|
Teşhis

İnsan, gövdesinin maruz kaldığı çaparıza kendine göre bir teşhis koyabilir ve o teşhisle de kendine bir avuntu sağlayabilir. Kendi kendine koyduğu teşhisin yanlış olma ihtimali her zaman mevcuttur. Ama insan, aynı zamanda avunma ihtiyacı içinde de bulunmaktadır. Doğru teşhis yapılıncaya kadar, o, sahte bir avuntuyla oyalanmayı başarabilir. İnsan, böylece kendini bir oyunun içine sokmuş bulunur. Bir yandan bir oyun oynamakta olduğunun farkındayken, bir yandan da oynadığı oyunun kendini meşgul etmesinden ötürü memnuniyet duyar.

Ama bir gün, karşısına birisi çıkar ve ona, bu oyunla vakit geçirmenin doğru olmadığını söyler: "Kendini kandırma, git, gerçeğin ne olduğunu belirle!" O zaman, insanın hayalleri birdenbire tuzla buz olabilir. O, zaten bir avuntuyla oyalandığını bilmekteydi, ama şimdilik bu sahte avuntu ona yetiyordu; o, sahte de olsa kendine bir avuntu icat etmişti, oysa şimdi, ona, bütün bu sahteliklerin terkedilmesi ihtar ediliyor! İşte o ân, aynı zamanda, insanın, kendini kuruntulara, ama bu kez, geriye herhangi bir avuntu bırakmayan kuruntulara bırakmasının başlangıcıdır: insan, kendi kendine kahreder, niçin bile bile bu işi uzatmıştır, işte şimdi, dönüşsüz bir yola girilmişse, bunda, kendisinden başka sorumlu kim vardır? Oysa daha önce gerçekle yüzleşmeyi göze alabilseydi, şimdi belki de dönüşsüz yola girmemiş olacaktı!

Böylece, kişinin bütün hayatı ve hayalleri kararmış olur. Başlangıçta sahte bir avuntuyla oyalanırken, şimdi de sahte bir umarsızlık içine girilmiş olmaktadır. Böyle bir çelişkinin üstesinden gelinmesi gerekir. Gönülde ve kafada bu çelişik hali bir arada barındırmanın mümkünü bulunmadığı bellidir. Birbirine zıt olan bu almaşıktan birinin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Geriye en kötü ihtimal almış olsa bile, kendi içinde çelişki taşımayan bu ihtimal, düz bir gerçeği ifade etmiş olacağından, kuruntuyu silip süpürecektir. Bu yüzden, insan, durumunun vuzuha kavuşturulması için acele eder. Çünkü gövde bineği ona henüz lâzımdır. Yaşadığı sürece ona ihtiyaç duyacaktır.

"Beden, din yolunda gazinin atından ve hacının devesinden üstün değilse de, aşağı da değildir. Nasıl ki, savaş yolundaki gazinin atına ve hac yolundaki hacının devesine ot vermek Hakk''a itaat ve dinî bir iş ise, dinî hükümleri ve emirleri taşıyan bedene yemek vermek de daha evlâ olarak Hakk''a itaattır ve O''na yaklaşmaktır." diyor H.Y. Hemedânî (İnsan Y., s. 58). Böylece, gövdenin otunu verebilmek için, onun ne türden ota ihtiyacı bulunduğu öğrenilmelidir. Gövde emanetine hıyanet etmemek gerektiği de, buradaki bilginin içinde yer almalıdır.

Bu bakımdan sahte avuntularla oyalanmanın tecviz edilmediği ortaya çıkıyor. Aynı zamanda, gövdenin ihtiyaçlarının belirlenmesinin ve onun beslenmesinin, bu gövdenin dinin hizmetinde bulunma amacına matuf olması gereği de anlaşılır hale geliyor. Gövde, sözü geçen amaç dışında kullanıldığında, gene H.Y.Hemedânî''nin ifade ettiği gibi, ata ve deveye otunu verdikten sonra onları eşkiyalık yolunda kullanmaya benziyor. Veya haksız yere bir müslümanı öldürmek için kılıcını bileylemeye..

25 yıl önce
Teşhis
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle