|
İbret

İki hafta yoktum, ama bu süre boyunca yazmadıysam da izledim. Doğrusu bana, “Yokluğunda memlekette olanları özetle bakalım yazar hanım” dense ve tek kelime seçmem istense, “ibret” kelimesini seçerdim. Sebebine gelince…



En yakından başlayalım; İstanbul'da geçtiğimiz Pazar günü haberi yapılan üç cenaze merasimi vardı. Bunların en görkemlisi ve en çok konuşulanı ise, haliyle Mustafa Koç'unkiydi. Türkiye'nin en varlıklı ailesine mensup Mustafa Koç'un zamansız olarak değerlendirilen ölümü herkese Said-i Nursi'ye atfedilen “ibret almak istersen ölüm yeter” sözünün insicamını bir kez daha sarih bir biçimde hatırlattı.



Zenginlerin cenazelerinin ardından ekranlarda ve “resmi ortamlarda” olumlu cümleler kurulur, ama sokaktaki adam biraz da sınıf kininden teşekkül eden bir öfkeyle merhum hakkında kötü konuşur, böyledir. Zira biz hoşlanırız, hoşlanmayız ama varlıklı insanlara hayranlık ve nefret genellikle atbaşı gider; yoksul kesimlerde nefret giderek ağır basabilir.



Ama Merhum Mustafa Koç'un serencamı böyle olmadı. Onun –ki ülkenin en çok eleştirilen ailelerinden birine mensup olmasına rağmen- anısı “mütevazı, yardımsever, nazik ve beyefendi” olduğu yolundaki tanıklıklarla yadedildi. Bu büyük bir ibretti. Kaderin kati kararı karşısında dünyevi olanın anlamsızlaşması hakkında olduğu kadar, insanların parası, makamı, şöhretiyle değil; insanlığıyla uğurlandığı konusunda bir ibret vesikasıydı.



Aynı gün toprağa verilen şehit üsteğmen Uğur Taşçı'nın cenazesinde şehidin annesi olduğunu zannettiğim acıdan kendini kaybetmiş yaşlı kadının yürek burgusu görüntüleri de, bir zamanlar bazılarının burun kıvırdığı “ne aldınız ki silah bırakıyorsunuz” diye PKK'yı savaşa kışkırttığı, “analar ağlamasın” fikrinin ne kadar kıymetli olduğuna dair bir örnekti. İşte yine kendine “aydın” diyen; yoksulların kaderini çizme, onların kanı hakkında karar verme hakkını kendinde görebilecek denli güç budalası, kibir kumkuması tuzu kurular ortada yoktu. İşte yine yoksulların çocukları ölüyor; yine Kürt ve Türk anneler ağlıyordu.



Ve Kamer Genç. Hem hayatı boyunca sistemin tam kalbinde, siyasetin içinde bulunmuş, siyaseti bir memuriyet gibi yapmış; hem de siyasetin herkesi eşitlemesiyle bile sorunları olduğunu düşündürten çıkışları bulunan; her şeye muhalif liseli ergen tavrıyla yaşayıp onunla ölen Kamer Genç'in mütevazı sayılabilecek cenaze töreni. CHP lideri Kılıçdaroğlu HDP Kongresi'ne çelenk gönderirken, Kamer Genç tabutunun üstüne Türk bayrağı istedi. Bu kendi başına değerli, cümlesine rahmet olsun diyelim.



Önceki haftanın ibreti ise akademisyenlerin bildirisi ve Biden'ın iflah olmaz hükümet düşmanı olan 4 kişiyi görüşmeye davet etmesiydi. Bu davette, kendi ülkelerinin seçilmiş yöneticilerine her türlü hakareti etmekte bir beis görmeyen, görmediği gibi kendilerine hakaretleri nedeniyle dava açılmasından şikayet edip, küfretme hakkının engellenmesini basın özgürlüğü diye yutturmaya çalışan bu insanların verdiği zavallı görüntülerdi.



Kendi insanına ve kendi seçilmişine karşı burunları yere düşse eğilip almayacak görüntüsü veren bu insanların, zavallı birer sömürge aydınına dönüşmesi seyirlikti. Yayılmış pozlarıyla Biden'a sırnaşma hallerini, “Aman tanrım Jill Biden bana merhaba dedi” diye havaya uçanları Türkiye ibretle, dehşetle, derin bir tiksintiyle izledi.



Ve bin yüz küsur akademisyen... Şehirlerin ortasına hendek kazan, karne günü ortaokulun bahçesine bomba atan; binlerce insanın göç etmesine sebep olan, Güneydoğu'da ali kıran baş kesen PKK'yı değil de; egemenliğini korumak için meşru şiddet savunma kullanan devleti katil ilan eden akademisyenler…



Adaletsiz bir metne imza atmaktan daha kötüsünü de yaptılar. Uluslararası toplumu, kendi ülkeleri hakkında manipüle edilmiş bilgileri gerçeklik diye sunarak yönlendirdiler.



Belki her şey bitecek, onlar korkunç bir ibret vesikası olarak tarihte kalacak…


#İbret
#Mustafa Koç
#Kamer Genç
#pkk
#Uğur Taşçı
il y a 8 ans
İbret
Agarta, Ergenekon, Nazizm, Dabbet-ul Arz
Musul: O zaman biz de kendi haritamızı masaya koyalım..
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı