|
Deli sorular

Delinin soruları veya delice sorular değil: Deli sorular!



Herkesin muhatap olduğu ama kimsenin cevabını üstüne almadığı sorulardır bunlar.



Bir hal vardır, yanlıştır ve bu yanlışlık herkesin malumudur. Ama her nasılsa yine de herkes bu yanlışlığın gönüllü birer mensubudur; onun karşısında etkinler edilgen, aktifler pasif hale geliverir. Daha da ilginci, yoğun bir hareket intibaı verecek şekildeki gösterilerin de neticede ancak bunlar tarafından yapılabildiğidir.



Deli sorular da işte tam buradan ve bu nedenlerle doğar.



Dolayısıyla cevabı aşikar olan hakkında, bir tür

acaba

sızlanışından kaynaklanan bir gerilimi içkin olduklarından bir deliye veya delice bir hale tekabül etmeyip, doğru bir tanımı hak edebilmek için sadece deli olma vasfına ihtiyaç duyarlar.



Şimdi hepimiz, eğri oturup doğru konuşan adamalar şişinmesiyle (bunun neresi matahsa), kültür karnesinin zayıflığından bahsedip duruyoruz ya, benim gözüm son 2002-2017 yılları arasında Kültür (ve Turizm) Bakanlığı yapanların listesine gidiyor:

Hüseyin Çelik

,

Erkan Mumcu

,

Atilla Koç

,

Ertuğrul Günay

,

Ömer Çelik

,

Yalçın Topçu

,

Mahir Ünal

ve şimdi de

Nabi Avcı

.



Çelik, Topçu ve Ünal'ı bir yıldan daha az bakanlık yaptıkları için ayırarak (ki, bu son iki ismin de kültürle olan sıkı bağı herkesin malumudur), diğerlerinin kültürel temsil yeterliliklerinden baktığımızda, ortaya

isabetle seçilmiş olmalarından

başka bir sonuç çıkmaz.



Çünkü Mumcu, bizim mahallede iç cebinde kalemle, dış cebinde kitapla dolaşan kişilerden biriydi; Koç, benim de ortak tanıdıklar vasıtasıyla yakin olarak bildiğim gibi Türkiye'nin en fazla kitap okuyan isimlerindendi; Günay, sol kültürden gelmiş olmakla kültürlülüğü apriori olarak hak eden bir siyasetçiydi; Çelik, yazılarıyla soran ve sorgulayan, aynı zamanda akademik geçmişe sahip bulunan bir şahsiyetti; Avcı, sanat edebiyat mahallemizin dünden bugüne, entelektüel konularda hakkını saygıyla teslim ettiği bir ağabeydi(r).



O halde ne oldu da kültürel temsil noktasında bunca yetkin ve yeterli isimlere mahsus on beş yıllık karnede, daha çok zayıflar yer aldı?



Konuya onları seçen Başbakan'lar açısından bakarsak, futbol diliyle ancak şunu söyleyebiliriz: Kulüp yöneticisi veya menajer mi sahaya inip de top oynasaydı!



Tablo böyle olunca, ilk deli sorum, o bakanların çalıştıkları ekipte, danıştıkları isimlerde, itibar ettikleri kültür adamlarında mı bir hal vardı acaba, şeklinde oluşuyor.



Bunu sorunca, geçtiğimiz günlerde yapılan Kültür Şûrâsı'yla ilgili başka bir deli soru daha geliveriyor aklıma.



Bu mesele Kültür Şûrâsı'na çağrılıp, çağrılmama, katılıp, katılmama meselesi değil. Katılanın katılmakla, katılmayan katılmamakla elde edeceği bir paye de zaten yoktur. Birilerine görev verilmiş ve o görev şu ya da bu şekilde yerine getirilmiştir. Dolayısıyla olması gereken bir şey olmuştur ve bitmiştir. Bunu doğruca, eğip bükmeden teslim ettikten sonra gelelim yeni deli soruya.



Ülkemizin halen bir numaralı sorunu olan

FETÖ

ile bağlantılı isimler, Gezicileri arkalayan küfürbaz şairler, 17/25 Aralık'ta uyuzluk da dillerine bulaştığı için “gık” bile diyemeyenler, nasıl olup da kültür gibi önemli meselenin tarafı, belirleyicisi, öneri üreticisi, teklif sunucusu olarak bu Şûrâ'da

da

yer alabilmişlerdir?



Abant Platformu'nun demirbaşlarından, FETÖ yayın organlarında zurnanın zırt dediği vakte kadar inatla görev almayı, yazmayı sürdürenlerden, küfürbaz şairlerden, Tanrı'yı sanat-edebiyat işlerine karıştırmayalım diyen gizli laikçi sünepelerden mi kültür adına istimdat bekleniyor h
â
l
â
?


Karanlıkta kurşun sıkmak adetim değildir. Ancak, hem eleştirinin gerekliliğinden, geçmişteki edebiyatçıların büyük kavgalarından keyifle dem vurup hem de ileri git gözüne duman kaçacak denmesinden bile kıllanarak, soluğu mahkemede alıverenlerin dünyasında isim vermek de istemiyorum.



Bu bakımdan, söz konusu Şûrâ'da yer alan özü, sözü, eylemi doğru kişilerin beni mazur göreceklerini umuyor ve yarası olanların anında rahatsızlık duyarak kendilerini hemen belli edeceklerini tahmin ediyorum.



Yukarıda zikrettiğim iki ayrı hususun birleşen bir yanı da, böylelikle ortaya çıkmış ve şu ortak kanaati gerektirmiş oluyor:



2002'den 2017'ye kadar, bakanlar değişse de, bakanlık dahil kültürle ilgili diğer resmi (belediye vb.) kurumlardaki veya resmi kurum destekli (Ajans 2010 vb.) özel organizasyonlardaki görevleri, nüfuzları, ilgileri... hiç değişmeyenler (ki, bunların çoğunluğu yukarıda belirttiğim muzır taifedendir), kültür karnesindeki vaki zayıflıktan topluca sorumlu tutulsalar yeridir.



Deli sorular, herkesin muhatap olduğu ama kimsenin cevabını üstüne almadığı sorulardır, demiştim.



FETÖ belli, yumuşakçalar malum; hal ve vaziyet ortada; tedbir ve sonuç ise arafta!



Sorduğumuz deli sorular ve benzerleri cevapsız kaldıkça, kültürü kurtaracak daha çok fedakar çıkar, çoookkk!

#Kültür
#Şura
#FETÖ
7 yıl önce
Deli sorular
Dindar Gençliğe Hitabe [2]
Putin Genelkurmay Başkanı Gerasimov’u görevden aldı mı?
İlim sakası - ıı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!