Biliyorsunuz;
''ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper, darbe girişimi sonrası Türkiye'deki
tutuklandığını söyledi. Türkiye'deki darbe girişimiyle ilgili 'tuhaf' bir açıklama da, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Votel'den geldi. Amerikalı komutan, FETÖ'nün darbe girişiminden çok, ABD'nin bölgedeki operasyonlarını etkilenmesinden endişe duydu. The Wall Street Journal gazetesinde yer alan habere göre Votel, darbe girişimi sonrası tutuklanan terör örgütü mensuplarını da, '
' olarak gördü... (29/07/2016)
Biliyorsunuz;
“15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren
ortaya çıktı. NATO bünyesinde görev yapan 462 subaydan aralarında generallerin de bulunduğu 237 kişi hakkında FETÖ ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle soruşturma yürütüldü. FETÖ'cü 'askerlerin' ağırlıkta bulunduğu ülkelerin başında ABD, Almanya, Belçika ve Yunanistan geliyor”... ('NATO'daki her iki Türk subaydan biri FETÖ'cü', 09/12/2016.)
Biliyorsunuz;
“ABD'nin önde gelen gazetelerinden New York Times, anayasa değişiklikleriyle ilgili Pazar günkü referandum hakkında, 'Türkiye'de demokrasi kaybetti' başlıklı bir başyazı yayımladı.
İşte o yazıdaki skandal ifadeler: “Her ne kadar Türkiye, NATO'nun hayati bir üyesi olsa da demokratik değerler üzerine inşa edilen bu
. NATO ülkeleri, Erdoğan'ın otokratik eğilimlerini kontrol altına almak için ellerinden gelen
yaparken, Türkiye'de demokrasi savunucularına da
. Nihayetinde, Türkiye'de demokrasi yeniden canlanacak olursa bu, Erdoğan'ın dayattığı otoriter sistemi kabullenmek istemeyen milyonlarca Türk'ün sayesinde olacak. Haklarını ve özgürlüklerini geri almanın
bulacaklar.” ('NYT, NATO'yu Türkiye'ye müdahale etmeye çağırdı', 19/04, Türkiye.)
Biliyorsunuz;
“Fransız haber ve ekonomi kanalı BFM Business tarafından yayınlanan 'Dünyada 7 Gün' isimli programa konuk olan Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü siyaset bilimi uzmanı Philippe Moreau Defarges, Türkiye'deki referandum sonuçlarına itiraz edilmesi için
savunarak, itirazların sonuçsuz kalacağını ifade etti.
. Sunucunun 'Bir cinayeti meşru gösteremezsiniz' şeklindeki itirazına Defarges, bu yöntemin yüzyıllardan beri sürdüğünü, büyük dinlerde bile bu yönde tartışmaların yaşandığını savundu”. ('Fransız televizyonunda Erdoğan'a yönelik skandal sözler', 23/04, AA.)
Biliyorsunuz;
“Avrupa basını, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı düşmanca tavrını durmaksızın sürdürüyor. İngiliz The Times gazetesi NATO'dan yardım isteyerek, 'NATO'nun, ittifakın kalbinde olması gereken özgürlük ve demokrasi için sesini yükseltmesinin vakti geldi' ifadelerini kullandı.
İngiliz Times gazetesi, başyazısında, Türkiye'nin de üyesi olduğu Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) 'özgürlük ve demokrasi için sesini yükseltme' çağrısı yaptı. Türkiye'deki yabancı yatırımcılar gergin. Paraları kesiliyor. Kürtler ve DAEŞ yeni saldırılar planlıyor. Ve Sayın Erdoğan'ın Batılı müttefikleri de onu terk ediyor. Şu ana dek sadece NATO eleştiriden kaçınarak geri planda durdu. Ancak artık NATO'nun, ittifakın kalbinde olması gereken özgürlük ve demokrasi için sesini yükseltmesinin vakti geldi.” (02/05, Yeni Şafak.)
Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişiminde rol alan generallere ve albaylara sığınma hakkı tanıyan NATO üyesi ülkelerin
böyle davranabildiklerini tahlil etmemiz gerekiyor.
Bu durum
nin yorumlanmasından mı, yoksa Türkiye'nin bu ülkelerle yaptığı «
kaynaklanmakta?
... Eisenhover doktrinine göre,
. Bu hakkı düzenlemek üzere de, ABD söz konusu ülkelerle İkili Anlaşmalar yapıyordu...
Türkiye'de darbe girişimine karışan subaylara sığınma hakkı tanınması bir yana, darbeci generallerden 200'ü aşkınının darbe girişimi sırasında NATO'da görevli olması, kafa karıştıran bir durum değil midir?
Acaba NATO Antlaşması ve İkili Anlaşmalar, Amerika'nın ya da İngiltere'nin Türkiye'ye askeri müdahalesine imkân tanımakta mıdır?
Ya da Türkiye'deki devlet kurumlarından bazıları için nihai karar merkezi seçilmiş iktidar mıdır, yoksa bu ülkelerin istihbarat servisleri midir?
Tam olarak öğrendiğimizde hayretten ve endişeden dudaklarımızın uçuklayacağı kesindir”. ('NATO içinde tam bağımsızlık mümkün müdür?', 02/05, Mehmet Barlas, Sabah.)
'Başkan' derken kafalar karışmasın.
'Hangi Başkan' demeyin...
İkisi birden!