|
Paralı Müslüman!

Memleketin Batıcı zevatı, 1990 ortalarından itibaren seçen ve seçilenlerin iradesine ipotek koymak için hep ''dindar kesimin parayla ilişkisi'' metaforuna sarıldı. Kimileri fetva makamından "Aloo, İslam''da faiz var mıdır?" diye sordu, bazıları "Kapitalizm haddi aşma değil miydi? Bu ne türden bir sevgi, ne yasak bir flört" diye samimiyet sınavlarına girişti. Doğrusu bunlar artniyetliydi ve amaçları vatandaşın/seçmenin refah seviyesi filan değil, surda bir gedik açmak ve Muhafazakar-Müslüman kimliğin varoluşuna yönelik tahrip gücü yüksek gülleleri o açıktan içeri fırlatmaktı.

Demokrasiyi hazmedemiyor, bir yumuşak karın arıyorlardı: Kah İslam''da kadın kalemlerinden, kah dindarların dünyevi olana eğilimlerinden, kah kapitalizmin İslam''la dansından bahis açıyorlar; bunun kitleler nezdinde bir itibar kaybına, güç kaybına ve sonunda hükümet kaybına sebep olması için her argümanı, tepe tepe ve suyu çıkana kadar kullanıyorlardı.

Hem tüm dünya kapitalizmin şeksiz şüphesiz, tartışılmaz sorgulanmaz mutlak bir zafer elde ettiğinde mutabık değil miydi? Bu sistemin dışında kalmak, hatta bu devasa döngüye kendi şerhini düşerek, önceliklerini belirleyerek eklemlenmek bile yokolmak anlamına gelirdi.

Acaba öyle miydi? Çünkü bu, Allah''ın temiz ve helal bir meşgale öğütlediği, aşırıya ve gösterişe kaçmamasını tembih ettiği, yardımlaşmaya dayalı bir ekonomik kıstaslar manzumesi indirdiği kulunun, bütün bunlara sırtını dönüp kendinden başka hiçbir ''değeri'' kıymetli bulmayan bir dünya görüşüne eklemlenmesi anlamına gelirdi.

Bütün bunlar doğru; gelgelelim son dönem dindar Müslümanlar hakkında yapılan eleştirilerin artniyetli olması, bunlarda ciddi oranda gerçeklik payı olduğunu ıskalamayı gerektirmiyor. İğne-çuvaldız düsturu; ''Bizi yıpratmaya çalışıyorlar'' itkisiyle teyakkuz pozisyonuna geçmenin ve durduğu yeri sorgulamamanın korunmaya değil, olsa olsa çürümeye sebep olacağını'' söylemeyi gerekiyor.

Haftasonu çok konuşulan "Bursa''daki İmam Hatipli işadamının yaptığı görkemli sünnet düğünü" haberi de, uzun süredir İslami kesimdeki su gibi para akıtılarak yapılan ''gösteri''lerin taçlandırdığı bu imajın üstüne tüy dikti. ''Parayı bulanın'' bir tür ''Peri Masalı'' sendromuna kapıldığı bir konjonktür sözkonusu ve dindar kesimin korunması gereken değer olarak ittifak ettiği tek noktanın "cebi" haline gelmiş olması sorgulanmaya değer bir konu.

Çünkü; gelinen noktada seküler zihniyet o raddeye varıyor ki; zekat vermek gibi, infak etmek gibi, yoksulluğa ve yoksullara merhamet beslemek gibi dinin ''baba'' kalemlerini geçtik, İslam''ın müntesiplerini döne döne nehyettiği kibir ve azamet bahisleri bile es geçiliyor. Bu, çalışmayı öven, zenginliğe kötü nazarla bakmayan bir din tamam ama, insanın en azından ''paranla hava atma be kardeş'' diyesi geliyor.

Bu, dindar kesimde İslam konusundaki kırmızı noktanın; sadece kadına ve kadın üzerinden başörtüsüne odaklanmış bir rakıma iliştirildiği ve üstünün ''koyver gitsin'' mantığıyla idare edildiğini kanıtlıyor ki; tehlikeli olan da bu. Para kazanmaya çalışarak, dolayısıyla güçlenerek resmi ideolojinin öteden bu yana ''illegal'' ilan ettiği dini alanda kalabilmenin, gücünün yardımıyla dindarlığını da kabul ettirebilmenin gereği olarak ''zenginleşme'', ''liberalleşme'' tabelasından sağa sapılmış olabilir. Türkiye''de dindar kesimin ciddiye alınma ve saygıdeğer bulunma, taleplerine gönülsüzce de olsa cevap verilme kıstası da hakikaten, budur.

Ancak gelinen nokta, parasını ve gücünü; alayişli bir show malzemesine dönüştürmeye, tekebbüre, ihtirasa, açgözlülüğe tahvil etmeye vardıysa, orada soluklanmak gerekir. Çünkü bu, İslam algısının iç referanslarından ve temel meselelerinden azade kılındığını, zenginliğin yardım pratiğini ve saygınlığı kolaylaştırı bir araç olmaktan çıkıp amaca dönüştüğünü gösterir. Ve bunun da ne insanlığın biriktirdiği ahlaki edimlerde, ne de dini nazar noktasında yeri yoktur.

Duanın bile ''Kardeş addedilen Müslümanların birbirine ettiği'' türünün makbul sayıldığı bir dinle, herkesin kendi şahsi çıkarı için çabalaması gerektiğini salık veren bir dünya görüşününün evliliğinden böylesi mutant görüntülerin doğması gerçi doğal. Çünkü ''para'' demek ''aşırılık'' demektir ve az gülüp çok ağlayan, ahireti düşünerek gününe ve işine başlayan dindarların sayısını mutlak surette azaltır.

Haksızlık etmemek lazım; niyetler, "ekonomideki liberal sistem, siyasi alana da sirayet eder ve ''Kürdüyle, dindarıyla, azınlığıyla, solcusuyla'' sistemin şamarını yemiş tüm vatandaşları 1923''ün baskıcı ve yasakçı kafasından kurtarır" gibi halis düşüncelerden ibaret olabilir ama; ticari başarının saygıdeğer bulunduğu bir sistemin, realize olduğunda niyette durduğu gibi durmadığı ve insan nefsiyle elele vererek peşinden mutlaka azameti, kibri, israfı getirdiği, sonuç itibariyle insana yola çıkış meselesini unutturmaya kadar vardığı da bir gerçektir.

Kapitalizmi, yasakçılık anlamında komünistlere nal toplatan eski kafa yapısından kaçış için bir çare olarak kodlayan ve kapitalizme olması gerektiğinden fazlaca güvenen dindar kesim, denize düştüğünde yılana sarılarak kurtulacağını sanabilir. Ama benden söylemesi; yanılabilir.

16 yıl önce
Paralı Müslüman!
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!