|
Modernizm tabelasızlığı sevmez

"Gündeme Dair: Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı"ndan Hizmet Hareketi"ne yönelik iddialara cevaplar" metninin içerdiği sorular da cevaplar da beni pek ilgilendirmedi. Şundan ki, ortada bir problem varsa taraflardan iki akil insan çıkıp bunu bir şekilde halledeceklerdir; konuyu pazara taşımanın alemi yok.

Bu metinde beni asıl ilgilendiren "Hizmet Hareketi"dir ki, herşeyden önce bu tanımlamanın kendisi problemlidir.

GYV bir vakıftır. Vakıf senedinde "Hizmet Hareketi"nin sözcülüğünü yapmak gibi bir maddenin yer aldığını hiç hiç zannetmiyorum, çünkü bir kurumun sözcülüğünü yapsın diye vakıf kurulmaz.

Bilerek "Kurum" dedim!

Orada kastedilen "Hizmet Hareketi" yürülükteki hukuka uygun bir kurum mudur? Hayır!

Peki kültürel (İslami dünya görüşüne uygun) bir kurum mudur? Evet!

Bu "evet"in yürürlükteki hukuk açısından bir değeri var mıdır? Hayır!

Böyle düşününce Hizmet Hareketi"yle iktidar arasındaki olası gerilimin taraflardan birinden ya da karşılıklı olarak her ikisinden kaynaklanan bir problem olmaktan çok çok önce, yukarıdaki sorularımda içkin bulunan daha yapısal bir problemden kaynaklanıyor olabileceği sonucuna varıyorum.

Meramımı daha açık olarak ifade etmeye çalışayım:

Cemaatler çoğunlukla semavi dinlere mahsus yapılardır. Hem semavi dinlerin bir saklanma devrinden sonra açığa çıkmaları hem de İlahi Kelam"ın (vahyin) İlmi-i İlahi (metafizik) açısından özü itibariyle açıklandıkça gizlenen sırları içeriyor ve bu nedenle sürekli açıklanmaya açık duruyor oluşu cemaatlerin oluşmasındaki en önemli iki teorik nedendir.

Bir ya da birkaç ferdin İlmi-i İlahi esaslarınca İlahi Kelam"ı yorumlama tarzı özel olmaktan çıkıp başkalarının da onlara katılması ve dolayısıyla hayatlarını o anlayışa göre şeklilendirmeleriyle genelleştiğinde bir cemaat de meydana gelmiş olur.

Bizde çoğunlukla tek kişilik cemaat hükmündeki Veysel Karani ile başlatılan tarikatlar aynı zamanda cemaat adı altında toplandıkları gibi, Şii, İsmaili vb. siyasi heteredoksiye mensup olan hareketler de birer cemaattir. Müslümanların bu tip cemaatlere katılmaları mecburi değildir ancak onlardaki semavi öze hürmeten bu yapıları dışlayıcı bir tutum ya da davranış içinde de olmamaları beklenir.

Konuya bugünden bakarsak, kendi mesuplarına aşkın bir zaman algısını telkin eden cemaatlerin ideolojik, siyasi veya kültürel vb. yeni oluşumlara karşı da bir iç-direnci söz konusudur. Bu iç-direnç karşı etkisi, gücü, baskısı ne olursa olsun onları söz konusu bağlamdaki gündelik değişmelere karşı müstağni kılar.

Nitekim günümüzün en azgın iktidarları olan Modernizm"in tabelasızlığa karşı şedit antipatisi cemaatlere fazla işlemez. Çünkü onlar modernliğin bu katı kuralını asıl tabelasızlıkları sayesinde bir tabelaya sahip oluşlarıyla geçersizleştirirler.

Şimdi bir nefes alıp, ilk harfleri büyük yazılan "Hizmet Hareketi"nin durumunu bu özet bilgilerimiz ışığında anlamaya çalışalım.

Öncelikle yeni zamanın "Kur"an/iman hizmeti" Said Nursi"nin üstadlığıyla başlamış, gelişmiştir. Said Nursi "Bu zaman, ehl-i hakikat için, şahsiyet ve enâniyet zamanı değil, zaman, cemaat zamanıdır. Cemaatten çıkan bir şahs-ı manevi hükmeder ve dayanabilir. Büyük bir havuza sahip olmak için bir buz parçası hükmündeki enaniyet ve şahsiyetini, o havuza atmaktır ve eritmek gerektir. Yoksa, o buz parçası erir, zayi olur; o havuzdan da istifade edilmez." (Kastamonu Lahikası) sözlerinde olduğu gibi cemaat kavramında Müslümanların tamamını toplamakla kalmamış, "Efendiler, ben şeyh değilim. Ben hocayım. Buna delil: Dört senedir buradayım. Bir tek adama tarîkat verseydim, şüpheye hakkınız olurdu. Belki yanıma gelen herkese demişim: "İman lâzım, İslâmiyet lâzım. Tarîkat zamanı değil." (Emirdağ Lahikası II) şeklindeki ünlü söyleyişiyle de mevcut cemaat anlayışını dönüştürmeye çalışmıştır.

Yerim bitti ama konu bitmedi; devam edeceğim inşallah.

11 yıl önce
Modernizm tabelasızlığı sevmez
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi
Şiddeti, ‘kültür’ ile aşabiliriz