|
Orada birileri var

"...Nurculuk "şimdi" nasıl yaşatılıyor? Asıl bunu konuşalım. Orada kimse var mı?" diye sorarak bitirmiştim bir önceki yazımı.

"Varız" dediler; belli ki seslerini yükseltemiyorlardı; buna vesile olmak istemiştim zaten.

Risalehaber"de Şaban Elçi adlı yorumcunun "ey yorumcu kardeşlerim! Adamı biraz anlamaya çalışın lütfen. Behey gafil... kurnazlığıyla geçiştirmeyin işi. Adam size hayati sorular soruyor buna cevap verin. Bir nurculuk yok zaten nurculuklar var" şeklindeki itirazına neden olan onlarca karavana atışı bir kenara bırakırsak, Nurculuğu tekleştirdiğime oysa ki, Nurculuk hareketinin "Cemaat ya da Hizmet Nurculuğundan ibaret olmadığı"na dair itirazlar da bu "varız" nidasının beraberinde geldi.

Şunu peşinen belirteyim ki o sorular, hem sorularımın asıl muhatapları "biz bu soruların muhatabı değiliz" diyenler sayesinde ortaya çıkacağı hem de bir yargı ve sorgulama niyetiyle değil düşünmeyi bilenlerin düşünmesini talep etmek niyetiyle soruldukları için "genel"di. Bu nedenle bir adres belirleme, isim zikretme ihtiyacı duymadım. Halen de bu tutumdan yanayım ama sonuçta bir adres ortaya çıkıyorsa, isim zikrediliyorsa bu konunun tabiatındandır.

"Varız"a eklenen haklı itirazlar ışığında, konuyla ilgili şu hususları (tashih ve tavzih niyetiyle) şimdi yeniden vurgulamalıyım:

1-Said Nursi"nin Nurculuk hareketinden ayrı tutularak İslamcılığa dahil edilmesi ne kadar mesnetsiz ve gereksiz ise, onu İslamcılardan ayrı tutmaya çalışmak da bir o kadar mesnetsiz ve gereksizdir.

2-Said Nursi son devrin etkili alimlerinden biri olarak İslamcılığa hükmen dahildir; kavlen dahil edilmesi ya da edilmemesi de yine o hükmün bir cilvesidir. Öte yandan, tecditler zamana, şartlara bağlı olarak sürecek ve ona istikamet kazandıracak yeni alimler de yetişmeye devam edecektir; hatem olan Peygamber efendimizdir, alimin hatemi olmaz; alimin her çağda ve şartta kendisine başvuranları aydınlatacak görüşleri olur ki, Said Nursi de bu alimlerden bir alimdir.

3-Nurcu olan Said Nursi olmadığına, onun şakirtleri Nurcu olduğuna göre Said Nursi"nin sözlerinden hareketle Nurculukların tümümü olumlamak mümkün olmadığı gibi yine onun sözlerinden hareketle İslamcılığı olumsuzlamak da mümkün değildir.

4- Said Nursi"nin misyonunu halisane bir çabayla sürdüren Nurcular olduğu gibi, bu misyonu sekülerleştiren Nurcular da bulunmaktadır. Nurculukları, tefrika olarak görmek yerine Said Nursi"nin niyet ve eylemindeki bereketin, bir grup tarafından tahrip edilebilmesine karşılık bir diğer grupta sıhhatle devam etmesi olarak görmek gerekir.

5- Said Nursi"nin misyonuna sahip çıkanlar, Nurculuktaki ilk bölünmeyi İslamcıların siyaset sahnesine çıkışıyla ilişkilendirdikleri için onlara karşı sitemkardırlar ancak bu bir düşmanlık vesilesi değil, siyasetin dışında durma arzusuyla onlarla kendi aralarına bir mesafe koyma vesilesidir.

6-Nurculuğu şirketler üzerinden kurumsal bir yapıya tahvil edenlerse (kendilerini bir Megalo İdea esprisiyle, diğer Nurcu grupları çantada keklik sayarak) Türkiye Müslümanlarını temsile yetkin görme yanılsaması içindeler.

7-Bu yanılsamanın da etkisiyle, İslamcılığı yok sayarak kendi grubunu öne çıkarmaya çalışanların durumu, onların İslamcılıkla ilgili beyanlarının sıhhatini, doğruluğunu tartışmadan önce onları o beyanlara iten nedenlerin anlaşılmasını zorunlu kılmaktadır.

8-Gelinen bu noktada ekoller, akımlar arasında karşılıklı suçlamalara kalkışılması uhuvvetin zedelenmesine, "hayır işlerinde yarışma"nın terkine neden olmaktan başka bir şeye hizmet etmez.

İşte bu nedenle tam burada tekrar geriye dönüp "Madem her Nurculuk kendince bir değere sahipse, neden birileri tüm gruplar adına (yumurtası gelmiş tavuk çığırtkanlığıyla ve bir politbüro üyesi edasıyla) konuşmaya yelteniyor?" diye sormayacağım artık.

Sormayacağım çünkü apaçık olan şeyi açıklamaya kalkışmak onu bulandırmaktan başka bir şeye yaramaz. Said Nursi"nin İslamcılığa göre konumu ile halisane bir gayretle onun misyonunu taşıyanların varlığı yeterince aydınlandığına göre yine İslamcılığa kimlerin neden ve hangi saiklerle karşı çıktıkları da yeterince aydınlanmış olmalıdır.

Buna göre pozisyonları netleşmiş, kemiyet hesapları bir afra tafraya dönüşmüş olanların "İslamcılığı yok sayarak kimlerin değirmenine su taşıyoruz?" diye oturup düşünmeleri, eğer düşünemiyorlarsa içlerinden akil insanların acilen onlara düşünmelerini emretmesi gerekiyor.

Değilse, Dimyat"a pirince giderken evdeki bulgurdan da olunabilir.

Not: Nasip olursa bugün saat 18.30"da Keçiören Belediyesi"nin kültürel faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilecek olan "D. Mehmet Doğan ile Edebiyat Sohbetleri" programına konuk olarak katılacağım.

12 yıl önce
Orada birileri var
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle