|
Komplo teorisi ya da düğün yok bayram yok…

Ben komplo teorisini peşinen reddedenlerden değilim. Dahası, bu tür teori geliştirilmesini beyin fırtınası açısından yararlı bile bulurum. Ancak bu iş, belli bir noktaya kadar yararlı sayılır. O nokta aşıldı mı, işin rengi değişir. Komplo teorisi paranoya haline dönüşür.

Komplo teorisinin bilimdeki karşılığını bir bakıma hipotez gibi düşünmek mümkündür. Belli bir hipotezi nirengi noktası kabul etmeden nereye doğru yol alınacağı meçhul kalır. Kör dövüşü başlar.

"Yaratıcı düşünce" diye bir düşünme yöntemi var. Bu yöntemle en olmayacak şeyler düşünülebilir ve pratik hayatta bu yöntemden işe yarar sonuçlar çıkarılır. Örneğin trafik sıkışıklığını önlemek için ne yapalım sorusuyla karşılaştığımızda, akla ilk gelen husus yolların genişletilmesi yönünde bir tedbir olur. Ancak yollar genişletilebilecek durumdaysa, problem zaten yok sayılır. Yollar o haliyle kalmak üzere trafik sorununun üstesinden nasıl gelinir; bunu çözmek gerek. Veya bir başka problem: AVM"lerden turnike önünde kuyrukta sıra beklemeden dışarıya nasıl çıkmalıyım? Turnike sayısını çoğaltalım teklifinde bulunmak ilk akla gelebilecek husustur. Fakat kabul edilsin ki, turnikeler zaten çoğaltılarak son raddeye kadar gelinmiştir; bundan sonra ne yapılabilir, sorunu bu noktada çözmemiz isteniyor. İşte buna benzeyen veya benzemeyen her türden, her nitelikten problem karşısında, önümüze soruyu koyup onun üstesinden gelmeye çalışma sürecinde komplo teorisine benzer yöntemler işe yarayabilir.

Komplo teorisi, son tahlilde, "Düğün yok bayram yok, eniştem beni niye öptü?" sorusuna cevap bulma çabasına verilen addır. Düğün bayram varsa, zaten sorun da yok, neden biliniyor demektir. Ama düğün yoksa, bayram yoksa, bu fiilin nedenini insanlar merak eder.

Havaya attığımız taş niçin yere düşüyor? Aristo"nun teorisi binlerce yıl yürürlükte kaldı. O, taşta düşme mizacı var, onun için düşer, diyordu. Dumanda uçma mizacı olduğu için uçar, diyordu. Ta ki, Newton çekim yasası (gravity) kuramını bize öğretinceye kadar. Yeni bir açıklama tarzı geliştirilinceye kadar şimdilik çekim yasasına inanmaya devam ediyoruz.

Bazıları halen içinde bulunduğumuz "çözüm süreci"nin nasıl olup da başarı kazanma yolunda ilerlediğini hükümetin vermiş olabileceği ödünlere bağlayarak açıklamaya çalışıyor. Bu da bir görüştür. Şimdiye kadar bir çözüm yolu bulunamamış olan bir problem, nasıl oluyor da hal yoluna girebiliyor? Böyle düşünenler farkında olmadan bir komplo teorisiyle karşımıza çıkmış oluyor. Veya kimilerine göre, hükümet bu işi çözülebilecek bir noktaya getirdiyse bunun arkasında bu hükümetin tuzağa düşürülmesi kabilinden bazı oyunların var bulunduğunu gözetmemiz gerekir ve bu tuzağa yakalanmamaya dikkat edilmelidir, diyorlar. Bütün bunlar, salt bir komplo teorisi olarak kabul edildiğinde sorun yok. Ama bu iddialar, bir kör tahminden ibaretse, o durumda, çatışmanın devamı acaba kimin işine geliyordu, sorusunu ortaya koymak gerekir.

Vesayetçi düzenin iplerini ellerinde tutanlar ellerinde güç bulundurdukları dönemde adam öldürmeyi tek yöntem olarak benimsemişken ve buna rağmen terörün üstesinden gelmeyi başaramamışken veya başarmak istemezken; şimdi, barışçı yoldan çözüm umudunun yeşermeye başladığı bir safhada, bu yolun önünü tıkamaya çalışanların hangi hipotezden hareket etmek suretiyle görüşlerini temellendirdikleri ciddi bir merak konusu olmalıdır.

Ama bilmeliyiz ki, bir hipotez, daha baştan yanlışlanmak için öngörülür. Bakınız: Karl Popper...

11 yıl önce
Komplo teorisi ya da düğün yok bayram yok…
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...