|
FETÖ’nün amacı: Hayatımızı baskı altına almak

Gezi eşkıya kalkışması ile şekillenmeye başlayıp, 17/25 Aralık seçim ayarlı darbe kalkışmasıyla birlikte varlığı daha somut biçimde hissedilmeye başlayan bir tehlikeyi bertaraf etmek, dışımıza düşürmek için çaba göstermek zorundayız.



Bu, zihinlerimizin vatanı koruma, milletin istiklaline ve istikbaline sahip çıkma refleksiyle kendisini şartlandırması karşısında, lüks, tali ya da sonsal bir durummuş gibi görünerek işlevini içten içe sürdüren bir tehlikedir.



Diğer bir söyleyişle bu tehlike, zahiri olanla uğraşmak derdinde iken, batını kuşatan ve bu tabiatı itibariyle kuşatması hemen hissedilmeyen bir tehlike olarak zahiri de kendi etkisi içinde dönüştürebilmektedir.



Nedir bu tehlike?



Fiili olarak son dört yıldır (PKK, PYD, YPG, DAEŞ ortaklığı içinde) maruz kaldığımız

FETÖ terörünün, devlette zafiyet yaratarak onu ele geçirme sürecinde, doğrudan doğruya hayatımızı belirlemeye, yönlendirmeye ve onu kendi arzuları çevresinde şekillendirmeye de kalkışmasıdır

.



Örneğini şimdiki zamandan verelim:



15 Temmuz başarısız darbe girişiminden bugüne, milletimiz yaşlısından gencine, entelektüelinden esnafına, mühendisinden yatırımcısına, akademisyeninden öğrencisine... (dünya görüşleri, siyasal tutumları ne olursa olsun) birlik ve beraberlik içinde meydanları doldurarak istiklaline ve istikbaline sahip çıktı.



Bu milli ve doğal refleks, herkesi olası bir yeni tehlikeye karşı kulağı kirişte, eli tetikte, bakışı ufukta olmak gibi düz bir algıda birleştirdi.



Dolayısıyla hayat, kendi dinamiği içinde sürüyormuş gibi görünmesine rağmen, tek yönlü bir istikamette, duyuşta ve idrak edişte akmaya zorlandı.



Söz konusu refleksin doğal sonucu gibi görünen bu durum tam da FETÖ terörünün hasıl etmek istediği bir sonuçtu.



Şimdi başa dönelim ve Gezi'nin, doğrudan bu güne bağlanacak şekilde ürettiği başka bir sonuca bakalım:



Sokak şiddeti olarak meşrulaşan vandallık, kısa bir süre içerisinde dil ve ahlakı da kuşatıvermişti. Sanatçı diyerek yüceltilen isimler sokak züppelerinin diliyle konuşmaya başlamışlar, ötekinin hakkını gözetmekten dem vuran sözüm ona özgürlükçüler kelle avcılarına, kişisel mahremiyetlerin tecavüzcülerine, tipik birer hakaretçiye, kinle parlatılmış küfürbazlara dönüşmüşlerdi.



Bu manada dilin ve ahlakın tahribatı geneldi. Diğer bir ifadeyle

FETÖ

,

terörde özeli ama söz konusu tahribatta geneli hedef almış

ve bunda da büyük oranda başarılı olmuştu.



Öyle ki, FETÖ ile ilişkileri olmayan ancak meşrep benzerliği nedeniyle yaklaşık aynı değerleri, benzer düşünsel kodları paylaşan ilgili kesimler de mezkur genel yönelişten nasiplerini almış ve sosyal medyada, gündelik hayatta potansiyel birer F tipi trollere dönüşmüşlerdi.



Bugün bunlara karşı mücadele edenler, 15 Temmuz başarısız darbe girişimiyle ortaya çıkan milli ve doğal refleksle birlikte, FETÖ'nün belirlediği, toplumsal bir düzeysizliğin de içine çekilerek, kendileri gibi davranma imkanını öteleme; kültürel ortamı başıboş bırakma; sanat, edebiyat ve musiki gibi geleceğin kültürünü yapan ilgi ve ilişkileri askıya alma gibi bir tehlikeyle yüz yüze geldiler.



Şimdi biraz duralım ve yeniden düşünelim:



FETÖ ve onun işbirlikçisi olan ABD ya da İsrail güdümlü terör örgütlerinin, vatanımızın, milletimizin istiklaline kast etmek istediklerinden artık hiçbir kuşkumuz yok.



Ancak bu sabit, hakiki, tartışma kabul etmeyen gerçeklik, yine onlar tarafından aynı zamanda bizim için bir bukağıya dönüştürülme imkanına da sahiptir.



Geleceği olmayanlar FETÖ vb. terör örgütleridir. Hemen değilse de orta ve uzun vadede (inşallah) kaybedecek olanlar onlardır.



Ama biz buradayız. Yani Anadolu'da kökleşen kaderimizle, geleceğe huzurlu yürüyüşümüzü sürdürmek zorundayız.



Dolayısıyla

teröre karşı rüyada bile azami uyanıklık içinde olmak

bizler için nasıl bir gereklilikse, bugünleri doğru kurgulamak ve kurmak, bunu aynı doğruluk, kararlılık içinde geleceğe aktarmak da bizler için bir gerekliliktir.



O halde bizler, şunca yaşadıklarımızdan sonra,

arkalarını gören gözler edinme kabiliyetini yüklenmiş fertler

olarak, FETÖ ve işbirlikçilerinin hayatımız üzerinde kurmaya çalıştıkları baskıyı, oluşturmaya çalıştıkları sınırları iyi görerek, hem bunları iptal etmeyi hem de ticaretten sanata, gelenekten kültüre salt bize mahsus olanı, sadece bizim için gerekli olanı yeniden kurgulamaya ve kurmaya yazgılı, mecbur ve mahkum olduğumuzu bilmek ve bu yönde bir çabayı acilen gerçekleştirmek zorundayız.



İt ürüyecek ama kervan yürüyecektir.



Kervan dediğimiz şey, hayatın ta kendisidir; kendi hayatımız ise, hiçbir kayıt ve şartta terör örgütlerinin kontrolüne terk edilemez.




#FETÖ
#Gezi kalkışması
#PKK
#PYD
#YPG
8 yıl önce
FETÖ’nün amacı: Hayatımızı baskı altına almak
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi