|
Yunanistan’ın değil, AB’nin düşüşü
Yunanistan battı. Ama buradan çıkıp, Türkiye'deki “ekonomimiz kötü; batıyoruz”cuların; “Yunanistan'ın borçlarını biz ödeyelim” önerisindeki çelişkiye değinmeyeceğim.

Hayır, bundan tam 6 ay önce komşudaki seçimden zaferle çıkan Çipras'ı neredeyse Kurtarıcı Mesih ilan edenlerin hayal kırıklığından girip “solun hali ortada, kaldınız mı yine AK Parti'ye” diye dalgamı da geçmeyeceğim.

Çünkü durum ciddi. Çünkü Yunanistan'ın batışı aslında Avrupa Birliği fikrindeki çatırdamanın da izdüşümünü gösteriyor.

Oysa Avrupa Birliği kurulalı daha 25 yıl olmadı, ortak para birimi Euro ise sadece 15 yıldır kullanılıyor. Ama geldiğimiz noktada derin çatlaklar, geri dönüşsüz yarılmalar çoktan başlamış gibi gözüküyor. Öyle ki, Avrupa'nın nüvesini oluşturduğuna inanılan, dolayısıyla bugüne dek Avrupa'nın zengin devletleri tarafından hep bir yadigar gibi özenle muamele edilen Yunanistan, devlet başkanları düzeyinde kapa çeneni azarına muhatap oluyor bir süredir. Oysa Avrupa felsefesinin Antik çağın Grek geleneğine; vokabülerinin kadim Latince'ye ve kültürünün de yine Grek mitolojisine dayandığı varsayılır. Herodot'tan Eflatun'a ve Aristo'ya; Sparta'dan Olympos'a ve Panteon'a; Artemis'ten Prometheus'a ve Zeus'a Yunanistan Avrupa tarihinin köküdür, temelidir, özetidir.

Oysa bu moral imtiyaz; Almanya ve Fransa gibi AB güçlülerinin, Yunanistan'ı dünyanın gözü önünde aşağılamasından kurtaramadı. Ve Yunanistan'ın tarihsel özgül ağırlığı, komşumuza “sırttan indirilmek istenen bir yük gibi” davranılmasının önüne geçemedi.

Çünkü Avrupa Birliği fikri, coğrafi olduğu kadar dinsel temellerle de şekillendi. Ülkeler arasındaki ekonomik eşitsizlikler ise; güçlü ekonomilerin zayıf olanları kollamasıyla üstesinden gelinebilecek küçük sorun olarak görüldü. Ama, hele de 2008'deki krizden sonra ise, o işlerin hiç de öyle olmadığı anlaşıldı.

Üstelik Avrupa Birliği esprisini, ulus-devlet modelini aşma girişimi olmasından alıyordu. Geldiğimiz noktada Alman halkından “neden biz çalışıp Yunanlılar'ı bakıyoruz” gibi hiç de ulus-üstü gibi gözükmeyen homurtular yükselmeye başladı.

Aslında Avrupa Birliği fikri; 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ulus-devletlerin hem milliyetçilik ve giderek ırkçılık ürettiği, hem de küreselleşmenin girilmedik delik bırakmayan bulaşıcılığı karşısında mevzi kaybettiğinin düşünülmesi üzerine, yeni bir model olarak ortaya çıkmıştı. Ne eski antik çağlardan kalma site devletleri, ne de Ortaçağ'ın imparatorluk modelleri günümüzün ihtiyaçlarını karşılayabilirdi. Evet, Birleşmiş Milletler gibi coğrafyasız ulus-üstü yapılanmalar vardı ama herkesin pekala bildiği gibi Birleşmiş Milletler egemenlerin küresel dolaşımını kolaylaştırmak dışında sadece eşitsizlikleri örtme işlevine sahip olagelmişti.

Dolayısıyla Avrupa Birliği ulus-üstü bir model olması nedeniyle, bizim gibi çevre ülkeler için de heyecan vericiydi. Ama Avrupa ortak payda kriteri olarak coğrafyanın yanı sıra “din” faktörünü seçti, ayrımcılıkları, milliyetçilikleri aşma amacıyla çıktığı yolda hem içeriye hem de dışarıya yönelik derin ayrımcılıklar üretti. İçerde “parayı veren düdüğü çaldı”, Merkel Çipras'a “kapa çeneni” diyebildi misal; dışarıda ise Müslüman bir ülke olan Türkiye bu birliğin içine zinhar sokulmadı, ekonomisi pek çok Avrupa ülkesinden çok daha iyi olmasına rağmen…

Üstelik ne ilginçtir; ulus-devletin milliyetçi dezavantajlarını aşmak için yola çıkılan Avrupa Birliği ülkelerinde göçmen ve yabancı düşmanlığı hortladı. İçeridekiler için sınırlar kalkıp seyahat kolaylaşırken, bir ülkeden bir ülkeye geçmek için sadece pasaport yeterli olurken; dışarıdakilere getirilen vize uygulamaları “yabancıları” çileden çıkardı.

Sonuçta, Avrupa Birliği fikri; Fransız Devrimi'nin ardından tarih sahnesine çıkan ulus fikriyle başlayan milliyetçiliklerin -ki Hitler ve Mussolini faşizmlerinin temeli de milliyetçiliğin aşırı yorumlarıdır – hem kaynağını hem sonucunu oluşturan ulus-devlet modelini aşma denemesi olarak pek başarılı olmuş gibi gözükmüyor.

Yunanistan'da Pazar günü bir referandum olacak. Ve büyük ihtimalle, Yunanistan'ı Rusya'ya kaptırmaktan korkan ABD ve Euro-Zone'un parçalanmasından çekinen başta Almanya gibi AB büyükleri komşumuzu düze çıkarma kararı alacaklar.

Ama sonuçta; Yunanistan kurtulsa bile, Avrupa Birliği'yle amaçlanan bu manzara değildi ve belli ki ulus milliyetçiliğinin hakkında gelebilmek için din kardeşliği de yeterli olmadı. Görünen o ki, Avrupa'nın ve hatta dünyanın ulus-devleti aşmak için daha çok fırın ekmek yemesi gerekiyor.
#Avrupa Birliği
#Yunanistan
#ekonomik kriz
#Euro
9 yıl önce
Yunanistan’ın değil, AB’nin düşüşü
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle