|
Demode mizahın popülaritesi: Recep İvedik

Popüleri gördüğü anda fersah fersah ötelere kaçan bünye sağolsun, gösterime gireli bin yıl olmuş gibi gelen Recep İvedik''i nihayet yakınlarda izledim. Artık ''Ferrari-sevgili portföyü'' ve güldürme konusunda Cem Yılmaz''ın anahtarını asla elinden alamayacağını düşündüğümüz Şahan Gökbakar''a şans vermemekten mi, yoksa ''kaçırılanları takip etme'' öncelik sıralamasında “yerli kötü komedi” türü hep geriye düştüğünden mi geciktim bilemiyorum ama, gördüğüm o ki; Recep İvedik ilgi çekmiş, şaşırtmış, cüssesini bile aşan gişesi gibi, üstünden epey geçmesine rağmen hala polemiklere mahiyet teşkil ediyor oluşuyla da bunu, ele güne kanıtlamıştır.

Aslında bu şaşkınlığın sebebi, burun kıvırmaya ve izlememeye sebep olanla aynı. Çünkü maço, hatta yarı yarıya orangutan diyebileceğimiz, halkımızın nezih deyişlerinden “kıro” tabirini sapına kadar hakeden bir tipleme bu. Bildik ''zonta'' işte, ama memleketteki mebzul miktardaki benzerlerine ve Türkiye''nin mizah tarihinde bunca işlenmesine, giderek yerini orta sınıfın gündelik hallerine dair mizaha bırakmasına, demode kalmasına rağmen, popüler olabilmesinden kaynaklanıyor; bu kadar gürültülü seviliyor ya da gıcık kapılıyor oluşu...

Nitekim; ''kıllı maganda'' tiplemesi, henüz keşfedilmiş de taze taze mizah klişeleri arasında dolaşıma sokulmuş metaforlardan değil. Keza, ne parası ne eğitimi olmuş, ne de kentin gündelik alışkanlıklarına eklemlenebilme becerisi gösterebilmiş, ömrünce alaya alınmaya yazgılı alt sınıf temsili ilk komik de Recep İvedik değil. Bu memleket ne “caveman”ler görmüş, ne tipine bakmadan güzel kıza yazılan, özgüven hipertrofisinden muzdarip evrimini tamamlayamamış biçare kahramanlar yetiştirmiştir. Ama farkı şu ki; 80''lerde, en popüler olduğu zamanlarda bile aşağılanan “zontalık kurumu” Recep İvedik''le ilk kez olarak neredeyse övülmüştür.

Recep İvedik''in, şimdiye dek kimsenin eline su dökemeyeceğine kutsal bir ittifakla inanılan Cem Yılmaz''ın GORA''sını bile gişede yaya bırakmasını sağlayan yanı, başka bir şey. Şahan Gökbakar çünkü; son dönemlerde fazlaca döndürülmekten yalama olmuş orta sınıf çelişkilerine, alışkanlıklarına, davranışlarına dair olan mizahın altına düşmeyi göze alarak, ''kıro'' bulunmaya razı olarak, alt, en alt sınıfın hesapsızca güldüğü şeyleri yeniden tedavüle sokmuş ve “entellektüelliğime halel getirmeden mizah yapmalıyım” endişesiyle filan hiç kasmadan, ''zekamı kanıtlamalıyım'' handikapına yüz vermeden, ''zontalığı da küçümsemeyelim lutfen'' deyip hem gişeyi, hem eleştirileri beklemeye durmuştur.

Orta sınıfın her orta zekalı Türk''ü gibi, kısa yoldan voleyi vurarak zengin olma hayalleri kuran Arif''in küçük dalavereleriyle kıyasladığımızda bu tiplemenin daha namuslu olduğunu ileri sürebiliriz. Otostop yapan fıstıklara asılmayan, asılmadığı gibi kendi arabasının aküsünü onlarınkine takarak gelmiş geçmiş tüm beyazperde ''saf''ları arasında kendine mutena ve müstesna bir yer edinen bir karakterdir ve merttir. Modern dünyanın riyakarlıklarına karşı hak bildiğini, pat diye söyleyen dili, bu milenyum modeli ''köle'' düzeninde işçi ve insan haklarına dair de iki çift kelamı yedeğindedir. Gelgelelim GORA''nın Arif''i ufak, bencil, riyakar, Turist Ömer uyanıklıklarının, sınıf atlama histerisinin, statü uğrunda yapabileceklerinin sonu yokmuş gibi görünen sonradan şehirliliğin sinemada tecessüm etmiş halidir. Ha, daha entelektüel durur, sözgelimi kış uykusundan az önce uyanmış da ormandan şehre henüz dalış yapmış gibi homurdanarak dolanmaz; eli tesbihli, kıvırcık kıllarıyla insanda garip bir acıma-tiksinti bileşimine sebebiyet veren, ayakkabısının tabanına basarak her bakanı kendine güldüren bir hanzodan daha ''modern''dir ama, insanlıkta ve ''para'' bahsinde çuvallar. Bir Recep İvedik kadar olamaz; ''paranın ne önemi var, mühim olan insanlık'' cümlesini samimi bir yüce gönüllülükle kuramaz; kursa da zaten müellifinin Ferrari koleksiyonundan mülhem, inandırıcı olamaz.

Oysa hakkı teslim edilmiş bu yeni model hanzo, Cem Yılmaz''ın -Hokkabaz filmini dışarıda tutmak kaydıyle- bütün ürünlerinden tutun, Beyaz''ın “90''lar çocuğuyum, gülerim, güldürürüm” esprilerinden, Yılmaz Erdoğan''ın dine ve dindara mesafeli, çok politik-az komik mizah anlayışına, Okan Bayülgen''in mizah bile denemeyecek ''farklıyım, önemliyim'' egosal savrulmalarına kadar tüm ''orta sınıfın gündelik ilişkilerinden beslenen mizah''a çelme takmış, yine yeni yeniden 80''lerin “step kıyafetli zontasına” bir şans vermeyi başarmıştır: Medeni dünyanın nezaket kisvesi altındaki cinayetlerine karşı duracak kadar hümanist, bulduğu cüzdanı binlerce km ötedeki sahibine ulaştırmayı insanlık görevi sayacak kadar saf, çocukluk aşkının hayaliyle yaşayacak kadar temiz bir model. O kadar ki, filmde oteldeki tatilcilerin Recep İvedik''le alay etmelerine içerleyenler bile çıkabilir...

En çok aşkın, dürüstlüğün özleminin çekildiği şu devirde, anlaşılan o ki görüntü bozukluğu bile hoşgörülebilir bir illet mahiyetinde... E bunca zontalık bunca sevildiğine göre…

16 yıl önce
Demode mizahın popülaritesi: Recep İvedik
Kadıköy"de şölen
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü