|
Neden?

Halisünasyon olmasını dileyeceğimiz kadar saçma şeyler yaşanıyor Türkiye"de. Şizofrenik bir atmosfer. Heryer alacakaranlık; kötü bir rüya olmasını dilerdik, ama uyanmak da yok gibi bunun ucunda. Şiddetiyle tuhaf. Cehdiyle tarifsiz. Gerçeğin çölü.

Danıştay saldırısından tutun, 7 Şubat darbe girişimine, Gezi"den tutun, dershaneler meselesinden sonra patlatılanlara dek... Her seferinde ama her seferinde yazılımları Türkiye"yi eskiye döndürmeye ahdetmiş virüsler tarafından saldırıya uğruyormuş gibi donuyor ülke, sarsılıyor, sendeliyor; sonra tekrar ayağa kalkıyor, ilerlemeye meylediyor. Yine, olmuyor. Neo"nun gerçekliğinin karşısındaki Ajan Smith gibiler, düştükçe kalkıyorlar. Varlar ama yoklar, heryerdeler ama hiçbir yerde değiller...

Bu ülkede kötü şeyler oluyor.

Darbe planlamaktan 34 yıl almış Mustafa Balbay tahliye ediliyor, ama emsal karar ortada olduğu halde cezaları kesinleşmemiş 5 BDP"li vekil serbest bırakılmıyor. Bu işteki derin ve yakıcı adaletsizlik bir yana; bunun zorlukla, ilmek ilmek işlenmiş barış sürecini bir lahzada ateşe vermek olabileceği ihtimali kimsenin umurunda değil gibi gözüküyor. Aynı distopik ülkede, 4 kişiyi indirimli kartıyla metro turnikesinden geçirdi diye bir güvenlik görevlisine 7 yıllık hapis cezası öngören bir dava açılıyor. İnsanın aklına baklava çalan çocuklar geliyor.

Bu ülkede hiç iyi şeyler olmuyor.

Balyoz, Sarıkız, Ayışığı filan gibi gerçekleşmemiş, sadece plan aşamasında kalmış darbe girişimleri yargılanıp onlarca insana onlarca yıllık hapis cezaları veriliyor; ama psikolojik artçıları hala süren, bütün bir toplumun üzerine kara bir bulut gibi çökmüş; bir kuşağı hiç abartmadan söylenebilir ki bitirmiş; tabuttaki bir vampir gibi açar açmaz kafayı çıkarmaya hazır bekleyen, kanlı canlı postmodern darbe, 28 Şubat davası sözkonusu olduğunda kulakların üstüne yatılıyor. Sanıklara "sayın" diye hitap edilen mahkeme adlı müsamerenin sonunda, bir zamanlar gerine gerine "28 Şubat bin yıl sürecek" demiş bulunan Çevik Bir, kuşlar kadar özgür şekilde çıkıp gidiyor.

Cemaatin en yetkili ağzı olan Fethullah Gülen Hocaefendi bir hafta-10 gün önce "alüfte" göndermesiyle, "şimdi yüksek makamlarda bulunan bazılarını korudum, vaktiyle uyardım" mealine gelecek açıklamalar yapıyor; cemaatin kalemleri kamuoyunu bunun tehdit olarak algılanmaması gerektiğine inandırmaya çalışıyor. Elbette beyana itimat esastır; arkasından gelenler olmasaydı, haftalardır kamuyouyla paylaşılanlar bir bir çıkmasaydı. Kasetlerin youtube"a düşeceği söylentilerini Mısır"daki sağır sultan bile duymuşken, montajlanmış kasetler ortalığa döküldüğünde, "aaa olmaz ki canım siz de her şeyi cemaatten biliyorsunuz, çok ayıp" oluyor.

Önce 2004 MGK"sındaki fişlenme haberlerini servis ederek hükümetin irtica avcılığı yaptığı gibi, kargaların bile gülmeyeceği bir iddiaya kamuoyunun ikna olması için günlerce yayın yapılıyor; o tutmayınca; aylardır bekletilen, amirlerden habersiz yürütülen yolsuzluk davasıyla, hükümetin itibarına yönelik olduğu çok açık bir operasyon düzenleniyor.

O kadar gizli, o kadar gizli ki, emniyet müdürünün, amirlerin, İçişleri"nden kimsenin bilmediği operasyonu, Emre Uslu, "Güler" şeklindeki göndermelerle isim de vererek aylar önce twitterdan bildiriyor. Madem amirlerin ruhu duymayacak denli büyük bir gizlilikle yürütülmesi gerekiyordu bu operasyonun, bavulcular bunu neden ve nasıl biliyor? Kimse kusura bakmasın ama, bu durum talimatın başka yerlerden geldiğinden başka hiçbir şeye işaret etmiyor.

Herşey o kadar tuhaf ki...

Diyelim ki, büyük bir aşkla hedeflenen şey gerçekleşti ve Erdoğan hükümeti yıpranarak düştü; çok merak ediyorum yerine gelenlerin, bu pervasızlıkla, bu derinlikle hareket eden bir oluşumun ensesine çökmeyeceklerini mi zannediyorlar? Adeta asker gibi emir-komuta zinciriyle hareket eden ve bağlı bulunduğu çıkar grubundan başka, mesleğinin getirdiği değerler de dahil hiçbir şeye sadakat beslemeyen, beslemediği ortaya çıkmış olan bazı insanların yerlerinde bırakılacaklarına mı inanıyorlar? Allay hayretsin ama bu, kendi varlığını hedef almaktır, gözünü fayda-zarar hesabı yapamayacak ölçüde karartmaktır. Bunun adı, kamikaze dalışıdır.

Asıl büyük soru ise hala cevaplanmayı bekliyor: Neden?

10 yıl önce
Neden?
Yaşar Kaplan’a rahmet
Önce tohumlar bozuldu
Bu kaos onların korumaya çalıştıkları düzenin kendisi
Cennetten önce eve gidelim
Tüm kulaklarınla dinlemek ve tüm gözlerinle görmek için Arafat’ta dur!