|
İşaret fişekleri

1-İslam"da suret konusu, görerek inanmayı kültür haline getirmiş kavimlerin Müslüman olmalarıyla başlamış ve bugüne intikal etmiş temel sorunlardan birisidir.

İbn Arabi"nin şu sözlerini ilk işaret fişeği niyetine naklederek bu konu üzerinde tekrar düşünmemizin gerekli olduğuna inanıyorum:

"…Hz. İsa bir erkek insandan meydana gelmemiş, ruhun beşer suretinde görünmesinden meydana gelmiştir. Bu nedenle Meryem oğlu İsa ümmetinde, diğer ümmetlerden farklı olarak, sureti benimsemek bulunmuştur. Onlar, kiliselerinde müsül (ikonlar, suretler) suretlendirmiş, onlara yönelerek ibadet etmişlerdir. Çünkü peygamberlerinin aslı, bir "suretlenme" idi. Böylece bu hakikat, günümüze değin ümmetine nüfuz etmiştir. Muhammedî Şeriat geldiğinde ise sureti yasaklamıştır. Hz. Peygamber Hz. İsa"nın hakikatini içerdiği gibi şeriatı da onun şeriatını barındırıyordu. Bu nedenle bize "Allah"ı görürcesine ibadet etmeyi" emredip Allah"ı bizim için hayale sokmuştur. İşte tasvirin anlamı budur. Şu var ki Muhammedî Şeriat, bu ümmete Allah"ı algılanabilir bir suretle tasvir etmeyi yasaklamıştır." (Fütûhat-ı Mekkiye, Çev.: Ekrem Demirli, Litera Yay., 2006)

2-Ehl-i sünnet"in sanata ve hassaten surete (reddederek değil, onu aşarak) itibar etmeme nedenleri de İbn Arabi"nin "Allah"ı hayale sokmak" tanımında saklıdır. Bu kimi karşılıklarını ise Adonis"te bulabilir ve onu "imge değil ikon anlamında suret (resim) yapmaya mecbur muyuz?" şeklindeki ikinci işaret fişeğimiz olarak değerlendirebiliriz:

"Suretin uzak olanı yaklaştırdığını ya da daha ziyade manayı uzak tutan yakınlık olduğunu söyleyelim. Bu yakınlık yalnızca izahta değil, ayrıca gayb ve uzaklıkta da açıktır; sonsuz keşf ve gayb arasında, suret ve mana arasında, yakınlık ve uzaklık arasındaki bir cedelle mütekamil olur. Sanki düşünce, aydınlık ve karanlık arasındaki ayırıcı çizgi gibi olan suret ve mana arasındaki ayırıcı çizgide hep şekil almış gibidir. Ancak insan her zaman mana ya da nura çekilir. Bunun sebebi, görmenin tanımlamada bulunup yaratmamasıdır. Dolayısıyla görme, ileride yatan bir şeye eşikten daha fazlası değildir; yani sırdır." (Sufizim ve Sürrealizm, Çev.: Nurullah Koltaş, İnsan Yay., 2012)

3-Aynı konularda "İmgenin Pornografisi" adlı kitabından (Metis Yay.) çok şey öğrendiğimiz Zeynep Sayın"ın 10.02.2013 tarihli Milliyet"te yayınlanan söyleşisi tablo ile levha"nın, seyr ile zikrin, hat ile resmin farkını vurguluyordu:

-"Hilye, suretin yokluğundan değil, harfin yaratıcılığından kaynaklanıyor."

-"Hz. Muhammed"in özelliklerini betimleyen Hilye-i şerif"i sanat yapıtı diye duvara asmak bana meselenin kendisiyle çelişiyor gibi geliyor."

-"Hilye-i şerifler sonuçta plastik değerler olarak kaligrama özgü bir çelişkiden solup alıp veriyorlar: Okundukları anda bakılamıyorlar, bakıldıkları anda okunamıyorlar.

-"Biz Türkler, Arapça bilmediğimiz noktada bunların o gerilimini yok ederek onları tümüyle bakılabilir değerlere indirgiyoruz. Bu da bana tuhaf geliyor. Son derece oryantalist bir tavır bence. Avrupalı"dan bu anlamda farkımız yok. (…) Bu da dindarlıkla yüzde yüz örtüşmeyen bir tavır bence."

4-Bu işaret fişekleri bağlamında Leyla İpekçi"nin Zaman"daki son yazısında "Hat, Arap harfleriyle güzel yazı sanatı mıdır yalnız, bir çerçeve içine girip duvara asıldığında işlevini yitirir mi? Ne koşullarda yitirir?" sorularıyla tartışmaya dahil olmasına sevindim.

İşaret fişekleri gece belirli bir yeri aydınlatmak için kullanılır. Sanat-suret konusunda, suretlerin silindiği gecede işaret fişekleri eşliğinde hedefe yürümeyi öğrenemeyenler gündüze çok şey taşıyamayabilirler.

11 yıl önce
İşaret fişekleri
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu