|
Mülteciler

Kadınlar Günü, Zaman Gazetesi'ne kayyum atanması, direnen ablalar, terör, Cemil Bayık'ın son incileri… Gündem çeşitli, konu çok… Ama benim aklım hala AB'nin Türkiye'ye yaptığı “mültecileri sınırlarınız içinde tutun, biz de size bazı avantajlar sağlayalım” şeklindeki teklifte, bu tekliften duyduğum derin rahatsızlıkta…



Evet, bu konuda daha önce yazdım; evet AB hükümetlerinin insani olmaktan bu derece uzaklaşmalarının nedeni kendi toplumlarının çıkarını korumaya memur olmaları olabilir ve evet Türkiye'yi yönetenler de memleketin kendini ister istemez içinde bulduğu mülteci krizini Türkiye vatandaşlarının faydasına tahvil etmeye çalışıyor olabilir. Ama ben devlet görevlisi değilim, dolayısıyla stratejilerden çok mültecilerden konuşmak isterim.



Son aylarda, AB'nin mülteci kriziyle baş etme yöntemlerine baktıkça aklıma sadece; insanlığın yüzyıllar boyunca eşitlik peşinde neden koştuğu sorusu geliyor. Çünkü eşitlik ham bir hayal; evet herkes “eşit” baktığında, ama bazıları – bilirsiniz – hep “daha eşit”.



Ulaşım araçlarının giderek daha hızlı ve çeşitli olmasının seyahati demokratik hale getirdiği söyleniyor misal, ama seyahat edebilme özgürlüğünüz vatandaşı olduğunuz ülkenin pasaportuna verilen vizeyle sınırlı; gezme hakkınız hesap cüzdanınıza, sigortanızın olup olmamasına, malvarlığınıza bağlanıyor. Batılı vatandaş gideceği yeri seçme özgürlüğüne resmen doyarken, Doğulu bırakın evraksız seyahat hakkını, gitmek istediği yerin yoluna canını verebiliyor…



Dünyanın eskiye oranla eşitliğin daha yaygın olduğunu söyleyenler, dünyanın seçkinlerinin, teknolojik gelişmeler sayesinde toprağa bağımlı olmaktan kurtuldukları için eskiye oranla daha kozmopolit olduğunu öne sürer sözgelimi. Ama bu, sınıfların sona erdiği anlamına gelmez. Modern hayatta seçkinler, kendi ülkelerinin sınırları dışında kalan seçkinlerle, kendileriyle aynı sınır içinde yaşayan, ama seçkin olmayanlara kıyasla daha çok şey paylaşırlar.



İletişimin hızlanması da, eşitlik yolunda bir adım olarak görülür mesela. Ama eşitliğin teknolojik temeli kabul edilen iletişim ağları; seçilmiş çok küçük bir grup tarafından kullanılır hep. Örnek mi? Twitter'ın Ortadoğu ülkelerinin güvenlik birimlerinin talepleri konusundaki duyarsızlığıyla Batılı ülkeler karşısındaki yardımcı olma tavrı…



En az eskisi gibi hatta daha sofistike şekilde ayrıcalıklar ve mahrumiyetler sürüyor yani; servet ve yoksulluk, güç ve güçsüzlük, özgürlük ve kısıtlamalar… Dünyanın Doğu'su (aslında daha çok Ortadoğu'su) savaştan ve yoksulluktan kırılırken, Batı'nın insanları basın özgürlüğünden mutluluk hakkına dek genişleyen bir skalada, haklar ve özgürlükler konusunda kılı kırk yarıyor.



Batı'dakiler için mekan bir engel değil mesela. Zaten bunu ulus-devlet sınırlarını aşmak amacıyla kurulan Avrupa Birliği fikriyle de başarmış durumdalar. Ama sadece Avrupa Birliği değil, bir Batılı için “doğal sınırlar” diye bir şey yok, rahatlıkla canları istediğinde dünyanın her yerinde olabilirler… Yoksullar için durum böyle değildir ama.



Modern kentlerde zengin ve yoksul muhitler arasında nasıl görünmez bir sınır varsa, devletler arasında ve hele de Doğu-Batı arasındaki sınırlar da o kadar reel ve o kadar yasaldır. Bir de savaştan ve yoksulluktan kaçan mültecilerse sözkonusu olan, o sınırlar o mültecilerin hayatlarının üstüne kapatılır.



Eskiden imparatorlukların geçirgen sınırlarından girip/sızıp komşu imparatorlukların kıyısında yaşayabilme hakkı bulan yoksullar/yabancılar; bu esnekliği ulus devletlerin kurulmasıyla birlikte kaybetmişti. Artık AB'nin ulus devleti aşmış sınırlarının kapısında canlarını kaybediyorlar bir bir…



Mültecilerin ne oldukları yerde kalmalarına ne de daha iyi bir yer aramalarına izin veriliyor (Bauman'ın aylaklar tanımı (Küreselleşme-106) artık.



Karanlık demek suretiyle aşağılanan Ortaçağ'da bile dünya bu kadar ırkçı ve ayrımcı bir yer olmamış; insanlık değerlerinden bu kadar uzaklaşmamıştı sanırım. İşte ağzı açılıp kapanan bir bataklık gibi binlerce mülteciyi yutmuş Akdeniz ve Ege… Eski zamanlarda da yoksullar ölürdü, ama sanırım ölümler ilk kez AB standartlarında oluyor.



Not: Bu yazı yazılırken Bauman'ın Küreselleşme adlı kitabından faydalanılmıştır.


#Kadınlar Günü
#Zaman Gazetesi
#ulus-devlet
#Ortaçağ
#Küreselleşme
#Cemil Bayık
8 yıl önce
Mülteciler
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu