|
Muhalif olmak sanatın işi mi, sorunu mu?

Zihnin ve dilin / elin ortak bir uygulaması olan sanat, tahayyülün sonsuzluğu ile dilin / elin mahareti olarak, herkesin aşinası olduğu tasavvurun ve eyleyişin fevkinde olandır.

Bu fevkinde oluş, deyim yerindeyse sanatçıyı kendi zamanın ötesine "uçurarak", güncel olana "uzaktan / yukarıdan" bakma imkanı sağladığından, o bakışın farklılaşmasını, sıra dışı olmasını da beraberinde getirir ve bu nedenle bir sanatçı da kendisini gündelik hayatın seline bırakmış olanların gördüklerinden / hissettiklerinden ayrı bir görüşü / hissedişi temsil eder.

Ayrı / farklı olmaksa, normal görünendeki / bilinendeki / sanılandaki anormalliğe "muhalif olmayı" kendiliğinden tazammun eder ve bu tazammun edişteki görecelilik ise sanatçıyla ona muhatap olan arasındaki gerililim asıl nedenini oluşturur. Çünkü sanatçı da kendi zamanının yargılarına, inançlarına ve ideolojilerine tabi olduğu için, onun uzaktan / yukarıdan bakışındaki niyet ve uygulama da soruya ve sorgulamaya daima açık durur.

22-25 Kasım 2012 günleri arasında gerçekleştirilen "Contemporary İstanbul 2012 Sanat Fuar"ındaki bir "iş" üzerinden örneklendireyim sözlerimi:

Sanat eğitimini Hollanda"da Den Bosch Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi"nde alan, 1962 İstanbul doğumlu Burhan Kum, "La havle" adını verdiği "işini", onun yanıbaşında "çerçevelediği" bir metinle açıklamış.

Kum, o işinde, dakikada bir kez oynayarak, 24 saniyede devrini tamamlayan bir animasyonda kıyama duruşu, rükudan sonra secdeye giderek orada bir takla atıp tekrar kıyama dönüşü ışık hareketiyle göstermiş. Bu hareketleri ise figüratif olmaktan başka bir anlam taşımayan "kufi karakterli" bir şeklin altında gerçekleştirmiş.

Çerçevelenmiş metnin ilk paragrafında, "12 Eylül darbesinin ardından Anadolu sermayesi olarak örgütlenen İslamcı hareket, ihaleler, özelleştirmeler, düşük faizli kredi ve teşviklerle hızlı biçimde zenginleşti. Sanatın zenginliği meşrulaştıran ve hiyerarşik yapının alt sınıflar tarafından kabul edilmesini sağlayan bir işlevi olduğundan hareketle, bu yeni zenginler sınıfı "yüksek" kültürel taban arayışına girdi. Son yıllarda, içlerinde İslami kalgrafiyi (kaligrafiyi, ÖL), Osmanlı mimarisini, sufizmi ve dini-mistik öğeleri barındıran sanat eserlerinin milyonlarca liraya alıcı bulması tesadüf değildir." diyen Kum, bu olguya ve hat sanatının "yüksek sanat" olarak görülmesine itirazen işini "La Havle" olarak isimlendirdiğinden bahisle, namazı değil, "dinin ekonomik-kültürel kullanım aracına dönüştürülmüş olmasını" eleştirdiğini söyleyerek, metnini şu kelimelerle kapatmış: "…rahatsızlığımın asıl kaynağı, günümüzde İslamcı burjuvazi için gücün (la havle) artık Allah"ın değil, Para"nın yardımıyla elde ediliyor olmasıdır."

Yukarıdaki belirlemelerimizden bu örneğe baktığımızda, Kum ve işiyle ilgili olarak şunları sormamız ve sorgulamamız elzemdir:

1-Kum"un "resim" olarak tanımladığı iş aslında bir "Duvar Mahyası". Hat sanatına itibar edilmesine muhalefet eden Kum, bir mahya ustasıyla eşitlenmek istemediği için işine "resim" demiş olabilir mi?

2-Kum"un, bir mahya ustasının ışık sayesinde gösterebildiği maharetten öte bir maharet içermeyen (ve dolayısıyla sanat değil zenaat olan) işini sanatın içine çekme çabası, sanata önem vermesinden çok eleştirisinin görünmesine önem vermesi olarak nitelenemez mi?

3-Sanatın amacını "gerçeği aramak değil, gerçeği oluşturan dinamikleri çözümlemek ve sorgulamak" olarak belirleyen Kum"un bu işi ve ona dair açıklamaları, onun söz konusu dinamikleri bir sanatçı tutumuyla değil bir ekonomist tutumuyla ve ille de muhalefet etme saplantısıyla zapturapt altına alma çabasından ibaret sayılamaz mı?

4-Kum"un eleştirmek istediği şey uğruna ve kendisi de bizzat eleştirdiklerinin düştüğü tuzağa düşmek suretiyle dini imgeleri araçsallaştırması bir indirgeme ucuzculuğu ve evrensel bir değere hürmetsizlik olarak yorumlanamaz mı?

5-Kum"un yeni oluşan İslami (Kum"a göre "İslamcı") bujuvazinin geleneksel sanatlara yönelik "satınalma teveccühü"ne ilişkin eleştirisi, sanatsallığı tartışmalı olan kendi işlerinin "elinde patlamasına" mahsus kıskançlıktan doğan öznel bir tepki olarak görülemez mi?

6-Eleştirisini yeni bir "pazar olgusu"na dayandırması, Kum"u, sanatı(nı) savunmaktan çok, ürününü ne pahasına olursa olsun satmak isteyen bir pazar tellalına dönüştürmez mi?

Demem o ki, sanatı muhalif olmakla eşitleyenlerin, bu görüşleri üzerine bir değil en az üç kez düşünmeleri "artık" zorunludur.

Çünkü mevcut sanatın niteliksizliği, onunla yapılmaya kalkışılan muhalefetin de yanılgıya bitişik olarak içeriksizleşmesini beraberinde getirmekte ve sanat-muhalefet ilişkisi giderek temel bir soruna dönüşmektedir.

11 yıl önce
Muhalif olmak sanatın işi mi, sorunu mu?
Alet üzerinden hiyerarşi okumaları...
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü