekinmişti. Tekintüre (18), bu görüntülerle birlikte daha derinlere daldı. Hayvanların dünyasını, doğasını düşündü. İnsanlar onların doğasına zarar veriyordu belki de. Yahut sırf bahar olmadığı için kumruların yaşadığı zorlukları tasavvur etti. Hâlbuki bahar olsaydı, kumrular gidip yemlerini başka yerlerden de bulabilirdi. Ne kavga ne de soğukta bunca dağdağaya gerek kalmayacaktı. Bu düşünceyle aklına şiir yazmak geldi… Pek çok insan tarafından sonrasında sevilecek o şarkı sözlerini: “Baharı Bekleyen Kumrular… Yazdığı sözler önce Çoşkun Sabah tarafından bestelendi; ardından Bülent Ersoy tarafından seslendirildi.



“Baharı Bekleyen Kumrular” gibi ilginç bir hikâyenin başlangıcını da oluşturuyor aynı zamanda. Bülent Ersoy, Maksim Gazinosunda sahne alırken bu şarkıyı okumuş; nakarat kısmına gelince mikrofonu Coşkun Sabah'a uzatmıştı:



Çınladın durdun kulaklarımda/ Süzülen yaştın yanaklarımda


Bir şarkı oldun dudaklarımda/ Senin ismini söyledim durdum



Seyircinin alkışları, şarkının beğenildiğini bütün coşkusuyla gösterir. Bu durum; yapımcıların gözünden kaçmaz ve o döneme kadar Ersoy'un müzik ekibinde ud çalan Sabah'a şarkı için kaset teklifleri gelir. Olumlu tepkilerin ardından Coşkun Sabah şarkı söylemeye başlar ve zaman içerisinde kendi tarzını yaratmayı başarır. Artık bir süre sonra Coşkun Sabah denildiğinde elinde uduyla şarkı söyleyen bir isim hatırlanır. Neredeyse bütün şarkıları veya sahne şovları ud üzerine kuruludur. Bu esnada, kendisine sadece bir ritim cihazı ve bir klavye eşlik eder.



Sabah'ın yalnız başına sahne almaya başlamasıyla, 1981'de ilk solo albümü olan “Aşk Kitabı” da piyasalara sürülür. Ardından “Bir Pazar Günü”, “Son Buluşmamız”, “Hatıram Olsun” albümleriyle şöhret basamaklarını iyice tırmanır. Sanatçının 1990 yılında piyasaya çıkan “Beni Unutma-Aşığım Sana” adlı kaseti tüm zamanların en çok satan albümlerinden biridir.



16 Ekim 1952'de Diyarbakır'da doğan Coşkun Sabah'ın hayatında önemli bir dönüm noktasını oluşturan “Anılar” şarkısı uzun süre milyonların dilinden düşmez. Sözleri Ahmet Selçuk İlhan'a, bestesinin de kendisine ait olan bu şarkı zamanla klasikler arasındaki yerini de alır.



Annesinin adı Roza, babasının adı Marsello'ydu. Çok sayıda hit olmuş şarkısı, ve kendisine özgü bir tarzı vardı. Bunda kendisinin en önemli ud virtüözlerinden biri olmasının da etkisi büyüktü. "Hatıram Olsun", "Anılar", "Aşığım Sana", "Aşk Kitabı", "Baharı Bekleyen Kumrular Gibi", "Sen Bambaşkasın", "Benimsin", "Gel Gelebilirsen", "İsyanlardayım", "Var mı Böyle Bir Sevda", "Son Buluşmamız" "Bir Pazar Günü", "İşte Bizim Hikayemiz" adlı şarkıları Türk Müziğinde ün yapmış önemli şarkılar arasındadır.



Çocukluğu, Diyarbakır'da geçmiş; müziğe 9 yaşından itibaren ilgi duymuştu. İstanbul'a yerleşmelerinin ardından lise eğitimini tamamlar. Babası Tekin Sabah amatör bir udî ve aynı zamanda bir terzidir. Ailenin geçimi için Sabah'ın da çalışması gerekir ve müzik yaparak evin geçimine katkıda bulunur. Ağabey Bülent keman, Coşkun ise ud çalarak yeteneklerini geliştirirler. Coşkun Sabah'tan yedi yaş küçük olan Taşkın Sabah da önce darbuka, daha sonra da kanun ile ağabeylerine katılır. Bir başka ifadeyle ailedeki her bireyin müziğe ilgisi oldukça üst seviyededir.



1968 yılına gelindiğinde Coşkun Sabah, İstanbul Belediye Konservatuarı'nda okumaya başlamış, burada okurken de 1970 yılında İcra Heyeti'ne girmiştir. 1972 yılında İstanbul radyosunda Klasik Koro'da ud çalmaya başlamıştır. İcra Heyeti'ndeki görevini 1979 yılına kadar sürdürmüş; 1976'da da Devlet Türk Müziği Korosunda ud sanatçısı olarak çalışmaya başlamıştır.



Ud sanatçısı olarak tanınmaya başlayınca Coşkun Sabah'a çeşitli gazinolardan da teklifler gelmeye başlar. Maddi nedenlerle gazinoların tekliflerini kabul edince, Devlet Türk Müziği Korosu'ndaki görevinden istifa etmek zorunda kalır. İlk bestesi, Emel Sayın tarafından plağa okunan “Gel kalbime Gir” isimli şarkıdır. Şöhretin yolunu açan bestesi de Bülent Ersoy tarafından okunan “Baharı Bekleyen Kumrular Gibi”dir. Ardından “Beddua”, “Toprak Alsın Muradımı”, “İşte Bu Bizim Hikayemiz”, “Dert Çekmeye Gidiyorum” gibi besteleri Bülent Ersoy, Emel Sayın, Adnan Şenses, Neşe Karaböcek gibi şarkıcılar tarafından okunmuştur. Böylece o güne kadar ud virtüözü olarak sahip olduğu ününün yanına besteciliği de eklemiştir.



Coşkun Sabah'ın seksen kadar bestesi olup, bunlardan en az yirmi tanesi birçok sanatçı tarafından seslendirilmiş ve O, Türk sanat müziğinden arabeske kadar geniş bir yelpazede eserler vermişti. Bu özelliklerinin yanı sıra elinde uduyla hafızalarda yer almaya başaran sanatçı; önemli bir kitleye hitap etmiştir.




#Coşkun Sabah
#Bülent Ersoy
#Adnan Şenses
7 yıl önce
Baharı bekleyen kumrular gibi
BDP"nin oyları neden arttı?
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit