|
Adalet cesaret ister korkaktan adalet beklenmez

Vaktiyle bir başbakan pandomim yaparak askerden korkusunu dile getirmek istiyordu.



Korkusunu ağzıyla dile getirmekten çekiniyor, parmaklarını omzuna dokundurarak apolet işareti yapmak istiyordu.



Bu ülke böyle karakterler tarafından da yönetildi.



Bu ülke “Ben askerle çatışmaya girmem” diyen ve bu görüşünü meziyet sanan politika erbabı tarafından da yönetildi. “Höt!” sesini işitir işitmez şapkasını kapıp sıvışan politika erbabı...



Ve bunlar insanlara meziyet diye anlatıldı.



İnsanların kişilikleri iyi günde ve iyi yolda değil, fakat kötü günde ve arızalı yolda ortaya çıkar. İnsanların tıyneti sofrada, yolculukta, bir de alışverişte anlaşılır. Bunlardan biriyle sınanılmamışsa o kişi hakkında sağlıklı bir kanaat elde edilemez.



İmdi, arkadaşının başına bir bela geldiğinde ona yan çıkmak, ona destek olmak elbette her sıradan arkadaşlığın olağan beklentileri arasında yer alır. Ancak o arkadaş bu belayı hukuk dışı bir işlemi dolayısıyla üstüne çekmişse, bakılır: ona sahip çıkmak mı evladır, yoksa hukuka destek olmak mı?



Adalet bize ne diyor? Eğer biz adaletin üstünde bir başka değer tanımıyorsak, bu durumda, arkadaşlık, dostluk, her şey bir yana “adalet ve illa adalet!” diyorsak mesele kalmaz. Adalete sahip çıkmak arkadaşlığa yan çizme anlamına da gelmez, gelmemeli. Adalete yardımcı olmak aslında arkadaşa yardım elini uzatmak sayılmalı.



Ancak bazı durumlarda ve özellikle kamu işlerinde adaleti sahiplenmek başka her şeyin önünde tutulmalıdır biçiminde bir ilkeyi kendimize rehber sayıyorsak, bu durumda: “Bakın, ben arkadaşımı nasıl korurum” demenin anlamı kalmaz.



Arkadaşına tuzak kurmayacaksın, tamam. Ama topluma, adalet hissine hiç...



Bu ülkenin yakın tarihinde arkadaşına tuzak kuran yoldaşlara da rastlandı.



Sözün kısası insan her yerde insandır: siyaset arenasında da, tiyatro sahnesinde de, sokakta da, her yerde...



Biz, arkadaş için kendini feda edebilen insan karakterine perestiş ederiz, ama adaleti daha üstün tutarız...



Arkadaş dayanışması, tamam... Ama arkadaş dayanışması derken hukuk ve adalet berhava ediliyorsa, ona hayır!



Yerine göre duvarlar da yıkılabilir. Kendi kişisel ve nefsanî değerlerimiz üst değerler yanında pek süflî kalabilir. Ün, makam, mansıp olağan durumlarda insana kıymetli görünürken, adaletin tecellisi istikametinde onları feda etmek gerekebilir. Ama bu gereği herkesten bekleyemeyiz. Bu gereğin üstesinden ancak omurgalı insanlar gelir. Ünü, yanmayı, dağlanmayı, acıyı, acı çekmeyi hiçe sayan insanlar üstün kalmayı başarabilir. Bunları yapabilen üstün olmayı hak eder.



Değilse, ortalık sıradan insanlarla dolu...


#Adalet
#İnsan
#Yolculuk
7 yıl önce
Adalet cesaret ister korkaktan adalet beklenmez
Neyin neresindeyiz?
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek
Enflasyon, döviz kuru beklentileri ve CDS