|
Hâlâ mı başörtüsü?

Önceki gün, Hürriyet'in attığı “Özel Koruma” manşeti, haberde başörtülülere yönelik ayrımcılık yapıldığı gerekçesiyle eleştirildi, çünkü birinci sayfadan resmi büyütülen kadın polis, başörtülüydü. Bir kısım gazeteci de, o haberde sorunsallaştırılacak bir durum görmediğini söyledi. Çünkü ortada belirgin bir tavır yoktu.



Önce şu: 2013'te tanınan memurlara başörtüsü serbestliğinin, beş gün önce emniyet mensuplarını da kapsayacak şekilde genişletilmiş olmasını, yani artık her an yolda yürürken başörtülü bir kadın polise rastlayabileceğimiz ihtimalini hala laiklik kaygısıyla, Kemalist refleksle karşılayan pek çok vatandaş var. Bazıları, bu yeni durumdan hiç hoşnut değil. Zaten polise örtü yasağının kaldırıldığı gün, twitter'da başlatılan ve mealen memurlara başörtüsü yasağının geri getirilmesini isteyen kampanya bunun deliliydi.



Öte yandan darbeleri özlemek gibi, eski Türkiye'deki başörtüsü yasaklarını da açıktan özlemek artık ayıp karşılanıyor. Bu özlemi dillendirenler, bunu ancak ayıplanmayı göze alarak yapıyor. Vatandaşların hangisinin ne kadar insan hakkına sahip olacağının ancak Kemalist devlet ideolojisi tarafından belirlendiği “Eski Türkiye”nin; dışarıda özgüvensizlik, içerde haksızlık ve her ikisinde de başarısızlık anlamına geldiği anlaşıldıktan bu yana bu böyle…



Ama yine de hala başörtüsünü kabullenemeyenler var. İran'da ya da bir Arap diktatörlüğünde çekilip dünyanın geri kalanına “gericilik” göstergesi olarak takdim edilen, bitişik nizam üniformalı ve örtülü kadınların içinde olduğu fotoğraf karelerini Türkiye'de görmek istemeyenler var. Ülkemizde başörtülü ve üniformalı kadınların olmasını, geriye gitmekle, Malezya olmamızla açıklayabilenler ve o kesimin ortak bilinçaltı var. Bu bilinçaltının nereden ne zaman baş uzatacağı da meçhul...



Hürriyet'teki haberde de, manşete çekilen kadın polise yönelik açıktan olumsuz bir ima olmamasına rağmen herhangi bir meslek grubuna mensup başörtülü bir kadının hala ve bugün bile haber değeri taşıyor olması, bence mesleki olarak da insani olarak da başlı başına sorun... Üstelik, haberin veriliş biçimi, o satırları okuyan kişide ellerinden silahları alınmış askerin itibarsızlaştırıldığı, buna karşın polisin güçlendirildiği duygusu oluşturuyor.



İyi ama daha bir ay öncesi, o silahları halka doğrultan askerdi, polis değil. Buna karşılık, “yok bizim askerimiz darbe yapmaz, darbeyi yapanlar FETÖ'cülerdi” diyecek olan olsaydı bile; bu cümlenin ilk bölümü yanlış, ikinci bölümü doğru olurdu… Dolayısıyla ama içlerindeki FETÖ'cüler, ama Kemalistler eliyle yapılmış olsun, sonuçta darbe geleneği olan bir ordumuz var. Ve bir ay önce ciddi bir askeri darbe atlatmış bir ülkenin, canından olma ihtimali belirmiş siyasetçilerinin bu konuda normalden biraz daha ihtiyatlı davranma hakkı herhalde var… Üstelik bizim ihtiyat dediğimiz, Batı demokrasilerinde bir rutin...



Bunu geçip, habere dönersek: İyi niyetli olup, üstü kapalı şekilde ima edilen mesajın Hürriyet editörleri tarafından aslında amaçlanmadığı düşünülebilir.



Ama öyle bile olsa, bir haberci için, neyin haber olduğu, neyin haber olmadığı; neyin küçültülüp, neyin büyütüleceği; neyin vurgulanıp neyin vurgulanmayacağı konusundaki karar mekanizmasını etkileyen faktörler vardır. Bu faktörler mesleki bilgi ve tecrübe olduğu kadar içine doğulan kültür kodlarının, ailenin, eğitimin, sosyal çevrenin ve -Türkiye sözkonusu olduğunda öncelikli olarak- ideolojinin yönlendirdiği subliminal mesajlardır.



Mesele yani zihniyettir. Dolayısıyla asker karşısına başörtülü kadın yerleştirerek ilericilik-gericilik'ten ne anladığını göstermek, üstelik bu karşıtlığı vurgulamak; eğer bilinç değilse bilinçaltı kaynaklıdır.



Mesele Hürriyet değil, manşetten ne söylenmeye çalışıldığı da değil; ama o haber bir sosyolojiyi de yansıtıyor. O sosyolojinin başörtülü ve başörtüsüz kadını, ilericilik ve gericilik simgesi olarak görmekten bir türlü vazgeçemeyen kafa yapısını…



Başörtüsü yasağı tümden çözülmüş olsa bile belli ki, bu zihniyetle daha çok işimiz var…


#Başörtüsü
#Özel Koruma
#FETÖ'
8 yıl önce
Hâlâ mı başörtüsü?
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi
Şiddeti, ‘kültür’ ile aşabiliriz