|
Şahsiyet ayaklanması mı?

Daha önce de oldu. Başbakan Erdoğan"ın "adayım Abdullah Gül"dür" dediği andan itibaren siyasi arenada 367 krizi çıkartırken, medyada "dindar cumhurbaşkanı istemiyoruz" tartışmaları başlatanlar, CHP"den hükümetin iktidarını sallayacak bir muhalefetin çıkmayacağına emin olunca, AK Parti"nin sonunu getirecek olanın yine AK Parti olacağında uzlaştılar.

Başbakan"ın "kardeşim" diye takdim ederek Cumhurbaşkanlığı"na aday gösterdiği Abdullah Gül"ü bir siyasi rakip olarak Başbakan"ın karşısına çıkarmaya niyet ettiler, gazete köşelerinde yıllar boyunca işlenecek olan "Gül iyi, Erdoğan kötü; Gül ılımlı, Erdoğan sert" operasyonunu yapanlar; birkaç yıl önce "Gül mü, ama rejim ne olacak, ama O olmaz kii..?" diye mızmızlananlardı.

Hatırlayın; Gül"ün Cumhurbaşkanlığı adaylığının kesinleştiği günlerde, "hem Meclis hem de Cumhurbaşkanlığı eşleri başörtülü olan dindarlarla doldu" yazıları yazılıyor; gazete köşelerinden "Eşleri türbanlı milletvekillerinin sayısı şöyle; AKP 226, MHP 6, DTP 1, BBP 1, Bağımsız 1, CHP 0..." gibi rakamlar veriliyordu.

"Abdullah Bey"in kişiliğine, yetişip geldiği çizgiye bakarsanız, rejim açısından rahat olmak zor" cümlesi o günlerde Gül hakkında yazılanların en hafiflerinden biriydi. Gazete sütunları, "türbanlı eşi Türkiye"yi AİHM"de dava etmiş birisi nasıl olur da bu devletin başına gelebilir" yorumlarından geçilmiyordu. Cumhuriyet Gazetesi, "Devletle Kavgalı Aday" başlığı attığı habere "Erdoğan daha önce laik sistemi hedef alan ve eşi türbanlı olan Gül"ü Köşk"e çıkartma kararı aldı" cümleleriyle devam ediyordu. Birgün Gül"ün adaylığına "Al gülüm ver gülüm", Posta "Gece yarısı kararı" başlıklarını atıyordu.

Sonra ne oldu?

Erdoğan"ı indirmeye ahdetmiş siyaset mühendisleri, Cumhurbaşkanlığı makamında bulunmasını rejim açısından endişeyle karşıladıkları Gül"e, Cumhurbaşkanı olamasın diye 367 diye bir prodüksiyon sergilemekten çekinmedikleri Gül"e oynamaya başladılar. Bu noktada başka faktörler de devreye girdi, ama o faktörlerden hiç sözetmek istemem.

Çizilen resim şuydu: Erdoğan sert, kibirli, radikal, İslamcı, AB karşıtı, Ortadoğucu; ama Gül ılımlı, uzlaşmacı, diyalogcu, AB taraftarı... Bu yıllarca yapıldı. Çarpıştırılmaya çalışılan şey sonuç itibariyle insan nefsi olduğu için, her iki siyasi aktör için de son derece tehlikeli olan bir handikap anlamına gelen bu mühendislik çalışması, Gezi sürecinde de soğukkanlı bir dille profesyonel biçimde sürdürüldü, ancak şimdiye dek bu operasyonun meyveleri istenildiği ölçüde hiç toplanamadı...

Aynı taktik şimdi Arınç için uygulanıyor, üstelik Gezi jargonuyla. Gezi olayları da, son derece mitsel, edebi, yer yer şiirsel bir anlatım biçimiyle sarmalanarak "haysiyet ayaklanması, onuru kırılan insanların isyanı" olarak tanımlanmıştı. Arınç"ın TRT ekranlarından yükselen sitemine de çok geçmeden "şahsiyet ayaklanması" adı takıldı. Bugünlerde medyada okuduklarınız da "hadi isyan et, arkandayız" tamtamları...

Arınç, Gül ve Erdoğan"la birlikte AK Parti"nin çekirdek kadrosunu oluşturan üç isimden biri. 10 Kasım törenlerinde medyaya yan yana fotoğraf veren ikilinin aralarındaki hukuk da, dışarıdan bakarak bir lahzada anlaşılabilecek denli yüzeysel değildir sanırım.

Ama şurası kesin, Erdoğan ve Arınç arasında yaşanan ve kamuoyuna yansıdığı için büyütece tutulmuş gibi boyutları genleşen tatsız görüntünün çözülüp çözülmemesi değildir mesele...

Mesele anti-Erdoğancı"ların, AK Parti"nin ancak içeriden çökertileceğine inanarak hiç inanmadıkları insanlara, yaşam tarzı ve dindarlık biçimiyle Başbakan Erdoğan"dan asla farklı olmayan insanlara bile bel bağlayacak ölçüde çaresizleşmiş oluşudur.

Ama anlamadıkları şu; 10 yılı aşkın bir süredir iktidarda olan bir siyasi partide, 10 yıldır harcaması gerekenden çok daha yüksek oranda efor sarfetmiş bir partide, neredeyse 2011 yılına dek enerjisinin büyük bir kısmını varlığına yönelik kurulan tuzaklardan atlamaya akıtmış bir partide anlaşmazlık da, yanlış anlaşma da, başka tür çatışma görüntülerinin de ortaya çıkması kadar normal bir durum olmayacağıdır.

Bırakın siyaset gibi büyük egoların, büyük hesapların, girift ve katmanlı ilişkilerin çarpıştığı bir arenayı; katıksız, çıkarsız, ölümsüz bir hisle sevdiğiniz kardeşlerinizle kavgasız bir 10 yıl, 15 yıl geçirdiniz mi?

Bu da benim kardeşlerime karşı "şahsiyet ayaklanmamın itirafı" olsun, zira ben geçirmedim...

10 yıl önce
Şahsiyet ayaklanması mı?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle