|
eski bir cevap fakat : eskimez bir cevap

dün eski yazılarımı karıştırırken prof. şerif aktaş'ın , necip fazıl'ın şiiri hakkındaki bir yazısına verdiğim cevaba rasladım..



yazıyı bugünün okuyucusuna sunmaktan kendimi alamadım:



*



prof. şerif aktaş , türk dili dergisinde soruyor: '' necip fazıl , neyin üstadıdır?...'' ardından bir nevi şiir felsefesi demek olan (poetika) isimli risalesindeki şiir tariflerine dayanarak “necip fazıl mutasavvıf şair olmak iddiasındadır.. ancak şiirleriyle onu tasavvufi bir şair kabul etmek mümkün değildir” diyor..



hemen peşinden ilave ediyor: “necip fazıl'ın zannedildiği ve iddia edildiği gibi üst seviyede bir şiir dili kurduğunu da pek zannetmiyorum”.



bir edebiyat teorisyeni ve yeni türk edebiyatı uzmanı olan prof. aktaş'ın bu görüşlerine cevap verelim:



kısakürek, hiçbir zaman bir tasavvuf şairi olduğunu iddia etmemiştir.. malumdur ki, tasavvufi şiir yazanlar, tarikata girip fiilen derviş, mürid veya mürşit olarak o hayatı yaşayan insanlardır.. necip fazıl, her ne kadar bir mürşitten ilham ve işaret aldığını söylese de onun böyle disiplin isteyen bir mükellefiyet altına girdiği söylenemez.. o, serazat bir şairdir.. ne kendisi ne de bir başkası tarafından zapturapt altına alınması mümkün değildir.. zaten hiçbir şiirinde de buna dair bir işaret yoktur.. poetika'sında söyledikleri mecazi manada kaleme aldığı estetik ve artistik nesir parçalarıdır.. poetika'sına bakarak kısakürek'te tekke şiiri aramak, sadece felsefi ve sübjektif yorumlardan ibaret bulunan ve şiire nihai hedef göstermek emelinde olan bu edebi metinleri anlamamak, gerçek değerine oturtamamak demektir.. şiirin mahiyetine dair bu yorumlarını necip fazıl'ın kendi şiirinin teorik bir açıklaması, yahut kendi şiirlerine kaynaklık eden şiir projeleri, şiir plan ve programları zannetmeye imkan yoktur..



gelelim dil meselesine: (çile, sakarya türküsü, hırs, noktürn, otel odaları, anneciğim, sayıklama, ayrılık vakti, aydınlık) gibi şiirlerinin dili; sade, arıduru, doğrudan kalbe dökülen keskin bir şiir dilinden başka nedir ki? ağdalı bir osmanlıca mı, takır tukur bir uydurmaca mı, kuru kitabî bir katip dili mi, bir karga dili mi; yoksa ruhumuzu, gönlümüzü gizli, anlaşılmaz taraflarından yakalayıp bizi bilinmez alemlere götüren, sihirli iklimlerin sihirli lisanı mı?



zaten aktaş, kendisi de gerçeği söylemiş; “necip fazıl'ın şiirinde lirizm, bu mücadele ifade edildiği zaman yakalanır” demiş.. o hal de bu tezat, bu tenakuz nedir? yine bir yerinde ikrar ediyor: “necip fazıl'da ölüm temasına yaklaştıkça şiir cevheri yakalanır”.. şiir cevheri elle mi yakalanacak, yoksa tılsımlı, yüce, yüksek seviyede bir dille mi yakalanacak! bir yerde şiir varsa, hele hele bir şiir cevheri varsa, dilin de hasosu var demektir.. o dile ister musiki deyiniz, ister ilahi deyiniz, isterse melodi deyiniz..



necip fazıl hiç şüphe yoktur ki, cumhuriyet devrinin, sözü, gerçek şiire çeviren üç beş ustasından biridir.. prof. aktaş, baştaki sorusuna, “bu faninin eserinde ve hayatında cezbedici ne vardır?” cümlesini de aklemiş..



hemen söyleyelim ki, rahmetlinin evsafı, milyonda bir kişide bulunacak çekici hususiyetlerden terekküp ederek onu dünyevi bir havassülhas haline getirmiştir..



mubalağaya düşmeden sade sade tekrar edelim ki, o her şeyden evvel fizikötesini kurcalayan, aynı zamanda milli, manevi mevzuları terennüm eden güçlü, büyük bir şairdir..



saniyen; icazlı, muhtevalı, ifade kudreti yüksek mükemmel türkçesi, onun cezbedici başka bir vasfını teşkil eder..



salisen; muhafakazar türk halkının inançlarını müdafaa ederek bu halkın minnettarlığını kazanmıştır.. sonra tarihi ve felsefi mevzulardaki kültürü, hitabetiyle birleşerek onu kütlelerin zevkle dinlediği bir hatip haline getirmiştir..



hazırcevaplığı, mantık kuvveti, mücadeleci şahsiyeti, milli ruha tecavüze yeltenenlere karşı sergilediği mütearrız, tahripkar polemik metodu, istihza, hiciv ve hezeliyatla karışık hücumları, halkta ve münevverde umumi bir takdir ve hayranlık uyandırmıştır.. polemiğe, siyasi münakaşaya, mahkeme müdafaalarına mükemmel lisanıyla edebi bir tad getirmiştir.. necip fazıl'ın güçlü san'atı, orijinal şahsiyeti, türk diline ve türk kültürüne yaptığı hizmetler; onun beşeri zaaflarını örtecek ve silip süpürecek kadar yüksektir.. sayın aktaş, tarafsız olmak endişesi, ilmi objektivite mecburiyeti; bizi ilmi hatalara, haksızlığa ve kadirbilmezliğe sürüklememelidir..



keşke necip fazıl sağ olsaydı da, 'büyük doğu'ları okumak için hafta sonlarını iple çekseydik…


#Şerif Aktaş
#Necip Fazıl
#Büyük Doğu
8 yıl önce
eski bir cevap fakat : eskimez bir cevap
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle