|
Reklamın iyisi, kötüsü...

CHP İstanbul İl Başkanlık binası ile çalıştığım üniversite karşı karşıya. Tam iki hafta önce bugün fakülte bahçesinden çıkıyordum ki, CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ile karşılaştım. Ekibi yanındaydı. Oturduk, akademisyen arkadaşlarla birlikte fakülte bahçesinde birer çay içtik.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerinde Taksim Cumhuriyet Anıtı''na çelenk konulması sırasında hemen yanında yer alan askerlere, "Sizin korumanız gereken Cumhuriyet''e biz sahip çıkıyoruz" şeklinde seslenmesi uzun süre tartışılmıştı.

Oğuz Kaan Salıcı, "O tepki devlet zevatına yönelikti" şeklinde açıklama yapma gereği duymuş ve sözlerinin arkasında durduğunu ifade etmişti.

Sohbetimiz sırasında bu konu da gündeme geldi ve fikrimi sordu.

Siyasi kariyeri açısından ağır hasar aldığını ifade ettim. Algıda seçicilik itibariyle, kamuoyunda zaten var olan CHP''nin askeri sürekli tahrik ettiği yönündeki düşüncelerle, Taksim''de yaşanan olayın birebir örtüştüğünü, bu görüntü ile darbe yanlısı bir etiketin de kendisine yapıştığını söyledim. Bir konudaki gerçeğin ne olduğu kadar, nasıl algılandığının da önemli olduğunu ifade ettim.

Oğuz Kaan Salıcı bunun üzerine, "Reklamcı arkadaşlar farklı şekilde değerlendiriyorlar. Konunun uzun süre gündemde kalmasının ve isminin bu kadar öne çıkmasının kazanç olduğunu ifade ediyorlar" dedi.

Bunun üzerine kendisine, "Lütfen reklamcı arkadaşlarınıza söyleyiniz. Marka ve itibar yönetimi de bu mesleğin bir parçasıdır. İtibarı ve marka değeri sarsan bir konunun reklam değerinin ne kadar olabileceğini, bu bağlamda iyi mi kötü mü olduğunun takdirini de kendilerine bırakıyorum" dedim.

Eğer süt üreten bir firmanız varsa ve içinden tüketicinin midesini bulandıran bir nesne çıkmışsa, günlerce medyada yer alan ve kamuoyunda ses getiren bu olay, firmanız açısından güzel bir reklam olduğu anlamına mı gelir?

"Reklamın iyisi kötüsü olmaz" mantığını külliyen reddediyoruz.

Özellikle bazı mesleklerde ve sektörlerde iyi reklam iyidir, kötü reklam kötüdür.

Siyaset kurumu da bunlar arasında gelir.

Geçmişi siyasetçinin peşini asla bırakmaz.

Mesajın ve reklam unsuru malzemenin ne olduğu kadar, nerede ve ne şekilde verildiği de önemlidir.

Birkaç gündür tartışılan konulardan biri de, geçtiğimiz hafta Cuma günü rahatsızlanarak yoğun bakıma alınan ünlü şarkıcı Müslüm Gürses''in oynadığı çay reklamlarının yayınlanmaya devam etmesi ve kamuoyunda buna gösterilen tepkidir.

İlgili kurum, sanatçının yakınlarının ve sevenlerinin moralinde olumsuz bir etkiye neden olmamak amacıyla reklam filminin yayınlamaya devam edildiği bilgisini paylaşsa da, reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığı burada işlemedi. Kamuoyu rahatsız oldu ve reklamın yayınlanmasını antipatik buldu.

A-101 firmasının bir sanatçı ile çektiği son reklam filmi de aynı şekilde…

Konuyu 2 ay önce "Kampanya Tasarımı" dersinde öğrencilerle tartıştığımızda, A-101''den alışveriş yapan pek çok öğrencinin ailesinin reklamdan rahatsız olduğu ve bu mağazadan alışveriş yapıp yapmamayı evde ciddi bir şekilde tartıştıkları ortaya çıktı. Ben konuyu firma yetkililerine bir e-posta ile aktardım. Şu sıra yayınlanmaya devam ediyor mu bilmiyorum.

Yayınlanan her reklam, tüketicinin kendisini değerli hissetmesine neden olmalıdır. Ancak bu şekilde, ürün ve hizmetle tüketici arasında bir aidiyet duygusu ve bir bağ oluşturulabilir. Aksi durum ters etki yapar.

Ekonomi de böyle, siyasette de böyle, kültür ve sanat hayatında da böyle…

Ünlü halk ozanımız Neşet Ertaş''ın cenaze törenini hatırlarsınız…

Neşet Ertaş''ın cenazesinin içine konulduğu yeşile boyanmış tabutun üzerinde yer alan 30 santim yüksekliğindeki belediyenin adının yazılmış olduğu görüntü, kamuoyunda tepki görmüştü. Üstelik yazı iyi görünsün diye, tabut üstündeki örtünün etekleri kıvrılarak tabutun içine sarkıtılmış, şu ana kadar cenaze törenlerinde görülmeyen bir saygısızlığa imza atılmıştı.

Ertesi günü konuyu bu köşede, "Tabuta reklam almak" başlıklı bir yazı ile eleştirmiştik.

Tam da o günlerde, halkla ilişkiler alanında doçentlik sınavına giren bir adaya, sanatçı Neşet Ertaş''ın cenaze törenindeki o görüntüleri hatırlatarak, nasıl değerlendirdiğini sormuştuk. Aday; "Reklamın iyisi kötüsü olmaz, belediyenin adını bu sayede tüm dünya görmüştür" deyince, jüri üyeleri hayret etmişti.

Türkiye dünya basınında uzun yıllar, doğal felaketlerde yaşanan büyük can kayıpları, çok sayıda insanın ölümü ile sonuçlanan kaza haberleri, insan hakkı ihlalleri, terör vb. haberlerle gündeme geldi.

Geldi de ne oldu, ülkemizin reklamı mı oldu?

İsmini bilmediğimiz, haritada yerini gösteremediğimiz, hatta bir tek Türk''ün ayak basmadığı ıvır zıvır ülkeler bile Türkiye söz konusu olunca vize şartı koydular. Kapıları yüzümüze kapadılar.

Uzatmayalım…

Yazıya CHP ile başladık, aynı şekilde sonlandıralım...

CHP düzenli aralıklarla kamuoyu beklenti analizleri yaptırıyor.

Son araştırma sonuçlarına göre, CHP''nin performans endeksi artarken, siyasi başarı endeksinde gerileme olduğu görülmüş.

Yani gündeme gelmek, ses getirecek işler yapmak, günlerce konuşulmak her zaman seçmen nezdinde bir performans göstergesi olarak algılanmıyor.

Seçmen söylenenlerin içi doldurulsun, gereği yapılsın ve olumlu işler yapılsın diye de bekliyor.

Fazla söze gerek var mı?

11 yıl önce
Reklamın iyisi, kötüsü...
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle