|
Rüşvet Nizamnamesi
Dünyanın en eski kötü alışkanlıklarından biri olan rüşvetle çok mücadele edilmiş ancak bir türlü önlenememiştir. Bu bugün dahi dünyanın her yerinde böyledir.

Osmanlı'da bir ara (II. Mahmut döneminde) bir ceza kanunnamesi yapılmış ancak başarılı olunamamıştır. Daha sonra 1850 yılında Sadrazam Mustafa Reşit Paşa bunun için bir nizamname hazırlamak üzere Babıâli'de nazırları toplayarak çalışmalara başladı. Nizamnamenin adı “Hedayâyı Memnua ve Gayr-ı Memnua Nizamnamesi” olacaktı (Alınması yasak olan ve olmayan hediyeler nizamnamesi). Bu hazırlık sürecinde yaşanan müzakerelere bizzat Sultan Abdülmecit de katılmıştı. Yapılan uzun görüşmelerden sonra nizamname hazırlanmış, bundan böyle devlete hizmet eden tüm memurların rüşvet kabul etmeyecekleri konusunda yemin etmelerine karar verilmişti. Bu karara önce Sultan Abdülmecit uymuş, beklenmedik bir şekilde tüm nazırların huzurunda ayağa kalkarak ilk yemini kendisi etmişti. Padişahın bu davranışının ardından bütün bakanlar da Mushaf'a el basarak devlete sadakatten ayrılmayıp rüşvet yemeyeceklerine dair yemin etmek zorunda kaldı. Yeminin orijinali şöyle: “Padişahıma ve Devlet-i Aliyyelerine sadakatten ayrılmayacağıma ve her nasıl nam ve tevil olursa olsun rüşvet almayacağıma ve padişahımın ruhsatı seniyyesiyle kabulü mecaz olan hedâyayı resmiyeden başka memnu olan hediyeyi kabul etmeyeceğime ve emvali mirîyeyi irtikâp ve telef etmeyip ve hiç kimseye ettirmeyeceğime ve lüzumu hakikisi tebeyyün etmedikçe hazine-i mirîyeye masarif vukuunu tecviz eylemeyeceğime ve icabı sahibi olmadıkça mücerret riayeti hatıra mebni memur istihdamına lüzum göstermeyeceğime valla...”

Taşrada görev yapan askerden din adamına, en küçük memurundan en büyüğüne kadar tüm devlet görevlileri, camilerde toplanacak olan halkın huzurunda yukarıda yazılan yemini edeceklerdi. Ayrıca merkezden gönderilen tamimde, “Bundan sonra böyle şeyleri ve emvali mirîyeyi irtikâb edenlere insan nazarıyla bakılmayacağı herkese ilan kılınacak” yazıyordu. Hedayâyı Memnua ve Gayrı Memnua Nizamnamesi'ne göre, padişahın emir ve fermanıyla ihsan olunan resmi ve aleni hediyelerden başka mücevherat, altın ve gümüşten yapılmış kıymetli eşya, kürk, şal ve kumaşlar, cariyeler, at, eşek gibi binek havyanları, her türlü zahireler ve kuruyemişler, odun ve kömür türü yakacaklar rüşvet kabul edilecek, alınması kesinlikle yasak olacaktı. Ancak bunların dışında üzüm, kavun ve karpuz, her türlü meyve, reçel, helva, yoğurt, tereyağı, süt, kuzu, balık, tavuk, yumurta gibi şeyler külliyetli olmamak kaydıyla alınabilecekti. Örneğin kavun, karpuz, tavuk, kuzu, helva ve reçel kâseleri beş adedi, yumurta elli adedi, yağ ise beş okkayı geçmeyecek şekilde hediye edilebilecekti. Eğer bu hediyelerin karşılığında en ufak bir menfaat beklentisi varsa, bunlar da zinhar alınmayacaktı. Ayrıca bir memurun emri altında görev yaptığı ve kendisinden derece olarak yüksek amirine hediye vermesi de yasaktı. Çünkü bu hediye, o kişinin kendi memuriyetinin yükseltilmesi için verildiği izlenimi yaratabilirdi.

Osmanlı'da saray, hükumet, devlet memurları ve günlük hayat hakkında uzmanlar dışında pek kimsenin bilmediği olayları (birini yukarıda anlattık), kişileri, anekdotları derleyen bir kitap yayımlandı (Sıradışı Osmanlı –Tarih Ayrıntıda Gizlidir–, Hayykitap, Murat Kutlu, Ekim 2015).Tarih meraklılarına duyurulur.
#Osmanlı
#Sadrazam Mustafa Reşit Paşa
#Sultan Abdülmecit
8 years ago
Rüşvet Nizamnamesi
“Hasta denetimi, imaj yönetimi”
Bir arpa boyu yol, tesettürlü özne her kesime hâlâ yabancı...
Anlam dünyamızın duvarlarını dinleyerek öreriz
Negatif nasihatler ile insan-ı kâmil değil, esfel-i safilîn olunur...
Bayram neşesinin dışında kalmamak, lâkin içine de girememek...