|
Televizyonda dinî program

Televizyonda dinî program yapmak, hele ki bunu geniş kitlelere ulaştırmak zordur. Sayın Nihat Hatipoğlu bunu başardı. Bu sebeple bu yıl Ramazanda onun programını izledim.



Önce mekândan başlayalım. Programın gerçekleştiği yer benim kırk yıldır bulunduğum bir yer. Sultanahmet'te Firuzağa Camii yanında Roma Hamamı'nın yeri. Belediye orayı elden geçirip çeşitli etkinlikler için düzenlendi.



Bu düzen hamamın zemininden yukarıya doğru yükselen merdivenler şeklinde oldu. Böylece yüz seksen derecelik bir daire oluştu. Bu mimarî eski Yunan tiyatrolarının aynısıdır. Bir nevi arena. Dairenin açık ağzına gösteri platformu konur. Bu programda Sayın Hatipoğlu'nun kürsüsü. Böylece kürsüde bulunan kişi izleyenleri, izleyenler kürsüdekini rahatça görebilir.



İstanbul'un ve yurdun çeşitli yerlerinden gelenler merdivenleri hınca hınç dolduruyor. Kamera pan yaptığında yüz kişi sanki bir kişiymiş gibi görünüyor. Zaten Hatipoğlu bunca yıldır program yapıyor. Tanınan, bilinen, sevilen bir kişi. Onu yakından görmek isteyenlerin fazla oluşunda şaşılacak bir şey yok.



Bu mekanı seçen kişiyi tebrik ediyorum. Formata gelince. Bu dahi tebriği hak ediyor. Çünkü Hatipoğlu'nun programı bir vaaz programı, bir monolog değil, aksine bir diyalog. Bu sebeple ekrana uygun bir akış, bir dinamizm barındırıyor. Hatipoğlu kısa sorular alıyor, kısa açık ve anlaşılır cevaplar veriyor. Bazan ekran ikiye bölünüyor. Sağ tarafta bilgiler, dualar, hadisler sıralanıyor.



Programın ilgi çekmesinin bir başka temel sebebi dinleyicinin kendini gösterebilmesidir. Soru soran kişi ayağa kalktığı zaman yanında yöresinde olanlar kameraya dönüyor, ellerinde cep telefonları yakınlarını arıyor, onlara el sallıyor veya küçük çocukları havaya kaldırıp gösteriyor.



Programa gelenlerin bir kısmı başlarında “Güzel insan Nihat Hatipoğlu” dövizi, taşıyor. Bazılarında aynı ibareyi havi atkılar var. Bu da cemaatin coşkusuna işaret ettiği gibi orada neşeli bir miting atmosferi yaratıyor.



Soru soranlar öncelikle Hoca'ya olan sevgilerini dile getiriyorlar. Cevaptan sonra Hoca'dan izin alarak memleketlerine, yakınlarına selam gönderiyorlar ki; bu da programın önemli bir noktasıdır. Bu program vesilesi ile vatandaş yurt içi ve dışındaki akrabaları ile bir iletişim kuruyor.



İzleyici yurdun her yöresinden akın akın Ramazan'da Sultanahmet'i görmek ve Hoca'nın programına katılmak için gelmiş kişilerden oluşuyor. Çoğu kadın, yakınları ve çocukları ile gelmişler.



Bu açıdan bu program halkımızın İslâm ile olan ilişkisini test eden bir programdır. Hani dilde dolaşan Folk-İslâm burada ayan-beyan görülüyor.



Görülüyor ki halkımız günaha girmekten korkuyor. Soruların çoğu “Bunu yaparsam günah olur mu?” şeklinde geliyor.



Hatipoğlu mütebessim çehresiyle ve “zorlaştırmayın kolaylaştırın” ilkesi ile onlara cevap veriyor. Program çok soru çok cevap temposu ile ilerliyor.



Sorulardan birkaç örnek vermeliyiz:



* Hocam ben Birecik'ten gelmişim. Bende iki karı vardır. Biri yaşlı öteki genç. Yaşlıyı ihmal etmişim, genci eyidir. Bunda bir günah var mı?



* Hocam eşim çocuğumu alarak baba evine gitti. Ben eşimi ve çocuğumu çok seviyorum. Ne yapabilirim? (Hoca genç adama oracıkta eşini eve davet etmesini, onu çok sevdiğini söylemesini istiyor. Çocuk eşine sesleniyor. Alkışlar).



* Hocam futbol oynamak haram mı? (Fenerbahçe forması giymiş, bu sekiz on yaşlarındaki çocuğa Hoca Muhammet Ali'yi örnek vererek, sporla İslâm'a hizmet edilebileceğini söylüyor).



* Hocam benim başım açık, ama namazımı kılıyorum. Namaz kılarken başımı örtüyorum. Bazı arkadaşlar senin namazın kabul olmaz diyorlar. Bu doğru mu?



* Hocam erkeğini eve bağlamak için büyü yaptırmak haram mı?



Saç boyatmak, erkekler için küpe, dövme yaptırmak, sihir, cin, hasılı yurdum insanının günlük hayatta karşılaştığı meseleler soruluyor.



Bu sorular halkımızın İslâm ile ilişkisinin fevkalade yalınkat olduğunu gösterir mi? Belki. Bence imanî açıdan sorun yok. Halkımız cennete gitmek bir yana cehenneme düşmekten çok korkuyor. Demek ki şimdiye kadar hocalardan duydukları onları çok korkutmuş. Ameli az ama imanı sağlam bir halk bu.



Hatipoğlu onlara müjde ile geliyor. Onları yüreklendiriyor. Herhalde bu sebeple bu kadar çok seviliyor.



Son bir not: Televizyonda dinî program yapmak ve ilgi çekmek neye bağlı? Onun bir televizyon programı olduğunu unutmamaya bağlı. Bıçak sırtı bir iştir.


#Dinî program
#Nihat Hatipoğlu
7 yıl önce
Televizyonda dinî program
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle