|
PKK, Demirtaş ve saz arkadaşları
Önceki gün Dağlıca, Iğdır, Cizre ve Tunceli'de PKK Terör Örgütü'nün düzenlediği saldırılar nedeniyle 30'un üstünde şehit vermemiz; bu ülkede yaşayan, bu ülkeyi vatanı olarak gören ve seven herkesi derin bir kedere garketti. Bu, hepimizin yüreğini acıya boğacak derecede üzücüydü ama şaşılacak bir durum değildi.

Neden mi?

Cevap Selahattin Demirtaş'ın dünkü konuşmasında... Ne dedi Demirtaş Bakan Taner Yıldız'ın “şehit olmak istiyorum” sözü kendisine sorulduğunda: “Gitsin, bir gece Dağlıca'da nöbet tutsun”. Demirtaş'ın sözlerinin artık deşifre edilmesi gerekmiyor, çünkü niyetini saklamıyor. HDP Eşgenel Başkanı, o soruya karşılık “kimse sehit olmasın” demedi mesela; Bakan'ı Dağlıca'ya göndermek yerine kendi kardeşini dağdan indirmeyi denemeyi düşünmedi. Barışı ağzına almadı. Tek yaptığı ölüm kışkırtıcılığı, sırtını silaha dayayarak meydan okumaktı.

Zaten birkaç gün önce de Berlin'de “Saray'ın askerini polisini yendik” açıklaması yapmıştı aynı Demirtaş. Bu küstah cümleleri o kadar rahat kurabilmesinin sebebi ve işin en acı tarafı ise, başına “Saray” getirdiği her cümlenin, Erdoğan düşmanlığından vatanı bile feda edebilecek derecede gözü dönmüş kitleler tarafından ya hasıraltı edileceği ya da Erdoğan'a karşı bir silah olarak kullanılacağına duyduğu keskin inançtı.

Demirtaş'ın bu inancı boşuna değil. Maalesef.

Çünkü; 8 Haziran'dan itibaren, muhalif kesim PKK'nın eylemlerinin sebebi olarak Erdoğan'ı gösteriyor. Sırf bu sebepten, terör bile artık bu ülkede birlik beraberlik ruhunun yeniden canlanmasına değil, ayrışmaya kapı aralıyor.

Çünkü Doğan medyaya, paralellere, CHP'ye, muhaliflere kulak verdiğinizde; tonlarca bomba konularak zırhlı araçların patlatılmasından, polis memurunun kızıyla birlikte seyahat ederken arabasının taranarak şehit edilmesinden, polislerin servis aracının havaya uçurulmasından dolayı PKK'nın değil; Erdoğan'ın sorumlu olduğuna inandırılmaya çalışılıyorsunuz.

Türkiye'nin her bir karışının huzuruna ve birliğine yönelmiş terörden Erdoğan'ın sorumlu tutulması ise; terörün birinci aktörü olan PKK'yı ikincilleştiriyor. PKK'ya yönelmesi gereken öfkenin Erdoğan'a kanalize edilmeye çalışılması, PKK'nın moral anlamda nefes almasına neden oluyor. PKK bu yolla neredeyse temize çekiliyor. Zira, ne yaparsa yapsın, ne kadar haince pusu kurup; ne derece alçakça öldürürse öldürsün günün sonunda hesap PKK'ya değil Erdoğan'a kesiliyor.

PKK, tarihinde ilk defa Türkiyeli olduğu varsayılan odaklarca destekleniyor.

Hürriyet Gazetesi'nin attığı ““Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Dağlıca açıklaması: 400 milletvekili alınsaydı bunlar olmazdı” şeklindeki tweet bu yüzden haklı tepkiler çekti. Çünkü o ifadenin satır altında Erdoğan'a 400 vekil verilmediği için PKK'nın 16 askeri şehit ettiği çarpıtması vardı. PKK'nın eylemlerinden Erdoğan'ı sorumlu tutma uyanıklığı vardı. Bu durum ise, vatan evlatlarını şehit eden saldırıların faillerine yani teröristlere, arayıp da bulamadıkları meşruiyeti sunma anlamına geldi.

Haziran ayından bu yana terör konusunda bu tür çarpıtmaları yapanlar, yaptıklarının sonuçlarını öngöremiyor mu?

Bence görüyor; yine de teröre örtük şekilde verilen bu desteği ısrarla sürdürüyor. Gelinen noktada ise PKK'nın yayın organı Özgür Gündem; Hürriyet'in sınır tanımaz, gazetecilik etiği dinlemez yalancılığına karşı yapılan kınama eylemini “Basına iktidar ve mafya saldırısı” başlığıyla veriyor.

Erdoğan düşmanlığı insanları acınacak hallere düşürüyor.

Türkiye'nin, hepimizin kalbine acı salan teröristler elbette yaptıklarının hesabını verecek. Onları dizginleyecek bir vicdanları ya da kontrol mekanizmaları olduğundan emin değilim; ama Savcı Kiraz olayında DHKP-C'ye, Dağlıca'da PKK'ya dolaylı yoldan destek verenler de yaptıklarının sonuçlarıyla, -hukuktan paçayı kurtarsalar bile- kamuoyu vicdanında mahkum edilmek suretiyle yüzleşecek.

Buna eminim.
#pkk
#hdp
#demirtaş
#ak parti
#terör
9 yıl önce
PKK, Demirtaş ve saz arkadaşları
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli