|
Bir heykel sergisi

H.Neşe Koçak'ın İZLER adını taşıyan heykel sergisi 27 Ocak 17, Cuma günü açıldı. Ankara'da SEPA Sanat Galerisi'nde... O gün Ankara dışında başka bir programda bulunduğum için, yazık ki açılışa katılamadım.



Yoğun gündemim nedeniyle sergiyi ancak kapanışından birkaç saat önce (31 Ocak, Salı) ziyaret edebildim. Hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürü Dinçer Ateş ve AFAD'ta Daire Başkanı ve aynı zamanda çevirmen Zühal Dora ile...



Kapanışa yakın saatleri yakaladığımız için salon tenhaydı. Bu da bize ziyaretimizi uzatma ve ürünler hakkındaki mütalaalarımızı paylaşma imkânını verdi.



Ben özellikle porselen malzemeden üretilmiş kırık beyaz renkli porselen yumurta biçimleri üzerine yerleştirilmiş çatal ve kaşık figürleriyle ilgilendim. Kullanılan çatal ve kaşıklar da eski, hatta paslanmış malzemeden elde edilmişti. Ancak bu malzemeler 1260 derecelik fırında pişirildiğinden bir daha paslanmaları imkânsız hale dönüştürülmüştü.



Söz konusu figürler üzerine arkadaşlarımla şu düşünceleri paylaştım:



1. Organizmayı simgeleyen yumurta ile metal çatal kaşığın buluşturulması, bir bakıma canlı doğa ile teknolojinin buluşmasını remzediyordu.



2. Ama bu buluşma gene de bütünleşmeyi ifade etmeyi başaramıyordu: yumurta ile çatal ve kaşık, her biri kendine ait kürenin özgüllüğünü muhafaza etmeye devam ediyordu.



3. Yumurta-çatal-kaşık üçlüsünün oluşturduğu figür aynı zamanda metafor olarak hayatın kendini somutlaştırıyordu. Çünkü:



4. Çatal ve kaşık, biri eril olanın öteki dişilin simgesini canlandırıyorsa, bunların, üzerinde buluştuğu yumurta figürü de bu buluşmanın ürünü olarak dışlaşıyordu...



Seramik-metal malzemeden üretilmiş DERVİŞ mini heykel figürü ayrıca dikkat çeken bir kompozisyon başarısıydı... Bu mini heykelin üzerinde çakılmış çiviler ve çivi yaraları görünüyordu. Heykelin sağ böğründeki çivi için Zühal Dora: “Bu çivi dervişin kalbinde olabilir miydi?” diye sordu. “Gelişigüzel bir yerde durmasının bizi düşünmeye sevk etmesi de anlamlı değil mi?” dedim.



Bakın ne diyor sanatçı, H. Neşe Koçak, kendi ürünü karşısında: “Yanmış, yıpranmış fırın kürekleri, 'hamdım, piştim, yandım' felsefesi ile yeniden hayat bulurlar, 'hamdım piştim yandım' diyen çinilerin eşliğinde. Yanmak, başka bedenle yeniden doğuştur yeni anlamlarla birlikte.”



Aynı zamanda öykü yazarı olan H. Neşe Koçak, gayet asude gibi görünen bu figürlerin arkasında fırtınalı bir ruh halini de sergiliyor gibi düşünüyorum. Metalin ve porselenin üzerindeki yanık bir yüreğin izlerini seçmemek mümkün değil gören göze...



“Çalışmalarda, yuvarlak formlar varoluşu temsil ederken kendi içinde ebedi dönüşe, sarsılmaz merkezle sonsuz arasındaki hep aynı mesafeye vurgu yapar. Metal malzemeler ise, bir ucuyla, hayata tutunan, küçük bir dokunuşla değip geçen, iz bırakan insanları simgeler.”



Bu cümlelerde, kendisi de 1260 derecede yanan ve pişen bir yüreğin konuştuğu nasıl sezinlenmez!



Esef ki, bu yazı kapanmış bir sergi için kaleme alınmış oldu.



Ama bize derinlikler sunan ve onun ateşini yaşatan bir sanatçıdan haber verirse ve bizde onun gelecekteki sergisini bekleme iştiyakını uyandırırsa, gene de işlevini yerine getirmiş sayılmalı...


#Ankara
#SEPA Sanat Galerisi
#H. Neşe Koçak
7 yıl önce
Bir heykel sergisi
Dört kupanın üçü gitti biri mucizelere kaldı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü