|
Bir “sarışın güzel kadın” daha mı?

Aslında dikkatli bir biçimde bakan, medyadaki parlak ışıklı, beyazlı, aydınlık görünümlü röportajlarının çokluğundan bir şeyler çevrildiğini derhal anlardı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, uzun bir süredir medya tarafından parlatılıyor, cilalanıyor, yıldızlaştırılıyordu. Bu konuyla ilgili öylesine derin bir bıkkınlık içindeyim ki, yöntemin köhneliğinden, medya eliyle genel müdür yaratılabileceğinden ama lider yaratılamayacağından, 90'larda ve sonrasında bunun bin kez filan denendiğinden, baştan yanlış başlamış bir işin doğru yere varamayacağından söz edecek bile değilim.



Sadece, Selin Sayek Böke'nin CHP Genel Başkan Yardımcılığı ve Sözcülüğü'nden istifa ediş biçiminin bile kendi başına, izaha muhtaç olmak bir yana, fazlasıyla açıklayıcı olduğunu düşünüyorum. CHP'ye yakın isimlerden Deniz Zeyrek'in aktardığı sürece göre, Böke'nin istifasına iki sorun neden olmuş; bunlardan ilki, 19 Nisan'da yaptığı “sine-i millet” –ki hayırcıları sokağa dökmeye matuf olduğu açık ve şaşkınlıkla izlediğim bir basın toplantısıydı- açıklamasının CHP yönetimi tarafından Levent Gök'e yeniden açıklama yaptırılarak düzeltilmesi, ikincisi ise MYK toplantısıyla ilgili açıklama konusunda Böke'ye “teknik izahat gerekirse” diye Tekin Bingöl'ün eşlik etmesinin istenmesiymiş. Söylenenlere göre, Böke, bu iki duruma içerlemiş.



Aslında buraya kadar sorun yok, herhangi bir partideki görevlerinden istifa etmek kimseyi olağan şüpheli haline getirmez; ama birincisi, parti sözcülüğüyle ilgili bir kırgınlığın varsa, parti sözcülüğünden istifa edersin, ikincisi ise Genel Başkan Yardımcılığı'nı bırakacak denli derin bir kırgınlığın varsa da, durumu Parti Genel Başkanı'na gayet yumuşak bir tonda sözlerle açıklayıp, partiye zarar vermeyeceğini söyleyerek istifa edeceğini bildirirken, aynı Genel Başkanı yani Kılıçdaroğlu'nu sonradan şaşkınlığa sürükleyecek şekilde, kamuoyuyla da paylaşılan istifa mektubunda bambaşka bir telden çalmazsın. Bu durumda istifanda başka bir niyet aranır.



Eh, 16 Nisan gecesinden itibaren, siyasi partilerin liderlerinin, 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı yarışına gireceğini ve Erdoğan gibi güçlü bir adayla karşı karşıya geleceğini sadece biz hesap etmiyoruz elbette. 2014 Ağustos'unda Erdoğan karşısında yeknesak duran, O'nu devirmek için normal şartlarda nefret edecekleri bir klasik sağcıya bile oy atabilecek kadar çıtayı düşüren muhalefetin “sıkışmışlık hissi” de kimse için bir sır değil sanırım. Sorularsa şunlar: 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'ın karşısına çıkartılacak aday için isimler masalara gelmeye başlamamış mıdır? Sol'un, Erdoğan'a karşı, en az Erdoğan karizmasına sahip olacak nitelikte bir lider adayını en azından şimdiye dek bulabilmiş –lider, bulunabilir bir şeymiş gibi- olmadığı ortada değil mi? Belki bir kadının bu işi görebileceği, en azından Erdoğan'la aynı kulvarda aşık atmayacağı için kadın olma faktörüyle gençleri, kadınları, kentlileri ve eğitimli kesimleri etkileyebileceği hesaba katılarak bir ihtimal olarak düşünülmüş olabilir mi?



Bütün bunlar elbette sadece bir senaryonun çerçevesini oluşturan veriler ve zaman aktıkça değişkenler yerli yerine oturdukça başka senaryoların devreye sokulması da söz konusu olabilir. Ancak eğer, Selin Sayek Böke'nin istifasının hemen öncesinde Amerikan Büyükelçisi ile görüştüğü haberi doğruysa, bu senaryoyu hiç vakit kaybetmeden ve ciddiyetle ele almaya başlayabiliriz, demektir.



Emin olamadığım şey ise, Türkiye'nin yeni bir “sarışın güzel kadın” vakasına daha ihtiyacının ve ondan da ötesi tahammülünün olup olmadığı. Sağın Çiller'i Türkiye'ye ne gibi bir katkı yaptı, tıpkı Çiller gibi bir ekonomist ve tam bir beyaz Türk olan solun Selin Sayek Böke'si bir fayda sağlasın? Hem Böke'nin de vaktiyle bünyesinde görev yaptığı IMF hatırlanınca, Bilderberg denince, insanın yüzüne ister istemez bir ekşime oturuyor.



Pasta-cilacı medyanın tavrına gelince; insanda ince bir mizah duygusuyla, deli bir öfkeyi birlikte oluşturuyor: Kör gözüm parmağına bu ve benzeri yöntemler Erdoğan siyasette bile değilken söktü mü ki, Erdoğan gibi dişli bir rakibin karşısında, 2019 yılında işe yarasın. Bu nasıl bir kendiyle sarhoşluk halidir?



Son söz de Kılıçdaroğlu'na; Selin Sayek Böke'nin istifasının Baykal'ın çıkışından da, Muharrem İnce'nin kazan kaldırmasından da çok farklı bir temeli ve anlamı olduğu açık. Kılıçdaroğlu kendisine yapılanın bir operasyon olduğunu düşünmek için de yeterli miktarda doneye sahip. CHP Genel Başkanı'nın 2019'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılacak olası aday olacağını göz önüne almak, operasyon ihtimalini daha da güçlendiriyor üstelik. Ama Kılıçdaroğlu da Baykal'a yapılan bir operasyonla Genel Başkanlık koltuğuna oturmuştu değil mi? Ne derler bilirsiniz: Çalma kapıyı, çalarlar kapını. Yanlış mı?




#CHP
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Deniz Baykal
#Selin Sayek Böke
#IMF
7 yıl önce
Bir “sarışın güzel kadın” daha mı?
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon