|
Hikâye ve romanda kişiler
Pek çok yazar eserleri ile can verdiği kahramanlara kıyasen adı anılmaz olmuştur.
Dedektif romanları, polisiye yazarları gibi. Bazı roman ve hikâye kişileri de yazarı ile birlikte anılır.
İnce Memed
ve Yaşar Kemal;
Kuyucaklı Yusuf
ve Sabahattin Ali;
Kestaneci Dostum ve Sinagrit Baba
ile Sait Faik;
Raskolnikov
ile Dostoyevski gibi.


Sinema ve televizyonun öne çıkardığı kahramanlar da vardır. Halit Ziya'nın “

Aşk-ı Memnu

”sunu düşünün. Aynı adla çekilen dizi o kadar seyredildi; kahramanlar o kadar tanındı ki; onların yanında yazar sönük kaldı.



Yazar ile kahramanı arasındaki ilişki hikâye ve romanın kırılma noktasını oluşturur.


Şöyle ki: Yazar kahramanını kendi kişiliği, fikirleri, eğilimleri ile bağlıyor mu; yoksa onu kendisinden bağımsız mı kılıyor?

Buna bakılır. Ve genellikle şu hükme varılır: Yazar kahramanını bağımsız kılmalıdır. Buna katılıyorum. Şöyle ki: Yazar fikirlerini, duygularını, eğilimlerini dile getirmek üzere bir kahraman oluşturuyorsa bu karton kişilik olur.



Yazara şu sorulur: Arkadaş madem söyleyecek sözün var, o zaman neden roman yazıyorsun, otur bir makale yaz.


Kemal Tahir'in eserleri bu açıdan eleştirilmiştir.

Yazarın iki kahramanı (ki bunlardan biri Kemal Tahir'in tezini savunur) karşılıklı bazı meseleleri elli altmış sayfa tutacak uzunlukta etraflıca tartışırlar.



Bu tür eserler çokluk bir ideolojiye, bir tutuma, bir fikre hizmet etmek; onu yaymak, savunmak gibi endişelerle kaleme alınır.

Okuyucu kahramanın nerede ne diyeceğini önceden sezer. Dolayısıyla hayli şematik olan bu eserlerin edebî kıymeti düşük olur.



Bir fikri savunan hikâye ve romanlar içinde başarılı olan yok mudur? Vardır.

Bu eserin inandırıcı ve etkileyici olup olmadığı ile ilişkili bir durumdur. Okuyucu yazara inanmaz veya onu bir tarafın adamı olarak görürse, peşin hükümlü ise başarılı bir eseri dahi yargılar.



Kahramanın inandırıcı olması için; onun yetişme şartları, dili, mesleği, kültür seviyesi, çilesi, çevresi vb. gibi hususlarda belli bir özelliği yansıtması beklenir.

Eğer bir balıkçı ise kahraman; balıkçı kahvesinde, balık pazarında, teknede, denizde, bir balıkçının içinde bulunduğu atmosferde kendi karakteri kadar umumi olarak balıkçıların özelliklerini göstermesi beklenir. Bunun dahi farklı yönleri vardır: Bir Karadeniz balıkçısı ile bir Ege balıkçısı farklıdır. Nehir veya göl balıkçısı farklıdır. Açık deniz balıkçısı farklıdır.



Yine de bunlar evvel emirde insandır.

Hangi coğrafya, millet, dil, din, kültür içinde yetişirse yetişsin onun insan olarak temel özellikleri vardır ve bu durum umumidir.

Yani insan kıskanır, sever, nefret eder, aldatır, kin tutar, affeder, nefsine uyar, çıkarını gözetir vb.

Hususi olarak kahramının aşkı, cesareti, nefreti vb. dahil olduğu toplumdan, ailesinden, yetişme şartlarından, özel bir kişi olarak kişiliğinden gelebilir.



Bütün bunlar yazarın bir kahramanı oluştururken gözönünde bulunduracağı hususlardır. Yazar hikâye ve roman kişisini kendinden bağımsız olarak çizebilmelidir.



Okuyucu yazara; eserde yer alan bir kahramanın söz ve hareketleri, inanç ve fikirlerini örnek göstererek; “Ama siz nasıl böyle olabilirsiniz?” diye sorduğunda, yazar “Ben o değilim” diyebilmelidir.


Bu mümkün mü?


Bence yüzde yüz mümkün olamaz. Her kahraman yazarından iz taşır. Yine de yazarın görevi bu izi mümkün olduğunca silmektir.


Tersi de olabilir.


Yani yazarla kahraman birbirine çok yakın olabilir. “Kendini yazan yazarlar”ın eserleri böyledir ve bu konuda hayli başarılı olanlar vardır.



Ancak burada bir hususun üzerinde durmak gerekir. Bu yazarlar bazan (çoğu kez) kahramanları aracılığı ile kendilerini gizler, farklı davranışlara iter, okuyucu aldatırlar. Okur kendini yazan yazarın kahramanına bakarak yazarın da aynı özellikleri taşıdığına inanırsa aldanır.



Bence eserin kahramanları hangi özelliği taşırsa taşısın eğer inandırıcı ve etkileyici bir biçimde çizilmişse o eser başarılıdır.


Burada başarının notunu “okuyucu”ya bıraktığımız anlaşılmasın. Araya tarafsız eleştirmen girer. Eleştiri yazarının ne kadar tarafsız olduğu tartışma konusudur.



Mesele arap saçına dönmesin.



Yerli ve yabancı edebiyat tarihi, zaman, kültür havzaları ve dil eserin kuşaklar boyunca yaşamasına, okunmasına yardımcı olur.



Geldik hikâye ve romanı da içine alan “Sanat endüstrisi” noktasına.


Burada duralım.


Çünkü mevzu derin.

#Okuyucu
#Yazar
#Kahraman
7 yıl önce
Hikâye ve romanda kişiler
Kara dinlilerle milletin savaşı
Dolar borçlanmanın zamanı geldi mi?
AK Parti’nin kimliği, kurucu ilkeleri ve ruhu…
Atatürk dindarlara hükümet teklifinde bulunmuş!
“Dedim ki gidek uzaya”