9 Ağustos'ta Rusya'nın Saint Petersburg kentinde Putin'le gerçekleşecek buluşma öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın,
merak edenlere verdiği yanıt bu.
Esasen Rusya'yla ilişkilerin onarılması 15 Temmuz'dan önce ve muhtemelen 15 Temmuz'u tetikleyen nedenlerden biri de o.
O halde ne yapılacak?..
«
Uluslararası camiada isteriz ki hepsiyle münasebetlerimizi iyi tanzim edelim.”
Yani “Amerika mı Rusya mı” seçenekleri bir yana, Ankara manevra alanını en açacak 3'üncü yolu yeğ tutuyor; ikisiyle de!
Öğreticidir, tekrarlamak zorundayız; “ABD ve Rusya'nın arası kötü değil.”
Doğru.. Ama görünen öyle değil ve burada ilk yazdık;
Şimdi ikili görüşmelerde Ruslar, “Suriye'de Amerikalılarla birlikte değiliz” diyorlar ve yüzleri bize dönük. Doğu olsa bile “güven” ayrı bir konu.
“Ayı” ile yatağa girerseniz, eninde sonunda üstünüze döner...
DAEŞ ile mücadeleyi görüşmek üzere Pentagon'da Ulusal Güvenlik Konseyi üyeleri ile buluşmasının ardından Obama; “Moskova'nın Suriye'deki niyetlerine dair soru işaretleri var. ABD, DAEŞ ve El-Kaide'ye karşı Rusya'yla çalışmaya hazır. Ancak Rusya gerekli adımları atmakta başarısız oldu. Ruslara ve Vladimir Putin'e güvenebileceğimiz konusunda emin değilim.” (05/08, NTV.)
ABD ise Suriye'deki planlarının bu yakınlaşmadan bozulacağından kaygılanıyor ama büyük korkusu başka.. Türkiye'nin fazla bağımsızlaştığını düşünüyor.
Türkiye'yi gözden çıkaramayacağına ilişkin yerleşik söylemi kulak ardı edemeyiz. Sağlaması var. İngiltere. Şehirlerinizi ve insanlarınızı bombalatırken, Londra'ya “darbe kınatıyorlar”.
Doğal olarak bu üçgenin tüm köşeleri; Moskova, Ankara, Washington, ABD'nin yeni Başkanını bekliyor.
İsrail'le ilişkileri düzeltme yolundasınız. Rusya ile düzeltme yolundasınız. Hatta belki Mısır ile de...
ABD ve Rusya, DAEŞ'le mücadeleyi Şam'la mücadeleden öncelikli görüyor. (Ama birbirlerini beğenmeden.) Öyle ki, ne ölen ne ülkelerinden kaçan milyonları umursamıyorlar. Bebekler sahillere de vursa, dikenli tellere de takılsa dönüp bakmıyorlar. Avrupa daha beter. İki yüzlülükte kendi rekorlarını kırıyor. (Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier; “Darbe girişiminin ardından Türkiye ile müzakere çok zor. Şu anda görüşmeler için bir 'temel' bulunmuyor. Türkiye'nin sığınmacı anlaşmasından çekilme konusunda yorum yapması uygun değil. İdam gelirse de AB'ye giremez.” (05/08, Dünya Bülteni.)
Bu olayların hiç ama hiçbirinde Tel Aviv'den çıt çıkmıyor?..
İsrail'in strateji(k) kalemlerinden biri olarak bilinen Jerusalem Post Gazetesi'nin yazarı Efraim Inbar; “ABD Savunma Bakanı Ash Carter son zamanlarda örgütün bitirilmesi için büyük kampanyalar düzenliyor. Geçtiğimiz günlerde de savunma bakanları toplantısına öncülük ettiler. Ancak IŞİD'in bitirilmesi tarihi bir hata olur. Örgüt siyasi boşlukların olduğu yerlerde zayıf devletlere karşı savaşıyor. Ancak bitirilme noktasına geldiğinde sınır ötesi saldırılarını daha da artıracak ve Batı'daki Müslümanları radikalleştirme imkânına sahip olacak.
” ('
', 03/08, JP.)
İlginç değil mi?..
Madem darbeden ve İsrail'den gidiyoruz, o halde İran'a da bakalım.. Üstelik ABD merkezli düşünce kuruluşu ya da gölge istihbarat servisi Stratfor üzerinden...
Aşağıdaki satırları, darbe, İran, ABD Genelkurmay Başkanı'nın Türkiye'den evvel Irak ziyareti, PKK ve Suriye'deki son gelişmeleri projektör yaparak okuyunuz lütfen...
“Stratfor'a göre, İran'daki siyasi baskılar Kürt bölgelerinde çok fazla hissediliyor. Ruhani'yle başlayan reform dönemi Kuzey Batı Kürt bölgelerinde hiç hissedilemedi. Öte yandan, ilerleyen yıllarda İran içerisindeki
duyulacak”.
Şimdi soralım, ABD destekli darbe girişi bu kaotik haritada nereye oturuyor?..
Dışarının içini biliyorduk.. Şimdi içerinin dışını görüyoruz...