|
Yeter artık!

Hüseyin Su hatırlayacaktır, Hece dergisini çıkarmaya karar verdiğimizde, "Şimdiye kadar hedef kitlemiz okuyan beş milyon Müslüman"dı, bundan böyle 63 milyon insan olmalıdır. Müslüman okurlarla aramızda oluşturulmak istenilen engelleri de ancak bu şekilde aşabiliriz. Bu doğrultuda derginin kanatlarını da genişletelim, adil, inancımızla problemi olmayan solculara da açık olalım" diye kararlaştırmıştık.

Çünkü 28 Şubat darbesinin ilk aylarıydı, şiddetli bir baskı vardı; o zulüm kuşatmasını yarabilmek için kalemimizden başka imkanımız yoktu; hem muhatap kitlemizi geniş tutmamız hem de 28 Şubat"ı olumlamayan, olumlamasa bile bunu belli etmeyen sol ahlaka sahip yazarlarla birlikte olmamız elzemdi.

Gün oldu devran döndü, yaklaşık 170 yıldır inançları, kültürel kimlikleri yüzünden sömürülen, hor görülen halk kendi içinden yetişenleri iktidara getirdi:

Said Halim Paşa"dan sonra ilk kez kimliği, duruşu, hedefi, niyeti sahih ve sağlam olan Recep Tayyip Erdoğan başbakan oldu.

Sağcılar iktidar nimetinden pay kapmak için yeni iktidarın kapısında kuyruk oluştururlarken biz yine kendi yerimizde durduk.

Elbette Ak Parti"nin iktidarı bizim sevincimizdi ama iktidara yakın olmak korumaya büyük özen gösterdiğimiz olumsuzluklara itiraz etme, olası yanlışlıkları eleştirme hakkını kullanmamızı engelleyebilir, en azından susmak zorunda kalarak vebal üstlenmemize neden olabilirdi.

Solcular sağcılardan geri mi kaldılar? Hayır! Konu kültürel faaliyetler, ajans işleri olunca onlar sağcılardan daha maharetliydiler ve bal tutan da parmağını yalamalıydı.

Bu manada da Solculara köstek olmadık, bilakis yardımcı olduk. Belediyelere götürdükleri projelerde -mütedeyyin yöneticileri ikna etmek için- bizleri bir konu başlığı olarak göstermelerine bile karşı çıkmadık. Talepleri konuşmaysa yaptık, bildiriyse sunduk, istişareyse ettik. Deyim yerindeyse o işler için oluşturulan gri alana (terim Özkan Gözel"e aittir) salt onların yararına itirazda bulunmadık. Düne kadar da bu böyle devam etti.

Dün olanlarsa hepinizin malumudur ama yine de tekrar özetleyeyim:

Çiçekleri, böcekleri koruma niyetiyle başlayan Gezi eylemi daha ilk saatlerinde provokatörlerin güdümüne girdi. CHP milletvekillerinden tiyatroculara, çalgıcılardan ressamlara, proflardan militanlara herkes Gezi eylemini elbirliğiyle Menderes"in katillerinin dayanışmasına dönüştürdü. Artık yavaş yavaş ortaya çıkıyor ki, otellerde yapılan tıbbi malzeme stokları, Avrupalara gönderilen ağıtnameler uzun zamandır yürütülen haince bir planın parçasıymış.

Yukarıda arzettiğim husus doğrultusunda benim için daha da önemlisi gri alanda edebiyatımızın dününü, bugününü yarınını konuşabildiğimiz o solcuların büyük bir bölümünün birer elebaşı, birer yalan makinası, birer azgın devrimci olarak eşkıya hareketinin ön saflarına anında geçivermeleriydi.

Olsundu; hayattı bu; dönmelere, vefasızlıklara alışıktık zaten. Ama iş bu kadarla kalmadı. Bir de dönüp "Bize destek vermenizi beklerdik" demesinler mi?

Buna "Yeter artık!" denmez de ne denir?

Yüzsüzlük insani bir kusurdur ki, o yüzsüzlüğe başkalarını dahil etmeye kalkışmak çifte yüzsüzlüktür.

Gri alana da girmek geçici bir toplumsal zaruretti ve biz oldum olası beyazdaydık, bunu onlara tekrar hatırlatma ihtiyacındayım.

Hem gri alanı kendi elleriyle yok edip, hem de bizi eşkıyaya destekçi olmamakla suçlayanlar, kalan son köprüleri de yıkmakla asıl kendi geleceklerini yıkmış olurlar.

O halde akıllarını başlarından alan sokaktan yazı masalarına dönüp, kinlerinden, öfkelerinden geriye kalabilen insani bilgi kırıntılarını harekete geçirerek yeniden düşünmeye çalışmalılar.

Yarın çok şey için geç olabilir.

il y a 11 ans
Yeter artık!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle