|
Filmlerin gösterdiği...

BRT''de Aziz Üstel''in bu haftaki konukları Uluslararası İlişkiler Uzmanı Erol Mütercimler ve Dr. Mahir Kaynak''tı. Konu ise hep tartışılan ancak bir türlü çözüm üretilemeyen, önüne geçebilmek için hiç bir şey yapılamayan kültür yozlaşması... Mütercimler 60-70''li yıllardaki Türk filmlerinden bahsetti. Hani şu Kenan Pars''ın kötü adam, Hulusi Kentmen''in tatlı-sert babayı oynadığı nostalji filmlerinden... Bugün bile izleyiciyi ekran başına bağlayan zengin kızla sonradan zengin olacak fakir oğlanın ya da zengin oğlanla büyük mirasa sahip olan ancak bunu bilmeyen fakir kızın acıklı, gözyaşartan hikâyeleri... Basit kurgu ve senaryosu, yetersiz çekim teknikleriyle bile olsa izleyiciyi duygusal derinliğe sürükleyebilen filmler ve sonrası...

Yani Hollywood''un piyasaya egemen oluşu ve ister istemez gelen yeni bir yaşam standardı... Chuck Norris, Jean Claude Van Damme ve benzeri tarz şiddet filmleriyle gelen umarsız, duygusuz konuşma tarzı bugün ekranları, dolayısı ile hayatları parsellemiş durumda...

Mütercimler''in ifade etmeye çalıştığı nostalji yapmak, eski Türk filmlerinin kısırdöngüsü içinde kaybolup gitmek değil, kültüre ve geleneğe sahip çıkmaktı.

Türkiye''nin kültür ve medeniyet alanında Osmanlı''dan miras kalanlarla yetinmek zorunda kalması ve büyük eserler üretemeyişinin nedeni de yine programda konuşulan "Dilimiz, kıyafetimiz ve dinimizle bağımızı kopardık" teşhisine vurucu bir örnek oluşturuyor. Bu konuşma Osmanlı''nın 700. yılını kutladığımız şu günlerde ''Osmanlı''ya hakkı teslim etmek'' anlamında güzel bir girişimdi. Yine de yozlaşan kültürün en büyük sorumlularından birisi, hayat tarzlarını belirleyen, toplumu yönlendiren ''televizyon'' gibi geliyor.

Ufak bir ayrıntı...

Devlet Bakanı Uluğbay''ın intihar teşebbüsü ekranlarda büyük yankı buldu. Gazeteler haber, televizyonlar yayın akışı değişikliğine giderek azami ölçüde Uluğbay''a yer verdi. Belki biraz duygu sosu katarak yapıldı bu. Ancak işin önemli noktası şu ki; hemen bütün medya organları ''Uluğbay intihar etti'' şeklinde verdi haberi... Uluğbay intihar etmedi, intihara teşebbüs etti. Eğer intihar etmiş olsaydı, şu anda hayatta olmazdı. Küçük bir ayrıntı gibi görünen bu yanlışlığı kaçıran medya organlarının biraz daha dikkat etmeleri gerekmiyor mu?

Haberler iyi değil...

Haber bültenlerinde intihar girişimleri, cinnet geçirip ailesine saldıranlar, benzin döküp kendini yakmaya çalışanlar, başörtülü öğrencilerin hâlâ dinmeyen feryatları, memurların çırpınışları, siyaset arenasından dönen dolaplar, Apo tartışmasına şehit ailelerinden gelen tepkiler, IMF sendromu, kaza haberleri... Panorama bu...


25 yıl önce
Filmlerin gösterdiği...
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle