Siyasetse nerdeyse baştan sona bu al vermem oyununa benziyor. Siyasette daima iki taraf yer alıyor. Mecburen. Çünkü siyasetçi ister istemez bir taraf durumunda olarak faaliyet gösterir. O, bir taraf olunca, karşı taraf kendiliğinden oluşur ve işbu al vermem oyunu, taraflar arasında aynı anda başlar. Ama çocuk oyunundan farklı olarak taraflardan biri elindeki cismi kaptırmamaya, öteki de kapmaya çalışma sürecinde, cismin kaptırıldığı ya da muhafazasına muvaffak olunduğu anda biter. Siyasette al vermem oyunu sürgit devam etmez. Bu, verili bir fırsattır ve bir defaya mahsustur. Elindeki fırsatı kaçırdığın anda iş bitmiş olur. Ya da tersi, kaptırmamayı başarırsan kazanmış sayılırsın. Burada oyalamanın, geciktirmenin, mızmızlanmanın, mızıkçılığın yeri yoktur. Bir defaya mahsus olan bir fırsat ya yerli yerince kullanılmış olur, ya da ebediyen kaçırılmış...
Adamın biri, sirk müdürüne gelir ve der ki: “Beyefendi, ben kuş taklidi yaparım, sirkinizde bana göre bir iş istiyorum.” Sirk müdürü: “Bizim kuş taklidi yapan adamımız var.” derse de, kuş taklidi yapan adam: “Ama benim gibisini bulamazsınız, ben sahici kuş gibi olurum.” der, ama sirk müdürünü ikna edemez. Bunun üzerine kuş taklidi yapan adam, bir anda kollarını çırpar ve kuş olup açık pencereden uçar gider. Sirk müdürü arkasından “aman, yaman!” diye feryat etse de, sesini bir daha işittiremez.
, bir yazısında, yıllar öncesinde rastladığı bir küçük gazete ilanının metnini hatırlıyor. İlân şuymuş: “Geçen pazartesi akşamı, saat yedide, Tronchet Sokağı no: X'de yer alan çiçekçi dükkânının önünden geçerken, kapıdaki adama dönüp bakan kadın, lütfen kendinizi tanıtın.” İşte, geç kalmışlığın ve pişmanlığın harika ve çarpıcı bir örneği... O kadın kuş olup uçmuştur, o adam kuş olup uçmuştur, o fırsat kuş olup uçmuştur, bir daha yakalanmamacasına, ebedî olarak...